“Verimsizlik hastalıktır…” 

Emre ALKİN
Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI

Haftaya başlarken, Merkez Bankası’nın geçen haftaki açıklamalarına bir göz gezdirmekte fayda var diye düşünüyorum.

Reel Sektör ve Bankacılıkla alakalı açıklamaların içeriye değil dışarıya yapıldığı konusunda en ufak bir kuşkum yok. TCMB yönetimi ellerindeki veri setine bakarak “işler yoluna giriyor” şeklinde açıklamalar yaparak algıyı yönlendirmek istiyor. Aslına bakılırsa merkez bankalarının rasyonel beklentiler üzerinde etkili olduğunu kabul etmek lazım. Ancak iyileşmenin henüz başlamadığı, iyileşme sürecine başlamadan önce yaşanacak olumsuzlukların daha başındayken bu açıklamaları yaparak itibarını riske atıyor diyebilirim.

Şu ana kadar Merkez Bankası yönetimi, Naci Ağbal döneminin yarattığı güven ortamının çok gerisinde. Faiz artışlarını “parasal sıkılaştırmada güçlü duruş” diye adlandırıyor ama politika faizi hala beklenen enflasyondan en az 10 puan geride. Açıkçası seçimlere kadar top çeviren, krediler üzerinden talebi boğmaya çalışan halini saklayamıyor. 

Enflasyonun asıl sebebinin yükselen kamu açıklarını finanse etmek için yapılan borçlanmalar ve sürekli artan para arzı olduğunu görmezden gelip, fiyatları durdurmak için talebi boğmaya çalışmanın beklenen sonucu vermeyeceği gibi, Türkiye’yi sonunda stagflasyona sokacağını tam olarak görmedikleri belli.  

“Tam olarak” diyorum çünkü büyütmenin risk altında olduğunu, döviz kurlarının her an atak yapabileceğini biliyorlar. Ancak her ikisinin aynı anda gerçekleşebileceğine hiç ihtimal vermiyorlar. Enerji fiyatları sebebiyle artık büyüme yavaşlarken de cari açık vereceğimiz ortada. Dolayısıyla faiz ve döviz kurlarının beraber yükseleceği, yükselen enflasyon ile beraber bir kısır döngü oluşturma ihtimali gözden kaçırılıyor. 

Çok net olarak görüyorum, enflasyonun sebebi çok maliyetli çalışan kamu sektörü. Binaları, tesisleri, araçları, çalışanları, temizliği, güvenliği, seyahatleri ve doğal olarak verimsizliği ile “çok fazla paraya karşı çok az fayda” görünümünde. Günlük maliyeti milyarlarca TL olan kamuya kaynak bulmak zor, para basarak yetişmek ise imkânsız. 

Devletin görevi mal ve hizmet üretenin maliyetini düşürmek ama bu haliyle sırtına yük bindiren bir halde. Tek bir örnekle anlatmak mümkün: Türkiye’ye her yıl 9 milyon civarında konteyner giriyor ve çıkıyor. Her bir konteynerden gümrük alanlarında ortalama 550-600 Euro haksızca hava parası alınıyor. Yetkililer şikâyetlere “yapacak bir şey yok gümrük alanlarını özel firmalar yönetiyor” diye cevap veriyor. Haksızlıkları önlemesi gereken devlet, devasa teşkilatına rağmen bir müdahale yapamıyorsa verimsizlik yaratıyor demektir. Yılda haksız yere alınan 5 milyar Euro’ya yakın paranın yarattığı maliyet artışının fiyatlara yansıdığı aşikâr. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. 

Bunun yanında yazışmalara cevap vermeyen bürokratlar var. Devlet teşkilatı genişledikçe genişliyor ama vatandaşların müracaatlarına cevap verilmiyor ya da iş işten geçtikten sonra veriliyor. Bunun sebebi. sorulan soruya nasıl cevap vereceğini bilmemesi. Amirlerine de soramıyorlar. Bazen de araştırmadan hemen “red” cevabı vermeleri de telafisi mümkün olmayan zararlar yaratıyor.

Verimsizlik dünyanın en tehlikeli hastalığıdır. Ancak kervan yola devam ettiği için herkes işlerin yolunda gittiğini zanneder. Anladığım kadarıyla Merkez Bankası kervanın içinde olduğu için meseleyi tam olarak göremiyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar