Yeni dönem üzerine
2024’ün en kritik dönemecini geride bıraktık; ama ne haftaydı? İçerisi-dışarısı, dünü-yarını üzerine fazlasıyla konuştuk, kafa yorduk. Bununla kalmış değil. Gündemin ağırlığı kayda değer süre daha bizlerle olur, kendisini hissettirir. Gelin birlikte toparlamaya çalışalım.
Herhalde “en azından piyasalar” açısından “en fazla çekinilen” senaryo gerçekleşti diyerek ABD seçimlerini değerlendirmek hata olmaz. Bakmayın hisse senetlerinin “kısa vadeli pozitif” tepkileri üzerinden seçim okuma çabalarına. Gün sonunda siyasetin tüm ayaklarının tek parti altında yoluna devam edeceği bir tablo ile karşı karşıyayız. ABD’nin Seçilmiş Başkanı Trump ve muhtemel izleyeceği yol haritası üzerine daha çok konuşur, senaryolar yürütürüz. Demokratların yol üzerinde gittikleri aday değişikliği, ABD’de ekonominin en iyi dönemlerinden birisini yaşadığı süreçte sandıktan zaferle ayrılmalarına imkan tanımadı. Bizim baktığımız mesleki perspektiften, büyümede dünyanın geri kalanı ve ABD olarak değerlendirdiğimiz tablo belli ki seçmen açısından gelecek 4 yıl için yeterli olmamış. Kimi siyasi analistler, enflasyondaki gidişatın sokaktaki yangının eve taşınmasına zemin hazırladığını söylüyor. Doğruluk payı yüksek olabilir. Sıradan bir gelişmekte olan ülke ile AB ve ABD makro yapılarını karşılaştırmak gibi bir hataya düşmeyin. 20-30 yıldır enflasyon kelimesinin karşılığını unutmuş, bir dönem deflasyon riskini bertaraf etme çabalarına düşmüş, kurumsal yapıları güçlü ve ciddi oranda göç alan sistemlerden söz ediyoruz. Üstelik bu sistemler, Çin gibi, Asya gibi, AI gibi farklı başlıklar ile gelecek mücadelesi veriyor bir süredir. O nedenle olasılık payı bana göre de azımsanacak boyutta değildir.
Başkan Trump’ın ilk döneminden daha farklı bir davranış seti görür müyüz? Belirli siyasi dersler çıkarılmış mıdır? Yoksa daha sert bir geri dönüş ve yarıda kalan işlerin tamamlanmasını mı izleriz? Cevabı zor sorular. Bu arada o dönem devreye alınan tarifelerin Başkan Biden döneminde kaldırılmadığını da ekleyelim. Yani ABD’de genel bir düzen değişiminden söz ediyoruz. Asya Pasifik bölgesi Orta Doğu’dan çok ciddi anlamda, hem de çok uzun bir süredir pay kapıyor. Bunun en azından şimdilik terse dönmesini beklemek en kolay tabirle “fazla iyimser” olur. Diyelim ki yarıda bırakılan noktadan ilerlenecek. Üstelik bu kez parti desteği de var. En azından 2 yıl için, ara seçimlere dek. Şimdi tüm bu senaryo Fed’in faiz indirim döngüsüne başladığı zamanlama ile denk geliyor. Dahası dünya için de aynı şeyler geçerli. Her zamanki gibi ve hatta daha zayıf pozisyondaki AB, bölgesel çatışmaların zirve yapması, potansiyel ek tarifeler, artan ve artması muhtemel savunma harcamaları gibi birçok önemli ve cevaplaması zor başlık var. Dünya açısından “belirsizlik” kelimesini şimdi ne kadar kullandığımız ile 3-4 ay sonrası frekans olarak çok ciddi farklılaşabilir. Yönetilmesi kolay süreçler değil. En çok da yatırımcı için.
Buradan sonra içeriyi de konuşmak gerekiyor. Denklemde 1 sene öncesine kıyasla daha fazla dışarısı ile bağlantılıyız. Yılın son Enflasyon Raporu sunumu Ankara’da gerçekleştirildi. Neredeyse eylül başından bu yana “yerel varlıkları konuşurken mutlak surette yılın son Enflasyon Raporu sunumunu iletişim anlamında hem izlemeli hem de çok iyi değerlendirmeliyiz” yorumu ile cümleye başlıyoruz. Artan faiz indirim baskısının gölgesinde TCMB elinden gelen en sıkı duruşu göstermeye devam ediyor. Bu kısım bizim açımızdan net. Enflasyondaki gidişatın fazlasıyla farkındalar. Bardağın dolu kısmını da boş kısmını da görmeye çabalıyor, en ideale yakın yaklaşımı sergilemeye çalışıyorlar. Sürpriz olmayacak şekilde 2024 ve 2025 beklentileri yukarı yönde güncellendi. Mevcut yıl için son 2 aya dek %41-43 aralığı daha olası görünürken, yakın süreçte %43-44 civarı ağırlıklı beklenti olarak zaten şekillenmişti. Bu nedenle TCMB’nin son toplantı ile tahmini %44’e çekmesinde herhangi bir sorun yok. Gelecek yıl içinse %21 orta nokta tahmini henüz piyasa beklentileri ile paralel olmasa da büyük oranda yaklaşma anlamına geliyor. Şahsi kanaatim, içerisinden geçtiğimiz sert enflasyon dönemlerinde, üstelik beklenti kanalları ciddi anlamda bozulmuş ve onarılmaya çalışılırken, tahminlerdeki bant aralığının üst noktasını referans almanın daha sağlıklı olacağı. Daha basit ifadeyle, en kötü senaryoya göre yol haritası belirlemek, sıkı duruşu da korumak ve beklenti yönetimi için alan açıyor.
Net/net belirsizliklerin arttığı bir dönemin eşiğinde olabiliriz. Beyaz Saray’da görevin devralınması ocak ayı ortasında olacağı için, kasım ortası ile ocak ortası dönem pek de ne olup bittiğini anlamamıza imkan tanıyacak gelişmeleri karşımıza çıkarmayabilir. Muhtemelen herkes, elinden gelen en iyi vaziyette, safları sıklaştırma çabasına girişecek. Türkiye için de daha hazırlıklı bir şekilde sürece girmek gerektiği gerçeğini unutmamak gerekiyor. Neyse ki son 1.5 yılda attığımız adımlar doğruydu da risklerimizi büyük oranda azalttık. Ödemeler dengesindeki zorlanma aşamasını ciddi anlamda terse çevirerek ülke risk primimizi aşağı çektik. Para politikasını da kabul edilebilir patikaya döndürdük. Bunların hepsi kazanım. Şimdi Merkez Bankası, yüksek olasılıkla, bebek adımları eşliğinde faiz indirimleri yapmaya hazırlanıyor. Ancak, sürecin zorluklarla dolu olacağını ve sıkı duruşu faizi aşağı çekerken de korumak zorunda olduğunun farkında. Dikkatli olmak zorundayız. Kolay olmayacak. %30’lardaki yapışkanlığın düzeyini henüz bilmiyoruz. Yol üzerinde göreceğiz.