Yastık altındaki altına göz dikmek nafile…

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bundan birkaç gün önce basına verdiği demeçte şu açıklamalarda bulunmuştu: “Altının sisteme girmesi ekonomi için çok önemli. Altının fiziki teslimini kolaylaştıracak adımlar atıyoruz. Altına hem ziynet hem de tasarruf amaçlı büyük ilgi var. Altın üretimini artırmak, madenciliği geliştirmek durumundayız. Vatandaş dövizi evinde tuttuğunda ABD, Avrupa'ya sıfır faizli kredi açmış oluyor”.

Cevdet Yılmaz, bu arada yastık altı altın stokunun da 4 bin 670 ton ile yaklaşık 300 milyar dolar değerinde olduğunu ifade etmişti.

Ancak her gündem konusunda olduğu gibi bu da daha ikinci günde kayboldu gitti. Peki, gündemden düşen bir konuyu o zaman biz niçin yeniden ısıtma gereğini duyduk? Onu anlatalım.

Her şeyden önce 4 bin 670 ton altın stokunun bulunduğunu ve bunun değerinin 300 milyar dolar olduğunu tam küsuratlı olarak nereden biliyoruz? Karısının kocasından, kardeşinin kardeşinden, ortağın ortağından sır gibi gizlediği bu geleneği ve bir tür refleksi nasıl hesap ediyoruz?

İnsanın aklına Nasrettin hocanın, “inanmazsan sen say…” sözü geliyor.

Aynen kayıt dışı ekonomi boyutunun hesabı gibi…

“Yastık altındaki altının ekonomiye kazandırılması” teranesiyle ilgili olarak geçmiş hafızamızı tazeleyelim dedik ve bir şeyler aradık.

Konu ile ilgili olarak 5 Ekim 2023 tarihli YouTube kaydında, ekonomist Ege Cansen’in en basit şekliyle anlatımını ve Asaf Savaş Akat’ın tahrik edici usta sorularını izledik. Zamanı olanların konuyu anlamaları adına izlemelerini tavsiye ederiz.

Daha sonra da bu ülkede Hazine ve Maliye Bakanlığı nasip olmuş (!) akademik unvan sahibi Nureddin Nebati’nin 12 Şubat 2022 tarihinde yaptığı altının ekonomiye kazandırılması projesinin lansmanını takip ettik. Sunum slaytları eşliğindeki epistemolojik (!) sunumdan çok yararlandık.

Şimdi bu dokümanlardan ve bilgilerimizden kısa bir analiz yapmaya çalışalım.

Altının konumu ve durumu farklı…

Bilindiği üzere altının birkaç temel niteliği var:

- Her şeyden önce altın para gibidir ve dolayısıyla ödeme aracıdır. Dövizi veya Türk Lirasını nasıl elinde tutuyorsan hiçbir zaman eskimeyen ve değerini kaybetmeyen altını da öyle para gibi ödeme aracı olarak tutuyorsun.

- Altın bir iddihar (gömüleme) ya da tasarruf aracıdır. İnsanlar, tarihin hiç yıpratamadığı altını tasarruf aracı olarak tutarlar üstelik de para gibi değerlendirme fırsatını kullanırlar.

- Altın aynı zamanda bir güvence unsurudur. Özellikle yaşlılar, ev kadınları, emekliler başta olmak üzere insanlar geleceklerini güvende görebilmek adına altın biriktirirler. Kimisi düğün parası, kimisi hastalık, yolculuk, hatta kefen parası diye altını saklarlar.

- Buna bir de Türk insanının sosyolojik ve kültürel tavrıyla altını elinde tutma saikini eklemek gerekir.

Sadece yukarıda sıraladığımız özellikler bile insanların altını fiziki olarak ellerinde tutma arzusunun olduğunu görüyoruz. Öyle ki altını ya evlerinin gizli bir yerinde ya evlerindeki kasalarında veyahut da banka kasalarında sakladıklarını biliyoruz.

Böyle olunca da altını insanların elinden söküp almak ve dolayısıyla ne anlama geldiği çok anlaşılmayan ekonomiye kazandırmak hikâyesi tutmaz.

Vatandaş hükümete altın vermeye güvenmiyor!

Devlet ya da devleti yöneten hükümet neden insanların altınlarına göz diker? Böyle bir durum neden gelişmiş batı dünyasında yoktur? Bizde insanlar mı aptal yoksa hükümetler mi çok akıllı da böyle bir manevra peşinde olunur?...

Bu soruları onlarca kez çoğaltmak mümkün…

Her şeyden önce altın ekonomiye nasıl kazandırılacak? Bundan önceki dönemlerde ve üzerinden daha 2 yıl bile geçmeden altının ekonomiye kazandırma hikâyesi (!) gündeme geldi.

Ama hiçbirinden sonuç alınamadı. Nureddin Nebati’nin, 1 Mart 2022 tarihinde yürürlüğe gireceğini belirttiği 12 Şubat 2022 günlü “bütüncül içerikli” lansmanında neler anlattı, hatırlayalım. 81 ilde en az bin 500 ve beklenti olarak da 10 bin kuyumcu devreye sokulacaktı. Bankalar, Takasbank, altın rafinerileri, büyük kuyum işi yapanlar devrede olacaktı. Altın depo hesabı, altın katılım hesabı, altın dönüşümlü Türk Lirası mevduat hesabı oluşturulacaktı.

Sonuç alınabildi mi? Hayır!... Hükümete yakın olan ve altını olanlar bile ilgilenmedi.

Sorunun temelinde “güven ya da güvensizlik” var. Devlet, vatandaştan fiziki olarak aldığı altını yine fiziki altın olarak geri verecek mi? Altının getirisi yine fiziki altın olacak mı? Devlet bu altınları nerede kullanacak? Ya da ekonomiye nasıl kazandıracak?

Hatırlayalım; Hükümet, vatandaşların ve şirketlerin, yurt dışındaki paralarını Türkiye’ye getirmeleri için defalarca af ve teşvik getirdi. Vatandaşlar ve şirketler buna da inanmadı ve güvenmedi.

Aksine, belli kesimlerde servet oluşmak üzere, insanlar daha çok altına yöneldi. Dolayısıyla yastık altındaki altına göz dikmek nafile…

 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar