Yatırım fonu kazançlarında istisna ve KDV bilmecesi

Numan Emre ERGİN
Numan Emre ERGİN PERSPEKTİF

Yatırım fonları, bireysel ve kurumsal yatırımcıların tasarruflarını değerlendirmede önemli bir araç olup sermaye piyasalarının gelişmesi ve derinleşmesi açısından da önemli fonksiyonlar üstlenmektedir. Bizim ülkemizde de sermaye piyasası mevzuatının oluşturulması sonrasında yatırım fonu piyasası gelişme içine girmiştir.

Yatırım fonlarının ve bu fonlardan elde edilen gelirlerin vergilendirilmesi vergi kanunlarımızda ayrıca düzenlenmiştir. 2022 yılı içerisinde kabul edilen 7351 ve 7394 sayılı Kanunlar ile yatırım fonlarından elde edilen gelirlerin vergilendirilmesinde önemli düzenlemeler yapılmıştır. Söz konusu düzenlemeler daha ziyade kurumların yatırım fonlarından elde ettiği gelirlere ilişkindir. Söz konusu kanunlar ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin 1. bendinin (a) ve (e) alt bentlerinde yapılan değişiklikler ile yatırım fonlarından elde edilen kazançlara ilişkin kurumlar vergisi istisnaları aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

(a)....

3)Tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu katılma payları ile girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde ettikleri kâr payları ile katılma paylarının fona iadesinden doğan gelirler,

4) Tam mükellefiyete tabi diğer yatırım fonu katılma paylarından elde ettikleri kâr payları ile katılma paylarının fona iadesinden doğan gelirler (portföyünde yabancı para birimi cinsinden varlık ve altın ile diğer kıymetli madenler ve bunlara dayalı sermaye piyasası araçları bulunan yatırım fonlarından elde edilen kazançlar hariç).

5) (3) ve (4) numaralı alt bentlerde yer alan istisna kazançlarına kaynak oluşturan yatırım fonlarının katılma paylarının 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 279 uncu maddesi kapsamında değerlenmesinden kaynaklanan değer artış kazançları. Diğer yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kâr payları bu istisnadan yararlanamaz.”

(e) Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri, rüçhan hakları ve bu fıkranın (a) bendi kapsamında istisna kazançlarına kaynak oluşturan yatırım fonlarının katılma paylarının satışından doğan kazançların %75'lik kısmı...”

Söz konusu düzenlemeden anlaşılacağı üzere, yatırım fonlarından elde edilen ve istisna kapsamına alınan 4 tür kazanç bulunmaktadır.

1) Yatırım fonundan elde edilen kar payı.

2) Yatırım fonu katılma belgelerinin değerlemesinden doğan kazanç.

3) Yatırım fonu katılma belgelerinin fona iadesinden elde edilen kazanç.

4) Yatırım fonu katılma belgelerinin fon dışında üçüncü kişilere satışından/devrinden doğan kazanç.

Öncelikle söz konusu yasal düzenlemenin gecikmiş bir düzenleme olduğunu vurgulamam gerekir. Nedeni ise özellikle yatırım fonlarından elde edilen kar payları ile katılma belgelerinin fona iadesinden elde edilen kazançlar arasında bu düzenleme öncesinde bir ayırım yapılmamış olmasıdır. Eskiden yatırım fonlarının kar dağıtması mümkün değildi. Dolayısıyla, vergi kanunlarında “yatırım fonu katılma belgesi kar payı” ifadesinin geçtiği durumları, Maliye katılma belgelerinin fona iadesi olarak uygulatmıştı. Bu durumu, kanun koyucunun düzenlemesindeki ifade zafiyeti olarak değerlendirebiliriz. Ancak 2012 yılı sonunda çıkarılan 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile birlikte Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) çıkardığı tebliğler ile bazı yatırım fonlarınının tıpkı şirketler gibi kar dağıtmalarını mümkün kılan düzenlemeler yaptı. Ancak, bu düzenlemeler sonrasında vergi kanunlarında paralel düzenlemeler yapılmadı. Dolayısıyla, vergi kanunlarındaki “yatırım fonu katılma belgesi kar payı” ifadesinin fonların dağıttığı kar payını mı, yoksa eskiden olduğu gibi katılma belgelerinin fona iadesini mi, ya da her ikisini birlikte mi kapsadığı konusu tartışılmaya başlandı. Zira, yeni SPK tebliğleri sonrasında yatırım fonu kar payı özel olarak tanımlandığına göre katılma belgelerinin fona iadesinden doğan kazancın nasıl vergilendirileceği konusu belirsiz bir hal almıştı. Ancak, Maliye aradan geçen süre boyunca bir düzenleme yapmadı. Ben de kaleme aldığım bir yazıda[1] bu konudaki belirsizliğe dikkat çekmiştim. İşte yaşanan bu belirsizliği ortadan kaldırmak ve yaşanabilecek (belki de yaşanmaya başlanan) hukuki ihtilafların önüne geçmek için kanun koyucu (siz Maliye diye okuyun) yasal düzenleme yaparak durumu netleştirmiş oldu. Bu yasal düzenlemeleri de kurumlara tanınan istisnalara ilişkin maddede yapmayı uygun buldu. Bu açıdan, yapılan düzenlemeyi belirsizliği kaldırma açısından ve yatırım fonlarına yapılan yatırımları teşvik ederek sermaye piyasalarının gelişmesine katkı sağlaması açısından olumlu buluyorum.

Yapılan son yasal düzenlemeler uyarınca, kurumların yatırım fonlarına yaptıkları yatırım nedeniyle elde ettikleri yukarıdaki dört kazanç türünden ilk üçünün tamamı, dördüncüsünün ise maddeki diğer şartların sağlanması halinde %75’i kurumlar vergisinden istisnadır. Söz konusu istisnanın, sadece kurumlar vergisi mükelleflerine getirilip ticari kazanç sahibi gelir vergisi mükelleflerine tanınmaması eleştirilebilir.

Diğer taraftan, yatırım fonlarından elde edilen gelirler Gelir Vergisi Kanunu (GVK)’nun geçici 67. maddesi uyarınca stopaja tabidir. Halihazırda stopaj oranı hisse senedi yoğun fonların katılma belgeleri için %0, diğer fonlar için %10’dur. Fondan elde edilen kazançlar istisna olsa da bu stopaj uygulanmaktadır. Diğer taraftan, sürekli olarak portföyünün en az % 51'i Borsa İstanbul’da işlem gören hisse senetlerinden oluşan yatırım fonlarının bir yıldan fazla süreyle elde tutulan katılma belgelerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlarda GVK geçici 67. maddesi uygulanmamaktadır.

Buraya kadar anlattıklarım, son yasal düzenlemeler sonrasında yatırım fonlarından elde edilen gelirlere ilişkin bir fotoğraf çekmektedir. Şimdi ise bazı eksikleri belirteceğim. Öncelikle, yukarıda belirttiğim yasal düzenlemelerin yapılmasının üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen Maliye (Gelir İdaresi Başkanlığı), Kurumlar Vergisi Uygulama Tebliğinde gerekli değişiklikleri yapmamıştır. Tebliğdeki düzeltmelerin bir an önce yapılması gerekmektedir. İkinci olarak, Maliyenin güncel dokümanlarında “Menkul Kıymet Yatırım Fonu Katılma Belgelerinin Kar Payları (Yani Bunların İlgili Fona İadesinden Sağlanan Gelirler)” ifadesi geçmektedir. Yukarıda açıkladığım yasal düzenleme sonrasında artık bu iki gelir türü ayrıldığından bu ifadelerin de değiştirilmesi gerekmektedir.

Konuya ilişkin en önemli eksiklik ise konunun KDV açısından hiç değerlendirilmemiş olmasıdır. Yatırım fonu katılma belgelerinin fona iadesi (geri satışı) veya üçüncü kişilere satışı halinde KDV olacak mıdır? KDV Kanunu’na göre Türkiye’de gerçekleştirilen ticari faaliyet kapsamındaki mal teslimi ve hizmet ifaları KDV’nin konusuna girmektedir. KDV’den istisna sayılan işlemler ise KDV Kanunu’nda tek tek sayılmıştır. Örneğin KDV Kanunu’nun 17/4.g maddesinde hisse senedi, tahvil, Türkiye'de kurulu borsalarda işlem gören sermaye piyasası araçlarının; 17/4.r maddesinde ise kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisselerinin teslimi KDV’den istisna edilmiştir. Yatırım fonu katılma belgelerinin satışı ise istisna edilen işlemler arasında sayılmamıştır. Bu durum, fon katılma belgelerinin satışında KDV olup olmadığı konusunu tartışmalı hale getirmektedir. Benim görüşüm, finansal araçların kendisinin tesliminin bir mal teslimi olmadığı, bu nedenle KDV’nin konusuna girmemesi gerektiği, KDV Kanunu’nun 17. maddesindeki düzenlemelerin tartışmaları önlemek ve malumu ilan etmek amacıyla yapıldığı yönündedir. Ama dediğim gibi bu benim kişisel görüşüm olup herhangi bir tartışmayı daha başlamadan önlemek adına yatırım fonu katılma belgelerinin de KDV istisnası kapsamında olduğuna dair yasal düzenlemenin bir an önce yapılmasında fayda bulunmaktadır.

 Sözün özü: Vergi belirsizlik kaldırmaz.

Kaynak:

[1] https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/gayrimenkul-yatiriminda-avantajli-bir-yontem-gayrimenkul-yatirim-fonu/473271

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar