Yeni anayasa gündemi ve değişen ittifaklar
Kendisine uzatılan mikrofonlara, “Cumhurbaşkanı geldiğinde seçmenine hürmeten ayağa kalkıp, alkış yapmamışız, bir şey yapmamışız. Ne kaybediyoruz, kaybediyorsak ben kaybediyorum, bedeli ben ödeyeceğim, hesabı ben vereceğim” diyor.
Oysa konu ya da kazanıp kaybedecek olan kendisi değil…
Hemen peşine Kılıçdaroğlu Sözcü televizyonunda katıldığı programda, “AK Parti’nin Genel Başkanı olmadığı dönemde, cumhurbaşkanıyken geldi, kalktık, alkışlamadık. Ama AK Parti’nin Genel Başkanı olduktan sonra kalkmadık. Yapmadığı hakaret kalmadı. Bir sahtekârın önünde ayağa mı kalkılır?” sorusunu soruyor.
Ardından ekliyor; “Normalleşme, neyin normalleşmesi? Saray ile neyin normalleşmesini yapacağım?”
Bütün bu tartışmaların ortasında da İmamoğlu derin bir sessizlik içinde. Kendisine yönelik siyaset yasağı cezasının kesinleşip kesinleşmeyeceğini, kesinleşirse nasıl bir politika izleyeceğini hesap etmekle meşgul.
Görünen “değişim” aşısı tutmamış, tutsa da meyve vermemiş, belli ki sırada dönüşüm var…
Peki, ama nerede ve nasıl bir dönüşüm?
CHP içindeki dönüşüm belli başlı aktörlerin gelecek için nasıl ittifaklar kurup, dağıtacağına bağlı. Ama dönüşüm sadece bir parti ile sınırlı kalmayacağa benziyor.
Ankara’da bu sıralar çokça dillendirildiği gibi cumhurbaşkanını Meclis’in seçmesi yeniden gündeme gelebilir mi? Yakında gündeme taşınacak yeni anayasa çalışmaları bunun üzerine inşa edilebilir mi?
Partisiz ve meclis tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı konusunda ana muhalefet partisini yönetenlerle iktidar uzlaşmış olabilir mi? Böylelikle İmamoğlu, Yavaş gibi isimler denklemden çıkıp Özel başbakanlık hedefiyle koltuğunu korur mu? Meclis Başkanı AK Parti’nin yeni genel başkanı olur mu? Yaşayıp göreceğiz.
Yaşayıp göreceğimiz bir başka konu da anayasa değişikliklerinde kimin kiminle nasıl ittifak yapacağı olacak.
Bir kaç hatırlatma yapayım; Sırrı Sakık, 25 Eylül’de Öcalan’ın serbest kalmasını öngören kanun teklifine imza atıyor.
1 Ekim’de Meclis açılışında Devlet Bahçeli ve Sırrı Sakık tokalaşıp ayaküstü sohbet ediyor.
Bu görüşmeden tam bir hafta sonra DEM grubu, aralarında Abdullah Öcalan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan PKK yöneticilerinin “Koşullu salıverilmelerini” kapsayan 110 maddelik kanun tekliflerini Meclis Komisyonu’na sunuyor.
O arada Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ortada net ve kararlı bir biçimde uzatılan bir el var. Biz Sayın Bahçeli'nin ortaya koyduğu tavrı ülkemizin demokrasi mücadelesi için olumlu ve anlamlı buluyoruz. Sayın Bahçeli, Türkiye'nin siyasi yapısında uzlaşma ve diyalog çağrısının önemine burada bir vurgu yapıyor. Dolayısıyla Sayın Bahçeli'nin bu attığı adım, bir kenara konulamaz. Biz yıllardır bunu dile getiriyoruz. Sayın Bahçeli'nin özellikle attığı bu adım bana göre çok çok önemli bir adımdır.” açıklamasını yapıyor.
Derken Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’tan Anayasa’nın 3. maddesi değişebilir mesajlı açıklamalar geliyor.
Bütün bu olup bitenin içinde muhalefetin halini ise Mehmet Öğütçü’nün saptamaları ile özetleyelim:
“CHP ve muhalefetin bugün ile seçim günü arasındaki oyun planını satranç ustası titizliğiyle hazırlaması, icra etmesi, hatta seçim sonrası iktidarın kazanırsa ilk 100 günlük planını ve gölge kabinesini şimdiden açıklaması ona halk ve uluslararası oyuncular nezdinde itibar kazandıracaktır.
İktidar değişimi büyük bir fırsat olabilir, ancak beraberinde büyük riskler de barındırıyor. Muhalefet güçlü bir liderlik sergileyebilirse, Türkiye için yeni bir dönem başlayabilir.
Ancak eksik ve beceriksiz bir liderlik, Türkiye’yi daha büyük bir krizle yüz yüze bırakabilir.”