”Yabancı yatırımcı Türkiye’ye gelir mi?”

Emre ALKİN
Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI

Cuma akşamı yurt dışından gelen Danimarkalı yatırımcılara bir seminer verdim. İlginçtir ekonomik konularda değil siyasi konularda epeyce soru sordular.

Ukrayna-Rusya gerginliğinde ne tarafta durduğumuzdan başlayarak, 15 Temmuz’daki hain darbe girişimine kadar birçok soru sordular. Her Avrupalı gibi “orta direk ne durumda?” diye eklediler. Dinleyicilerin arasında Türkler de olduğu için ilginç anlar da yaşandı diyebilirim.

Türk Milleti olarak “yüksek risk-yüksek getiri” tarzına alışmış olduğumuz, “hesaplanabilir risk” ile yatırım yapmak isteyenleri anlamakta zorluk çekiyoruz. Yine de Türk katılımcıların “elbette riskler var ama Türkiye büyük kazançlar vaat ediyor” diye araya girmeleri bir açıdan umut verdi. Çünkü eskiden yurt içinde ve yurt dışında muhalefet cephesi Türkiye’yi her açıdan kötülerken, yeni nesil bunu yapmıyor. Ancak bir konu daha var:

İktidar cephesinden “ne krizi canım, restoranların tamamı dolu” diye yapılan çıkışlara itiraz edenler, yabancı yatırımcılara “Türkiye’de dinamikler farklıdır, bakın tüm restoranlar dolu” diye aynı argümanla ortaya çıkıyorlar. Bundan şunu çıkarmak mümkün, Türkiye’de herkes meseleyi işine geldiği gibi eğip bükebiliyor. Michel Foucault’nun dediği gibi “sivil toplum da önünde sonunda ya siyasete bulaşır ya da kendi siyasetini üretir, gerçek yerine gücü tercih eder”.

Şunu hala anlamadık: Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunlar ekonomi için yazılmış bir reçeteyle çözülemez. Ancak sivil toplum vazifesini yapamadığı ya da yapmadığı için faiz ve enflasyon ile ilgili sorunlar hallolunca muasır medeniyet seviyesine çıkacağımızı düşünüyorlar. Bir kurumun içinde tepe yönetim aynı konu üzerine birbiriyle çelişen kararlar alıyorsa veya bir meselenin sorumluluğu birden fazla kişiye verilmiş ise, çalışanlar diledikleri gibi hareket etmeye başlarlar. Aynı durum hükümet ve vatandaş arasında yaşanıyor.

Sürekli mevzuat değişiyor ve bir konu birden fazla kişiye teslim edilmiş durumda. Koordinasyon kurulması gereken birimler arasında çekişme ve itiş-kakış var. Bu tip durumlar Kuzey Ülkelerinde nadiren yaşandığı için, meselenin ekonomik değil yönetimsel olduğunu söyleyip, “bir yerli ortak olmadan yatırım yapmaya kalkmayın, ortağınız bu işleri sizden daha iyi takip eder” dedim.

İşin aslı şu: Yeterli finansman ve yeterli motivasyon olduktan sonra Türkiye'de her iş yapılır. Risk olarak Latin Amerika’dan daha tehlikeli bir durum arz etmiyor. Sadece kimin neye sahip olacağına veya hangi hakları elde edeceğine keyfi şekilde karar veriliyor ya da “en tepeye sormadan bir iş yapmayalım” korkusuyla bekletiliyor. Bir Avrupalı için anlaşılması zor ama biz alıştık. Bu sebeple yabancıların Türk ortakla yatırım yapması en doğru davranış olacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar