Yeni ‘ben’i yaratmak için neler yapmalısınız?
TUNÇ DİPTAŞ
Kurbağa ile akrebin ilginç hikayesini bilir misiniz?
Akrep bir gün nehrin obur tarafına geçmek zorunda kalır. Nehrin kenarında durmuş kara kara karşı kıyıya nasıl geçeceğini düşünür. Yaratılışı gereği suyu geçemeyeceğini bildiğinden çözüm aramaya başlar.
Biraz uzakta pinekleyen kurbağayı görür, ona usulca yaklaşır ve şöyle der:
“Kurbağa kardeş; benim nehrin öte tarafına geçmem gerek. Beni sırtında karşı kıyıya geçirir misin?”
Kurbağa akrebin bu isteğine şaşırır ve endişeyle yanıt verir:
“Yapamam çünkü senin zehirli bir iğnen var ve beni sokup öldürürsün.”
Akrep bu söze şaşırmış gözlerle bakar ve der ki:
“Kurbağa kardeş, neden böyle bir şey yapayım? Ben yüzme bilmem. Sen beni sırtında öbür tarafa taşırken seni sokarsam, ikimiz birden nehirde boğulup ölürüz. Böyle bir şeyi ancak aptallar yapar.”
Kurbağa biraz düşündükten sonra akrebe hak verir. Kıyıya çıkar, onu sırtına alır karşı kıyıya doğru yüzmeye başlarlar.
Yolun yarısına gelmeden kurbağa sırtında bir sızı hisseder. Vücudunun bütün organları hissizleşmeye başlar.
Akrep kurbağayı sokmuştur.
Kurbağa acı içerisinde sorar:
“Neden? Neden yaptın bunu, bak şimdi sen de benimle birlikte boğulup öleceksin.”
Akrep üzgün ve mahcup bir şekilde şöyle der:
“Elimde değil. Ben akrebim ve benim tabiatım bu.”
İnsan da böyle değil mi?
Tıpkı masalda anlatılan akrep gibi insanlar da kendine biçilen ya da biçtiği kimliğe göre davranma ihtiyacı içerisindedir.
Bu kimlik genelde bilinçsiz bir şekilde geçmişte yaşananlardan, aile ve toplumun öğretileriyle oluşuyor.
Ve insan bu oluşan kimliğe göre düşünüyor, inançlarını belirliyor, karar veriyor, harekete geçiyor.
İşte bu yüzden insanın kendine uygun gördüğü kimliği ile ilişkili farkındalık yaşaması, onu sürekli sorgulaması ve ilerletmesi gerekiyor.
Eski ve yeni “ben”
“Ben” ile başlayan her sözcük kendimiz için uygun gördüğümüz kimliğimizin ipuçlarını verir.
“Ben tembel bir insanım.
Ben utangaç biriyim.
Ben yorgun ve yaşlıyım.
Ben mutlu birisi değilim.
Ben şişman bir insanım.”
Bu sözler ancak mağdur kimse rolü oynamaktan mutlu olan bir kişinin sözleri olabilir. İnsanı konfor alanında tutar ve gelişmeye karşı savunma oluşturmasına yol açar.
Öte yandan farkındalığını artırmış, kendini gerçekleştirmeye çalışan, özgüveni yüksek insanın sözcükleri ve kimliği daha değişiktir:
“Ben insanlara ilham veren bir liderim.
Ben başarılı bir insanım.
Ben sporcuyum, güçlü ve sağlıklıyım.
Ben zinde ve enerjik birisiyim.
Ben mutlu ve huzurlu bir insanim.”
Bu ilham veren sözcükleri sürekli kendisine ve etrafına tekrar eden insan ile kendisine olumsuz kimlik yakıştırması yapan insan bir olur mu?
Biri kurban kimliğine bürünürken diğeri lider kimliğine bürünür.
Evrensel akılla dünyaya gelen çocuk
Çocukların nasıl yaşadıklarına, neler yaptıklarına, nasıl düşündüklerine baktığınız zaman görürsünüz ki aslında insanlar evrensel bir akılla dünyaya gelir.
Çocukların durmak bilmeyen muhteşem bir enerjileri, özünde mutlu, sevgi dolu ve coşkulu bir yapıları vardır. Sürekli oyun oynayarak hayatın keyfini çıkarırlar. Her şeyi izler, dinler ve taklit etmeye çalışırlar. Bir sünger gibi verilen bütün bilgileri içip gelişmek isterler.
Sistem önce ebeveynler sonra da aile vasıtasıyla devreye girer, heykeltıraş gibi çocuğa şekil verir. Bu şekil verme sırasında, sistemin dayatmaları sonucu çocukta travmalar oluşur.
Kalbiyle yaşayan çocuk sevgisiz kalma korkusuyla kendine kimlik bulmaya çalışır ve tek tipleşir. Kalbiyle yasamaktan vazgeçip zihnini dinlemeye başlar. Sevgi yerini korku ve endişeye bırakır. Korku ve endişe insanı konfor alanına hapseder. Konfor alanında yaşamayı seçtiği kimlik de yukarıda belirttiğim gibi olumsuz olur.
Bunu kırmanın tek yolu vardır. Farkındalık yaşamak ve yeni kimliği yaratmak…
Saat yönünün tersine
1981 yılında sosyal psikoloji alanında en başarılı çalışmalardan birisi Harvard Üniversite’sinden Dr. Ellen Langer tarafından gerçekleştirildi.
Dr. Langer 70 ve 80’li yaşlarda olan sekiz erkeği bir hafta boyunca özel hazırlanmış bir manastıra yerleştirdi. Manastırın içi 1950 yıllardan kalma resimlerle donatıldı. Televizyonda eski filmler oynatıldı ve bu sekiz yaşlı kişiden tıpkı 22 yıl öncesinde olduğu gibi davranmaları istendi.
8 yaşlı adam kendilerinin 22 yaş genç olduğuna inanarak geçirdikleri bir hafta sonunda bir dizi teste tabi tutuldular.
Ve görüldü ki güçleri ve hafızalarında inanılmaz bir gelişim yaşandı. Eklem iltihabı gibi sorunları olanlarda azalma görüldü. Bilişsel yeteneklerinin arttığına tanık olundu. Görme yeteneklerinde ilerleme gözlendi.
Çalışmadan habersiz dışarıdan izleyen bağımsız bir grup bir hafta sonra 8 kişinin de daha genç göründüğünü söylediler.
Formül basit:
Yaşamınızı yaşlı, tembel, utangaç, başarısız olarak geçirmek istiyorsanız, kendinize bu sözcükleri kimlik olarak belirleyip, hiç durmadan söyleyin.
Kendinizi gerçekleştirmek, saf enerjiyle yaşamak, hayallerinize ulaşmak istiyorsanız sözcüklerinizi ve kimliğinizi doğru seçin.