Yeni bir uygulama: Performansa dayalı zorunlu karşılık
Selçuk Turgay AZAK
Vergi Müfettişi / Ekonomist
Zorunlu rezerv uygulaması, merkez bankalarının klasik, geleneksel ve uzun zamandır uyguladığı para politikaları araçlarından biri olup, etkisi gecikmeli yansıyan ancak güçlü olan bir para politikası enstrümanıdır. Bu uygulama ile merkez bankası bir oran belirler ki bu orana zorunlu karşılık oranı denir; bankalar topladıkları mevduatın bu orana isabet eden kısmını kredi veremez, Merkez Bankası nezdinde tutar ve Merkez Bankası bu rezerve belirli bir faiz ödeyebilir. Bu uygulama ile amaçlanan hem para ve kredi hacmini ayarlayarak para arzını yönlendirmek, hem de bankaların finansal yapılarının güçlü olmasına katkı sağlamaktır. Ülkemizde zorunlu karşılığa tabi yükümlülükler iki haftada bir cuma günü itibarıyla hesaplanır.
Bu yazımız 31.08.2022 tarih ve 31939 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 2 Eylül’de yürürlüğe girecek olan Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ (Sayı: 2013/15)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2022/25) çerçevesinde şekillenecektir. Söz konusu tebliğ, kur korumalı mevduat uygulamasına yeterince katılım sağlayamayan bankalarda tutulan döviz cinsinden mevduatlara ayrılacak zorunlu karşılık tutarlarının artırılmasını kapsamaktadır. Buna göre gerçek ve tüzel kişi dönüşüm oranı ayrı ayrı yüzde 10’un altında kalan bankalar ilave olarak 5 puan, yüzde 10 ile yüzde 20 arasında olan bankalar ilave olarak 3 puan zorunlu karşılığı hesaplama zorunda olacaklardır. Öncesinde gerçek kişiler için dövizden Türk lirasına dönüşüm için uygulanan zorunlu karşılık sınırı, ilgili değişiklik ile artık şirketler için de uygulanacaktır. Bu kapsamda söz konusu değişiklik 2 Eylül’de yürürlüğe gireceğinden yükümlülüklerin iki haftada bir cuma günü itibarıyla hesaplanacağı düzenlemesi kapsamında biraz önce belirtilen oransal şartları sağlayamayan bankalar 16 Eylül günü artırılmış zorunlu karşılık oranları kapsamında yükümlülük tutarını hesaplayacaklardır.
Diğer taraftan şunu hatırlatmakta fayda var… Daha öncesinde Türk lirasına olan talebi artırmak ve tasarrufların Türk lirası cinsinden varlıklara ve finansal enstrümanlara yönelmesini sağlamak amacıyla kur korumalı mevduat uygulamasına geçilmişti. Bu uygulamayı güçlendirmek ve derinleştirmek adına yazımızın giriş kısmında ifade ettiğimiz tebliğde yapılan değişiklik kapsamında yabancı para mevduatların Türk lirası mevduatlara dönüşümü sürecinde belirlenen hedef oranlar için uygulama kapsamına gerçek kişilerin yanında tüzel kişilerde alınmıştır. Merkez Bankası bu değişiklik ile bankalara kur korumalı mevduat uygulaması kapsamında bu müesseseye tasarruf sahiplerini yönlendirme adına bir misyon yüklemiştir.
Merkez Bankası bankalara;
‘‘Belirlediğim oranın üstünde kur korumalı mevduata dönüşümü sağlayamazsanız bende sizin tutacağınız yabancı para cinsinden zorunlu karşılıkları artırırım ki bu durumda finansman kapasiteniz azalır.’’
şeklinde mesaj vermektedir.
Bu uygulama ile zorunlu karşılık uygulaması derinleştirilmiş ve alt başlık olarak performansa dayalı zorunlu karşılık uygulaması şeklinde bir müessese hayata geçmiştir.
Söz konusu uygulama ile amaçlanan hususun, politika yapıcılar tarafından ortaya koyulan para politikası çeşitlendirmesi ile dövize olan talebi dengelemek ve Türk lirasının cazibesini ve Türk lirasına olan talebi artırmak olduğu ifade edilebilir.
Son olarak şunu ifade etmek gerekir. Bilindiği üzere son zamanlarda ülkemizde düşük faiz politikası ile reel ekonomiyi canlı tutmak adına, yatırım, istihdam, üretim, ihracat zincirinin güçlenmesi amacına yönelik olarak politika yapıcılar tarafından adımlar atılmaktadır. Bu kapsamda ucuz finansman desteğinin makro-ihtiyati tedbirler kapsamında selektif kredi politikası ile enflasyon yapıcı talep kanadı yerine üretim yani arz kanadını beslemesi amacına yönelik politikalar ortaya konmaktadır. Bu yaklaşımın tüm piyasa yapıcılar tarafından desteklenmesi ve benimsenmesi durumunda güçlü büyüme oranları ortaya çıkmaya devam edebilecektir.