“Yaklaşan kasırgaya karşı hazırlıklı olun”
Geçen hafta iki önemli açıklama vardı. Her ikisi de yaklaşan tehlikeye karşı uyarıda bulunuyordu.
Açıklamalardan ilki dünyanın önde gelen finans devi JP Morgan’ın CEO’su Jamie Dimon’dan geldi. Çok sertti. Bankasının yaklaşan “ekonomik kasırga”ya karşı hazırlamakta olduğunu anlatıyor ve yatırımcılara da aynı şeyi yapmalarını tavsiye ediyordu. Dimon daha önceki açıklamalarında yaklaşan fırtınadan bahsediyordu, şimdi ise tehlikeyi kasırga olarak tanımlamaya başladı. Yani alarm seviyesini “fırtına”da “kasırga”ya yükseltmişti.
Fırtına rüzgar hızının saatte 63 kilometreyi (39 mil) aştığı durumdur. Eğer fırtına rüzgârının saatte 119 kilometreyi (73 mil) aşarsa o zaman kasırgaya dönüşür. Kasırgada kritik olan şey ise erken uyarı ve acil müdahale sistemlerinin çalışması ve gerekli tedbirlerin “zamanında” alınmasıdır. Sistemler çalışır ve tedbirler alınırsa hem can kaybı hem de maddi zarar azalır. Tarihte örneği çoktur. Mesela erken uyarı sistemi çalıştığı için çok şiddetli olduğu halde 1992 Andrew Kasırgasında sadece 25 kişi hayatını kaybetmişti. Uyarı ve acil müdahale sistemi olmayan Bangladeş’deki 1970 kasırgasında ise maalesef 500 bin kişi ölmüştü.
Dimon’ın JP Morgan’ı 3.7 trilyon doları aşan aktif büyüklüğüyle ABD’nin en büyük ve dünyanın ise 5’inci büyük bankası. Eğer böylesine bir dev kuruluş ihtiyatlı davranma ihtiyacı hissediyorsa dünyadaki her kuruluşun ve ekonominin aynı kaygıyı hissedip hazırlıklarını yapması gerekmez mi?
Dimon’u ihtiyatlı olmaya iten başlıca iki neden var. Birisi merkez bankalarının başlattığı ve her ay piyasalardaki likiditenin milyarlarca dolar azalmasına neden olan sıkılaştırma. İkincisi ise artık alıştığımızı sandığımız Rusya-Ukrayna savaşı ve savaşın emtia fiyatları üzerindeki etkisi.
Benim önemsediğim geçen haftaki ikinci açıklama ise Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol’dan geldi. OPEC petrol krizinin yarattığı petrol arzı şokuna karşı 1974 yılında kurulan Ajans, bugün 31 üyesi ile enerjide güvenli ve sürdürülebilir bir geleceği şekillendirme misyonu ile faaliyet gösteren bağımsız bir kuruluş. Görevlerinden biri de yaklaşan tehlikelere karşı uyarılarda bulunmak. Böylesine kritik bir rolü olan Ajans’ın Başkanı Fatih Birol geçen hafta CNBC ile yaptığı mülâkatta oldukça sert bir resim çizdi.
Petrol fiyatlarının geldiği oldukça yüksek seviyeye işaret eden Birol, artan gıda fiyatları ile birlikte bunun dünyadaki ekonomik toparlanmayı riske attığını ve bu durumun dünyayı adım adım bir resesyona sürükleyebileceğini söylüyor.
Brent petrol fiyatları halen 110 doların biraz üzerinde seyrediyor ama yeni gelişmeler ile fiyatların her an çok daha yukarı gitme riski var. Mesela Dimon’a göre varil başına fiyat 175 dolara kadar yükselebilir.
Uyarılar Dimon ve Birol ile sınırlı değil. Bir önceki hafta IMF Direktörü Kristalina Georgieva da küresel resesyon endişesini dillendirmişti. Georgieva hem Ukrayna’daki savaş hem de Çin’deki yavaşlamaya bakarak, bu gelişmelerin bir resesyona yol açabileceğini düşünüyor. IMF çok değil birkaç hafta önce zaten küresel ekonomiye dair tahminlerini aşağı çekmişti. Mesela daha önce yüzde 4.4 olan 2022 büyüme tahminini yüzde 3.6 olarak revize etmişti. Şimdi ise yavaşlamanın da bir adım ötesine giderek olası bir resesyondan söz ediyor.
Görünen o ki; küresel ekonomi mevcut küresel enflasyon dalgasından sonra bir de küresel resesyon dönemi yaşayacak. Son dönemde yapılan öngörülere ve senaryo analizlerine küresel resesyon olasılığı dahil edilmeye başlandı. Böylesi bir ortamda hiper enflasyon ile boğuşan; her şeye rağmen dış ticaret açığı genişleyen ve bütçesine yeni yükler gelen Türkiye’nin güçlü bir tedbir paketi açıklamadan, sanki her şey kendiliğinden düzelecekmiş gibi bir havaya girmesi büyük hatadır. Eğer dünya ekonomisinin önde gelen isimleri peş peşe uyarılarda bulunuyorlarsa onlara kulak vermek ve bir şeyler yapmak gerekir.