Yapısal reform özel sektöre de şart
Seçim sonrası art arda gelmesi beklenen yapısal reformlar, herkesin dilinde… Hukuktan vergi sistemine, ticaretten gıda zincirine ve üretimden finansa dek, yeniden yüksek ve sürdürülebilir büyüme için reform adımları bekliyoruz. Peki, reform sadece kamunun işi mi?
Değer üretmeyen süreçleri ayıklamak, rekabetin yeni şartlarına uygun yapısal dönüşümler sadece kamudan mı beklenir? Hayır… Özel sektörün de geride bırakması gereken tutum ve davranışları söz konusudur. Kamu zemin hazırlar ama özel sektörün de bu zeminde kendi reformlarını yapması gerekir.
ZARURET MAHARET YARATIR
Ataların sözüdür; “durduk yerde icat çıkarma.” Biz bunu yalnızca “icat çıkarma” diye kısaltmış, inovasyon eksiğimize “kültürel mazeret” yapmışız. Oysa bu çetin coğrafyada başı her sıkıştığında, “ihtiyaç duyduğunda” icat çıkara gelmiş, problemlere çözüm üreterek var olabilmişiz.
Şu anda dünyanın başı dertte… Savaşlar, krizler, enflasyon, çevre sorunları ve jeopolitik riskler… Belli ki uzun süre bize huzur yok. Bu gidişle olmayacak da… Ya huzuru beklerken şirketimizden olacağız ya da kendi yapısal reformlarımızı belirleyip, ölçeklendirip, gereken adımları cesurca atacağız.
İKİ SORU İKİ CEVAP / Reforma dair…
Neden araştırdığımız kadar geliştiremiyoruz?
Kaçımız bu açmazın farkında bilmiyorum ancak emin olduğum şudur ki idrak gecikmesi var bizde. Farklı olandan KORKU, bize benzemeyenden NEFRET, rakiple düello yerine PUSU, akıl yerine KURNAZLIK, sabır yerine TELÂŞ, merak yerine BİAT, bilgi yerine KANAAT ve özgün yerine TAKLİT…
Eski köye yeni adet gelir mi?
İnovasyon, “eski köye yeni adet” getirmek ise, köyün; kendi eskimiş seçenekleri dışında, “yeni” alternatifleri üretmeye izin vermesi gerekmez mi? Eğer idrak gecikmesi sorununu aşarsak, ihtiyaçları daha erken fark edecek, bunun doğal neticesinde gereken icatları çıkarabileceğiz.
NOT
ÖZEL SEKTÖRÜN EV ÖDEVİ DOSYASI KABARIK
Yıllardır ben her kurumun, kamu ve özel sektörün, kendi içine yönelik devrimci adımla gözlem yapması gerektiğini savunuyorum. Değer üretmeyen süreçleri tespit, yeni ihtiyaçları tanımlamak ve küresel akımları gözleyerek geleceğe dair sorunlar envanteri oluşturmak şart.
Bunu bir kez idrak edince; pekâlâ icat çıkarır, dünya prömiyerindeki hiçbir yarıştan geri kalmayız. Bu adımların toplamına da özel sektörün yapısal reformları diyebiliriz. Daha üretken daha rekabetçi daha katma değerli özel sektör ancak ve ancak yapısal reformlarla mümkün olabilecektir.
Sorun şu ki pek çok patron, kendi şirketinde tek adam. Yönetim kurulu; kendi sesini dinleyeceklerle dolu… Bağımsız yönetim kurulu üyeleri ise etkin kullanılmıyor. Hatta bazı sözde kurumsallaşan firmalar, bağımsız yönetim kurulundan gizli toplantı dahi yapma komikliğine düşebiliyor.
Özel sektörün ev ödevleri arasında en önemlisi “kendini tanı” düsturuna indirgenebilir. Ey özel sektör firması; sana kürenin ihtiyacı kaldı mı? Müşterin için değer üretebiliyor musun? Rekabetçi misin? Ürettiğin her ne ise teknoloji barındırıyor mu? Yönetim katında ailen mi oturuyor yoksa liyakat mi?
Tüm bu ödevlerini gözden geçirip bunların arasında önemlilerini reform derinliğinde hayata geçiren, bunu yapamayanlardan öne geçecektir. Hükümeti bekleme, sen kendin için harekete geç.