Yeni dünya düzeni kurulurken doğru konumlanmayı nasıl gerçekleştiririz?

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Yeni dünya düzeninin oluşmakta olan değer zincirinde doğru bir konumlama yapmak istiyorsak, Ayşe Zarakol’un “Batı’dan Önce” kitabını özenle okumalı, anlamalı ve içselleştirmeliyiz.

İsmet İnönü, dünya düzeninin yükselen gücü ABD Başkanı Johnson’a 1960’lı yılların başlarında, “Yeni bir dünya düzeni kurulur; Türkiye o düzen içinde yerini alır” demişti. Bugün, Batı-Odaklı dünya düzeninin hem meşrulaştırıcı gerekçeleri hem de kurumsal yapıları çözülüyor ve yeniden örülüyor. Oluşmakta olan yeni dünya düzeninin değer zincirinde doğru bir konumlama yapmak istiyorsak, Ayşe Zarakol’un “Batı’dan Önce” kitabını özenle okumalıyız.

Ülkemizin sorunlarını dert edinmiş olanlara önereceğim Ayşe Zarakol’un yazdığı “Batı’dan Önce” kitabını İngilizce aslından dilimize Kenan Akman aktardı. Koç Üniversitesi’nin bastırıp dağıttığı kitap, günümüzde jeo-stratejik, politik, ekonomik ve kültürel oluşumları kavramada, hükümetlerin politikalarını anlamada, işgücü oluşumlarını izlemede, nüfus hareketlerini gözlemede, kültürel dönüşümleri değerlendirmede ve teknolojik eğilimlere karşı alternatif oluşturmada yol gösterici olacak kapsam ve içeriğe sahip. Ülkemizin dünü, bugünü ve yarınına ilişkin söz söyleyenlerin Zarakol’un kitabının neden okumaları gerektiğinin “gerekçelerimi” paylaşmak istiyorum:

1-  Okuyacağınız kitap, genel tarih yazımına ve yaratılan algılara meydan okuyan; kasıtlı ya da kasıtsız oluşturulan “önyargıları kırma özgüvenini” gösteren; geçmişten ders alarak, daha sağlıklı gelecekler kurmanın gereği olan “tarih bilincini” yeniden kurgulamayı hedefleyen özgün bir tarih yazımı denemesidir. Bir başka yönüyle, içimizden birinin böylesi bir özgüvenle, tarihin kendi gerçekliğinin peşinde bir başka pencere açarak entelektüel dünyada bambaşka yönler ve başka yolların da olduğunu kanıtlamaya çalışması başlı başına dersler oluşturan bir çalışma.

2-  Alıcı bir ruhla kitabını okuyanların Zarakol’dan öğrenecekleri bir başka gerçeklikten daha söz edilebiliriz: Kendisinin de belirttiği gibi “ikincil kaynak-odaklı” anlatımların bırakabileceği boşluklar olabilir. Büyük bir özen, bütünsel bir bakış, özgür bir analitik deneyim ve birikiminiz yoksa, birincil kaynaklar yerine ikincil kaynaklardan anlatım yapıyorsanız “tarih lenk” demek isteyenlere fırsat yaratabilirsiniz. Zarakol kitabında anlatılan “Cengizli Dünya Düzenin” yayıldığı coğrafyalarda yaşayanların ağırlıklı göçebe olmaları ve zamanın kavrayışı kısıtlardan biri. Çok zengin birinci kaynak arşivine erişmek zor. Ayrıca anlatılan dönemi kapsayan Avrupa içlerinden Sibirya bozkırlarına, Trans Kafkasya’dan Merkezi Asya’ya ve Ming Hanedanı döneminin Çin’ine, Safevi koalisyonunu ayakta tutan etkenlere ve Osmanlı’nın benimsediği dünya düzeni mirasına bütün birincil kaynakları değerlendirmek bir tarihçinin değil, birkaç tarihçinin ömrüne denk gelir. Zarakol kitabını bu açıdan da öğretici buldum. Eğer Cengizli Dünya Düzeninin insanlık ve uygarlık tarihindeki katkılarını nesnel bir anlatım örüntüsüyle gelecek kuşaklara aktarılması gerekiyorsa Zarakol'un açtığı yoldan çok sayıda tarihçini ilerlemesini sürdürmesi gerekir.

3-  Cengizli ve Timurlu Dünya Düzeni’nin oluşumunu, olgunlaşmasını, geriye bıraktığı mirası, bu mirastan Batı’nın etkilenmesini, bugün hepimizin yaşam biçimi ve yaşam tarzlarındaki izlerini kavramak gerçek bir tarih bilincine giden yollardan biri olacaktır. Bu açıdan baktığımızda resmi tarih anlatımlarını, tarihi söylenceleri ve belgeye dayalı tarihin izini sürmeyi ne kadar ihmal ettiğini anlamak isteyenler de “Batı’dan Önce” kitabını özenle okumalı; başucunda her zaman başvurulacak kaynak olarak saklamalı diye düşünenlerdenim.

4-  Meraklı olanlarımızın bile, Cengizli Hanedanlığının, Timurlu Hanedanlığının, Ming Hanedanlığının, Babürlülerin ve Osmanlı’nın yükselişi ve gerileyişini çok yüzeysel ve “malûmat kirliliği” dayalı arka plana sahip olduğumuzu Ayşe Zarakol’un çalışmasını okuyunca anlayabiliyoruz. Bazılarımız Batı tarihçilerinin bizi yanılttığını söyleyerek kendini rahatlatabilir. Halkımızın akıl birikimi, “Karpuz keserek yürek ferahlamaz!” der. Biz başkalarını suçlayarak kendimizi rahatlatma kasabalı anlayışını aşamazsak, Asya halklarının “Düşmanını öğretmen yapamayan gelişemez” uyarısını kendimize rehber edinmezsek kendi kısır döngümüzün mahkûmu oluruz. Bu açıdan da baktığımızda Ayşe Zarakol’u okumak bile yeterli değil; konunun uzmanlarını medya kanallarını çağırıp büyük kitleleri de uyarmamız, farkındalık düzeylerini yükseltmemiz gerekir. Burada bir hatırlatma yapmak isterim: Singapur ve Hint kökenli bazı entelektüellerin, Timurlu ve Babürlü Hanedanların Hindistan seferlerini anımsatarak, o dönemin en büyük Budist entelektüel merkezi Nalanda Üniversitesi’ni yerle yeksan ettiği iddialarını ısrarla piyasaya sürüyor. Bu iddiaları bir adım ileri geçen bir kalitede yazılarla aydınlatmazsak BRICS’ in yarattığı platformlarda doğru konumlanma yapmamızı engelleyen “kültürel bariyer” AB’ye tam üyelik sıkıntıları gibi bizi zorlayacaktır.

5-  Büyük güçlerin yükseliş ve gerilemesi tarihsel bir olgu, önemli bir eğilimdir. Eğer “Batı’dan Önce” kitabını iyi okursak, Hanedan, hükümranlık, ekümenlik, kavuşum, cihangirlik, gök inancı, merkeziyetçilik, mezhep, yasa koyma, gücü meşrulaştırma, inancın meşrulaştırmadaki gücü ve tehlikeleri, norm koyma, yapısal özellikler ve kurumların etkisi, fetih, sahip kıran gibi kavramların düşünce ve davranışlara yön verme sürecin daha net anlar; kurulmakta olan yeni dünya düzeninde daha entegre kavrayışla yerimizi alabiliriz.

6-  Zarakol’un kitabında özellikle ekonomik yaşamın en küçük teknik birimleri olan işletmelerden, en büyük hegemonik güç olan devletlerin işleyişiyle ilgili sayısız dersler çıkarabiliriz. Neredeyse 15 yılı aşan bir zamanda, bu satırların yazarı Nalanda Üniversitesi anlatımının olası etkilerini yazarak ve anlatarak paylaştı. Ayrıca, Cengizli Dünya Düzeninin omurgalarından biri olan Yam Posta Sistemini anlatırken, aklımızı iyi kullandığımız zaman kısıtların nasıl aşılabileceğinin örneği olarak okuyucuya sundu. “Batı’dan Önce” kitabını okuyanlar, kültürel meşrulaştırma ile iyi işleyen yapıların ne anlama geldiğine ilişkin çok sağlam örnekler, tanımlar, betimlemeler ve belirlemelere erişebilecektir.

7-  Zarakol’un kitabını okuyanlar, Marco Polo kadar İbn Battuta, Rakban Beir Soum, Rabban Markos gibi seyyahların dönemin “küreselleşmesinde” rolünü de iyi kavrayacaktır. Dönemin küreselleşmesinde sadece mal ve hizmet akışları değil, yaşama yeni bakış açıları getiren fikirlerin de dolaştığını görecek; küreselleşmeyi “tek boyutlu” değerlendirme tuzaklarına yakalanmayacaktır.

8-  Kendi adıma Zarakol’un Batı’dan Önce kitabını okurken çıkardığım dersi de paylaşmak isterim: Büyük usta Çetin Altan sıklıkla, “Tarihi resmi tarihçiler değil, muhalifler yazar. Muhalifler kendilerini sağlama almak için sağlam belge ve bilgiye dayanır; o nedenle daha nesnel tarih yazımı yapar” derdi. Ayşe Zarakol da kendi alanında tam da Çetin Altan’ın anlattığını yaşama taşıyan bir akademisyen. Ortaya koyduğu tezleri çürütmek isteyenler slogancılığın kolaycılığını kullansa da, “Güneşi balçıkla sıvamak” mümkün olmayacak. Halil İnalcık Hoca’nın Osmanlı’nın Balkan Tarihi anlatımının yönünü nasıl etkilediyse, Zarokol’un çalışması da uluslararası ilişkiler ve küresel dünya düzeninin kurulmasına bakışımızı öyle etkileyecektir düşüncesindeyim.

9-  Kıbrıs sorunu nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne nezaket sınırlarını aşan Johson’un mektubuna, İttihat Terakki’nin örsünde dövülmüş, Kurtuluş Savaşı’nın ateşinde pişmiş, Lozan’da büyük güçlerin stratejik ve taktik oyunlarında kendini kanıtlamış, İkinci Dünya Savaşı’na ülkesini sokmamak için ülkenin varlığını, kendi varlığının önüne koymuş İsmet İnönü’nün cevaben yazdığı mektubunda dediğini bizim kuşakta ilgili olan herkes iyi bilir: “Yeni bir dünya düzeni kurulur; Türkiye’de o düzen içinde yerini alır!”.

İsmet İnönü’nün dünya düzeninin yükselen gücü ABD Başkanı Johnson’a 1960’lı yılların başlarında hatırlattığı gerçeklik, bugün hepimizin temel sorunlarını belirliyor. Batı-odaklı dünya düzeninin hem meşrulaştırıcı gerekçeleri hem de kurumsal yapıları çözülüyor ve yeniden örülüyor. Yeni dünya düzeninin oluşmakta olan değer zincirinde doğru bir konumlama yapmak istiyorsak, Ayşe Zarakol’un “Batı’dan Önce” kitabını özenle okumalı, anlamalı ve içselleştirmeliyiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar