Walt Disney’den dersler
Yaratıcılığı ticari başarıya dönüştürme denince aklımıza Thomas Edison gibi mucitler ya da Steve Jobs gibi modern devir efsaneleri geliyor. Bence bu konuda belki de en ilham verici isim, geçen hafta 121. doğum günü olan Walt Disney (1901-1966).
Walt Disney sadece en fazla Oscar'a aday olan (59 kez) ve ödülü en fazla kazanan (22 adet) kişi değil. Film stüdyoları (Marvel, Pixar), TV kanalları (ABC, ESPN), dijital yayın hizmetleri (Disney+, Hulu) ve eğlence parkları (Disney World) gibi çeşitli birimleri olan dev bir şirketin kurucusu. İş dünyasının kendisinden alacağı pek çok ders var.
BİR: YILMAMAK. Walt Disney ile alakalı bazıları kesin doğru, bazıları belki şehir efsanesi çeşitli olaylardan bahsedilir: Çocukluğunda harfleri ters görmesi sebebiyle okuma-yazmayı öğrenmekte güçlük çekmesi, ‘hayal dünyası yeterince geniş olmadığı için’ işten çıkarılması, 23 yaşındayken iflas edip California yolunu tutması... Pek çok ilham verici kişide olduğu gibi, zorluklar karşısında yılmamak, bu örnekte de geçerli.
İKİ: YETKİN EKİP. Walt Disney ilk oluşturduğu kahramanı Şanslı Oswald’ı dağıtım şirketine kaptırıp her şeye yeniden başladığında, eski girişiminden yanına aldığı tek ‘varlık’, tasarımcı Ub Iwerks olmuş. Disney’in yaratıcılığı ile Iwerks’in çizim yeteneği birleşince, ortaya tarihin en başarılı karakterlerinden biri çıktı: Miki Fare. Vizyoner lider doğru ekiple buluşunca, başarının gelmesi daha mümkün oluyor.
ÜÇ: PROBLEM YERİNE FIRSAT. Walt Disney 1955’de kendi adını taşıyan eğlence parkını (Disneyland) kurmayı düşünürken yakınlardan gelen en büyük eleştiri ‘onlar kirli yerler’ olmuş. Onun cevabı ise manidar: ‘işte ben de temizini yapmak istiyorum’. Sadece 1 yıl ve 1 günde inşa edilen tesisin (ve benzerlerinin) performansı malum.
DÖRT: TEKNOLOJİ. Walt Disney’in Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler (1937), Pinokyo (1940), Sindirella (1950) gibi filmlerinin başarısında etkileyici hikâyeler kadar teknoloji de rol oynadı. Zira, senkronize ses ve renkli film gibi teknik kabiliyetleri sayesinde izleyicinin alıştığından farklı görseller sunabildi. Disney firması da bu yaklaşımı izlemiş görünüyor. 2006’da film sektöründe teknolojiyi en iyi kullanan şirket olan, Steve Jobs’un sahibi olduğu Pixar’ı 7.4 milyar dolara satın aldı. Bu işlem tarihin en başarılı satın almalarından biri.
BEŞ: DOĞRU DİNAMO. Yıllar önce, yüksek lisans yaparken Disney firmasını vaka çalışması olarak ele almıştık. O günkü bir yorum hala aklımda: ‘firmanın en önemli yıldızının hiç masrafı yok!’. Öyle ya, ünlü bir aktörü, sporcuyu ya da CEO’yu istihdam eden şirketler, o kişiye ciddi ödemeler yapıyorlar. Oysa Miki Fare başta olmak üzere anime ‘karakterlerin kaprisi yok, menajeri yok, maaş/ prim/ hisse opsiyonu talebi yok. Buffett’ın ‘uyurken para kazanmanın yolunu bulun’ öğüdünün çok güzel bir örneği.
ALTI: YETİNMEMEK. Walt Disney’in çok büyük başarılarla yetinmeyip bunlara yenilerini ekleme azmi (Miki Fare’den sonra Pamuk Prenses, Disneyland’den sonra Epcot), işini ‘iş olsun diye’ değil severek yapmanın güzel bir örneği.
Herkese hem eğlenceli hem de başarılı bir hafta diliyorum.