Yapısal çelik sektörü, yılda 300 bin konut üretebilir mi?
Ülkemiz, deprem riski en yüksek ülkeler arasında ve ‘kötü yapı stokunu yenileyemeden’ ağır depremler yaşadık. İstanbul ve Marmara Bölgesi’ndeki riskler düşünüldüğünde ‘en ağır sonuçları olacak depremi’ de henüz yaşamadık. Ölüyoruz, yıkılıyoruz; sonra aynısının olacağını biliyoruz ama elimizden gelen bu mudur?
Ülkemizdeki ‘yapısal çelik sektörünü’ temsil eden Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) tarafından 25’incisi düzenlenen ‘Yapısal Çelik Günü’ inşaat sektörünün bileşenlerini buluşturdu. ‘Deprem ile Yaşamak’ başlıklı özel oturumda Prof. Dr. Naci Görür, kısır döngüyü ‘görünür kılmak için’ bir kez daha “Bir deprem ülkesiyiz, başta İstanbul olmak üzere maalesef kentlerimiz depreme hazırlıklı değil. Depremlerden en az zararla çıkmak için deprem dirençli kentler için süratle harekete geçilmeli” dedi. TUCSA Başkanı Yener Gür’eş de şu mesajı verdi: “Depremlerle yaşamak için deprem dirençli yapılaşmaya geçmeli ve çelik yapıların gücünü kullanmalıyız. Ülkemizin yapısal çelik kapasitesi yeterlidir.”
‘3 milyon ton çelik ve 72 bin mavi yaka lazım’
KİPTAŞ, İNDER, Türkiye İMSAD ve GYODER gibi inşaatla ilgili sivil toplum kurumlarının da katıldığı o etkinlikte konuşan isimlerden biri de TUCSA Başkan Yardımcısı Melih Şimşek’ti. Kendisi 1999 depreminden hemen sonra genç bir mühendis olarak ‘biz depremlerde yerle bir olmaktan nasıl kurtuluruz’ sorusunun yanıtını aramaya başlayan iş insanlarımızdan. Bunun için daha o günlerde kalkıp Japonya’ya kadar gitmiş ve yapısal çelik uygulamalarını incelemişti. Bu yazının başlığındaki sorunun yanıtı olan “Yapısal çelik sektörü yılda en az 300 bin konut üretebilecek altyapıya sahip” cümlesini de o kurdu. Kendisiyle buluşup konuyu ‘kamu yararı için daha detaylı konuşmaya’ karar verdim. Şimşek, ‘offsite construction’ ile söze girdi ve şunları söyledi: “Dünyanın en büyük otomobil üreticileri Toyota ve Tesla, modüler konut fabrikalarını kurdu. Bu sene başında Porsche Design ile Abb Electronics robotik konut fabrikası kurmak için ortak oldular. Gelişmiş ülkeler barınma ihtiyaçlarını otomobil fabrikaları gibi yapı fabrikaları ile karşılamaya başladı. Biz de benzer şekilde hareket etmeliyiz. Yılda 300 bin deprem dirençli modüler çelik konut üretebilmek için yaklaşık 3 milyon ton çelik yassı ürün, çelik profil ve haddelenmiş profile ihtiyaç var. Ülkemiz tüm bu ihtiyacı karşılayacak çelik malzeme üretimine de sahip. Bu miktarda bir üretim için yaklaşık 72 bin mavi yaka insan kaynağına ihtiyacımız var ki kısa dönemli eğitimlerle bu kadar insanı da istihdam ederiz.”
İnşaat mühendislerimiz deprem ülkelerinin çözümlerini incelesin
Melih Şimşek’e ‘yapısal çeliğin ülkemizde yaygınlaşmasını kim engelliyor, kim sorumlu’ diye sorundum. Yanıtı beni şaşırttı: “Bence inşaat mühendislerimiz sorumlu. Ne yazık ki mühendislik bir araç haline gelmiş, özel sektörde ya da kamudaki inşaat mühendislerimiz, asıl görev onlara düşüyor. Bu kadar ‘can alıcı ve yıkıcı depremler olan ülkenin mühendisleri’ bir depremden sonra dünyada uygulanmış ve başarılı olmuş depreme dayanıklı sistemleri merak etmez mi? Tatilde olsun o deprem ülkelerine gidip bir bakmaz mı? Ona göre ‘artık öyle değil böyle yapalım’ demez mi? Biz ‘beton kötü, çelik iyi’ demiyoruz. Bir ülkenin yüzde 65’i deprem riski altındaysa yapılar ya çelik ya ahşap olmak zorundadır. Günümüzde ahşap olamayacağına göre bütün deprem ülkelerinde çelik yükselmiş ve oralarda çok şiddetli depremler olmaya devam ediyor ama insanlar ölmüyor. Yani taşıyıcı sistemleriniz çelik olacak. 6 Şubat 2023 depremlerinde on binler öldü ve yıkılan binaların yüzde 86’sı betonarme binalardı. Biz de deprem riski yüksek yerlerde çeliği büyütmeliyiz. Betonarme sistem kötü değil ama imalatındaki küçük hatalar, büyük ve yıkıcı sonuçlar çıkarabiliyor. Bu nedenle taşıyıcı sistemde insan inisiyatifi fazla olan yöntemler terk edilir, az olan tercih edilir. Kamu (devlet) ne ister? Depremden sonra ‘yaraları en kısa sürede sarmak’ öncesinde de ‘depremde yıkılmayacak yapılar’ ister. Yapı üretmeyi sanayileştirmeliyiz, yapıyı mümkün olduğunca hazır halde sahaya götürmeliyiz. Bu yöntemle iklimden bağımsız, 24 saat bina yapmak; tam 3 kat daha hızlı konut üretimi mümkün. Biz firma olarak (Consera) İş Bankası ile Malatya’da yapısal çelik için referans olacak konutlar ürettik. 80 konutu 6 ayda teslim ettik ama 500 konut da olsaydı 6 ayda biterdi.”
1000 sosyal konutluk projede 60-70 konut fazladan üretilir!
Melih Şimşek’e inşaat sektörünün yaklaşımını da sordum. Şöyle yanıtladı: “İnşaat sektörüne anlattık onlar ‘tamam’ diyor. İNDER, GYODER, KONUTDER ile ortak çalışma platformları oluşturuyoruz ve birlikte kamuya gidip anlatacağız. İnşaat malzemeleri üreten sanayimiz için de büyük fırsat var. Geleneksel inşaat sektörünü sanayileştirirsek ‘inşaat malzemesi değil, bitmiş konut’ ihraç edebiliriz. İnşaat malzemelerinin kilogram ihraç değeri 0,60 dolar ve bu 7,5 dolara yükselir. Türkiye, inşaatta küresel ölçekte iyi kendi devrimini yapmalı. Dünyanın en iyi, en büyük ‘modüler inşaat ülkesi’ olabiliriz. Bu işin önemli bir yönü de ‘sürdürülebilirlik’ ki geri dönüşüm yüzde 100’e çıkıyor, enerji tüketimi minimum seviyeye iniyor. İnşaat firmaları için başka bir kazanç daha doğuyor. Mesela biz Zekeriyaköy’de yapısal çelikle 42 villa yapıyoruz eğer betonarme yapıyor olsaydık 4 villa eksik oluyordu. 1000 adetlik bir sosyal konut projesinde yapısal çelikle fazladan 60-70 konut üretilebilir. İnşaat süresi zaten üçte bire düşüyor.”