Yapay zekâ, inovasyon yapabilir mi?

D. Ferhat DEMİR
D. Ferhat DEMİR İNOVASYON DELİSİ

Absürt bir soru olduğunu ya da ifadenin kendi içinde oksimoron yarattığını düşünebilirsiniz. Bu kanaatteyseniz, nedeni muhtemelen teknoloji ile inovasyonu eş anlamlı düşündüğünüz için. Hâlbuki teknoloji eşit değildir inovasyon. Her teknoloji inovasyona dönüşemez. Tersinden de cümleyi kurabiliriz: inovasyon teknoloji bazlı olmak zorunda değildir. Bazı inovasyonlar çığır açıcı teknolojilerle gelir, bazı inovasyonlarda sıfır teknoloji vardır. İcatların ve teknolojilerin inovasyona dönüşmesi için uzun bir yolculuk gerekir. DARPA’nın icat ettiği GPS teknolojisi (Ar-Ge) önce navigasyon cihazlarına evrildi (inovasyon), sonra akıllı telefonlara girdi (yıkıcı inovasyon). Bu başarılı örneğin aksine insanlık tarihinde inovasyona dönüşemeden kaybolan binlerce icat ve teknoloji vardır.

Yapay zekâ (YZ) bir teknoloji kümesidir. Ucu bucağı olmayan bir okyanus, yapay zekâ altında “Bulanık Mantık” gibi farklı prensipler veya ses-dil-görüntü işleme, “deep fake” veya M2M gibi farklı uzmanlıklar gerektiren dikeyler vardır. Tüm bu yeni teknolojilere inovasyon diyebilmemiz için pazarda tutunabilmiş bir ürün olması gerekir. Dolayısıyla yapay zekâ inovasyondur demek teknik olarak hatalı bir ifade. Yapay zekâ dünyasında bazı spesifik teknolojileri ve modelleri kullanarak başarılı olan ürünler yani inovasyonlar vardır. Bugün pek çok startup yapay zekâ tabanlı teknolojilerle çalıştığını iddia ediyor ama yakından incelediğimizde esasında oyun değiştiren ve üründe fark yaratan bir yapay zekâ modeli göremiyoruz. Yapay zekâ  olmadan geliştirilebilecek ürünler çoğu. İleri yapay zekâ tabanlı teknolojileri kullanarak ürüne dönüşen inovasyonlar aslında sanıldığından çok daha az. Çünkü henüz yolun başındayız. Birçok yapay zekâ projesi halen Ar-Ge aşamasında. Hasılı, inovasyona dönüşmeleri için biraz daha zamana ihtiyacımız var.

Şahsen kısa vadede yapay zekâ uygulamalarının ürün inovasyonları yerine süreç inovasyonlarında daha etkili olacağını düşünüyorum. Süreç inovasyonları dediğimizde verimlilik, optimizasyon ve entegrasyon çalışmalarını kastediyoruz genel olarak. Bu tarafta daha hazır bir pazar var ve müşteriyi eğitmek dahil tutunma faaliyetleri daha az bir bütçe istiyor. Peki, yapay zekâ inovasyon süreçlerini değiştirir mi? Ya da kısaltır ve kolaylaştırır mı? Elbette. Yapay zekâ teknolojileri ile fikir geliştirme fazında daha yaratıcı teknikler kullanabiliriz. Ya da müşteri ihtiyaçlarını analiz süreçlerinde daha büyük verileri daha az maliyetle toplayabilir ve daha derin iç görüler elde edebiliriz. Saha araştırmalarında işimizi çok kolaylaşabilir. Özellikle web ve dark web uzayında büyük veriyi daha hızlı ve anlamlı şekilde sunabilir bize yapay zekâ.

Tüm bunlar bir tarafa, biz inovasyonu kimin için yapıyoruz?

İnsan için. Yani inovasyonun başarılı olması, insanı ikna etmemize bağlı. İnsanların ihtiyaç ve problemlerini çözersem, onları ikna edebilirim. Ötesi var ama. Biz hep “insan odaklı inovasyon” diyoruz. Sadece finansal kazancı değil insanı merkeze alan bir inovasyon felsefesinden bahsediyorum. Kazanç için etik çizgileri aşındırmayan bir duruş bu. Peki, tam tersinden bir yaklaşım olamaz mı? Yani yapay zekâ ile insanları yapay ihtiyaçları ya da problemleri olduklarına ikna edemez miyim? Onları pekâlâ manipüle edebilirim. Diğer bir değişle beyinlerini hackleyebilirim. Bu kadar hassas bir konuyu Ferhat Demir’in vicdanına bırakabilir misiniz? Ferhat, yapmasa dahi eminim başka milyonlar yapacaktır. Asıl konuşmamız gereken mesele tam da bu. Mikro ölçekte operasyon tarafı değil, makro boyutta stratejik kurgu tarafı. Daha da ötesi var. Buraya kadar yapay zekâ müdahalesi olsa dahi hep insanın karar aldığı senaryoları konuştuk. Peki, bir gün insanın yerine robotlar ya da makineler satın alma kararını verirse? Yani ben inovasyon için insanı ikna etmek yerine evinizdeki yardımcı robotunuzu ikna etmem gerekirse? O zaman bambaşka bir dünyayı konuşmaya başlarız. Ona dünya diyebilir miyiz emin değilim. Artık yaşlandığınızı dolayısıyla gözleriniz için mevcut TV ekranının yeterli olmadığını düşünerek daha büyük bir TV siparişi veren robotlar uzak bir senaryo mu sizce? Eğer vicdanımızdaki ve aklımızdaki erozyon devam ederse, uzak ihtimal değil hiç birisi. Yazılımcılar kadar, bu konuları derinlemesine tartışacak teknoloji filozofları da yetiştirmemiz gerekiyor. O halde haftaya Teknoloji Felsefesi’nden devam edelim.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Mutluluk ekonomisi 11 Eylül 2024
Aylaklığa övgü 04 Eylül 2024