Yazılımcılarımızı uzaktan çalışma ile Facebook’a kaptırmak üzereyiz
Silikon Vadisi’ne COVID-19 ile gelen en büyük yenilik “uzaktan çalışma” oldu. Facebook, Google, vb. şirketlerin hepsi en az bir yıllığına, çoğu süresiz uzaktan çalışmaya geçtiklerini açıkladı. Uzaktan çalışmayı verimli kılan video konferans, mesajlaşma, dosya paylaşımı gibi araçlar çoktan geliştirilmişti. Fakat hepsini birden ve tüm şirket için kullanmanın ne kadar verimli olduğunu gösterecek deney bu pandemi sayesinde yapıldı. Facebook şimdi diyor ki, madem uzaktan çalışmak ofisten çalışmak kadar verimliymiş, neden San Francisco’daki pahalı yazılımcılara mahkum olayım?
Bu hafta konuştuğum bir Türk girişimci iyi yazılımcılarının işi bırakıp 4 bin Euro civarında maaşla (yaklaşık 40 bin TL) yabancı şirketlere uzaktan iş yapmaya başladıklarını söyledi. Böylece son yıllarda teknoloji startup’larımızın karşılaştığı beyin göçü meselesine, bir de Facebook için uzaktan çalışma problemi eklenmiş oldu. Mühendislerimizin yurtdışına göçünün, orada edinecekleri ilişki ağlarını Türkiye’ye bağlamaları nedeniyle aslında bir fırsat olduğunu daha önce yazmıştım. Ancak aynı durum Türkiye’de evinden Facebook’a çalışan yazılımcı için geçerli değil. Bu model yazılımcılarımızı hep aynı işi kendine verildiği kadar yapmaya mahkum ediyor. Kısa vadede düşük TL kuru ile mutluluk yaşasa da uzun vadede kendini geliştirmesi zor. Sonuç olarak, uzaktan çalışma sistemi böyle giderse bu yazılımcıları bir araya getirerek iyi bir ürün geliştirip dünya çapında marka olacak Peak Games gibi startup’lar yerine, sürekli yeni bir projede benzer bir işi yapan bir grup yazılımcımız olacak. Silikon Vadisi yüzde yüz uzaktan çalışmaya geçerken, şu an TBMM’de görüşülen teknopark reform kanununda, teknopark çalışanlarının yüzde 20-50’sinin uzaktan çalışmasına izin verilmiş. Sadece pandemi nedeniyle de bir sene muafiyet tanınmış. Ancak teknoloji girişimciliğinin bilgisayara değil, bulunduğunuz yere bağlı olarak yapıldığını zanneden sistemin özü değişmiyor.
Türkiye’de start-up şirketlerinin finansa erişimi emsal ülkelere göre zayıf. İstanbul’daki en erken aşama finansman imkanlarını Berlin, Londra, Tel Aviv gibi merkezlerle mukayese edince bir şirketin ilk yatırımında erişebileceği ortalama miktar, emsal şehirlerin yüzde 60’ı seviyesinde. Bu durumu yazılımcı maliyetlerinin de bu şehirlerin yüzde 70’i seviyesinde olması ile telafi ediyorduk. COVID-19 sonrası Silikon Vadisi’nin Türkiye’de yazılımcı avına çıkması ile bu avantaj ortadan kalacak. Tek yol kendi start-up şirketlerimize kamu desteği vermek. Bu destekler şu anda teknoparklara bağlı. Facebook Silikon Vadisi’nden gelip 40 bin TL aylıkla Türkiye’de yazılımcı kullanabilirken, biz yerli ve milli start-up şirketlerimizi yarı açık cezaevi gibi çalışan teknoparklara mahkûm ediyoruz. Kaldı ki, teknoparklara verilen destekler esasen vergi muafiyeti şeklinde. Oysa start-up şirket zaten kâr etmediği için vergiden muaf olmasının bir anlamı yok. Mevzuatımız uzun yıllar boyu kâr etmekten feragat edip kullanıcı sayısını artırmaya ve yeni ürünler geliştirmeye öncelik veren teknoloji şirketi paradigmasına uygun değil.
Start-up şirketlerine destekleri mekandan bağımsızlaştırmamız ve nakde çevirmemiz lazım. Destekler projeye değil, şirketin niteliğine bağlı olmalı. Tüm Türkiye teknopark olmalı. İtalya’da, Litvanya’da, Tunus’ta ve Senegal’de örnekleri olan start-up kanununu biz de çıkarıp yazılımcı maaşlarının en az yarısını nakden ödememiz lazım. Aksi halde dijital değer zincirlerinde en düşük seviyeye mahkum kalırız. Tüm kişisel verilerimizi verdiğimiz Facebook’a evlerinden hizmet veren en iyi yazılımcılarımızı da kaptırmış oluruz.