Verimlilik hayati değer taşır
Bir soru: Şirketin bilgisayar sistemine girmek için iki tıklama yerine bir kez tıklayarak sağlanan tasarruf önemli midir? Eğer şirketinizde 160 bin kişi çalışıyorsa ve bilgisayarla işiniz çoksa evet, önemlidir. Böyle bir kolaylaştırma bir şirkette yapılmış ve çalışanlar yılda 300 milyon kez daha az tıklamışlar. Bu şirket, ünlü “AT&T” (American Telephone and Telegraph) firması imiş.
AT&T firmasının kökleri 1875 yılına dayanıyor. “Bell Telephone Company” olarak Alexander Graham Bell, Thomas Watson ve Gardiner Greene Hubbard tarafından kurulmuş. Alexander Graham Bell, telefonun mucidi. Telefonda yardımcısına ilk “Mr. Watson, buraya gel, seni görmek istiyorum” sözlerini söyleyen kişi. Daha sonra şirket 1881 yılında AT&T olmuş. Şu an dünyanın üçüncü büyük telekominikasyon şirketi ve yıllık geliri 120,7 milyar dolar.
AT&T’de 2021 yılında teknoloji grubundan altı kişi ile bir ekip oluşturmuşlar. Amaç, bütün süreçleri gözden geçirerek onları daha verimli hale getirmekmiş. Çalışanlardan yardım istemişler. Gelen öneriler ışığında süreçlerde düzeltmelere gitmişler. Yukarda sözünü ettiğim, iki tıklamayı tek tıklamaya indirgemek de işte bu çalışmalardan çıkmış. The Wall Street Journal’ın makalesine (The Boss Wants to Make You More Efficient) göre bu ve buna benzer 160 düzenleme ile AT&T şirketinde yılda 3 milyon saatlik tasarruf sağlanmış. Böyle önemsiz gibi gözüken tasarruflar, damlaya damlaya göl olmuş. Bu projeye “Yağmur damlaları”(The Project Raindrops) adını vermelerinin de nedeni anlaşılıyor. AT&T sadece süreçleri düzenleyerek değil, bazı verimsiz mağazaları kapatarak, eleman çıkararak da giderlerden 6 milyar dolar tasarruf sağlamış.
Verimlilik ve Taylor
Tasarruf etme, harcamaları kısma; verimliliği, dolayısıyla üretkenliği (Productivity) artırma konusunda AT&T dünyadaki tek firma değildir. Çünkü yükselen enflasyon, düşen kârlılık oranları ve ekonomideki durgunluk, her şirketin attığı her adıma dikkat etmesi, verimli çalışması gerektiğini zorunlu kılmaktadır.
Verimlilik, aynı işi daha az kaynak kullanarak başarmak demektir. Verimliliğin sistematik olarak mercek altına girmesi yeni bir gelişme değildir. Bu işin piri, “Bilimsel Yönetim” (Scientific Management) okulu kurucusu, sanayi mühendisliğinin babası sayılan Frederick Winslow Taylor’dur. Sanayi ortamına en alt seviyeden bir çırak olarak girmiş ve zaman içinde yükselerek yönetici olmuştur. Bu arada mühendislik eğitimini de tamamlamıştır. Fabrikalardaki verimsizliği ve dolayısıyla israfı bizzat yaşayarak görmüştür. İşleri daha verimli biçimde kotarmak için kafa yormuş, elde kronometre çalışmalar yapmış ve teknikler geliştirmiştir.
Taylor, verimlilik tekniklerini anlattığı “Bilimsel Yönetimin İlkeleri” (The Principles of Scientific Management) kitabını 1909 yılında yayınlamıştır. Taylor bu eserinde dört ilke ortaya koymuştur. Bu ilkeler:
1- Göz kararı (Rule-of-thumb) yöntemler yerine, işlerin bilimsel olarak incelenmesine dayalı bilimsel yöntemleri seçin.
2- Elemanların kendi kendini eğitmesi yerine, onları bilimsel yöntemlerle seçin, eğitin ve geliştirin.
3- İşlerini yaparken işçilere ayrıntılı talimatlar verin onları yakından denetleyin
4- İşi, yöneticiler ve işçiler arasında eşit olarak bölüştürün. Yöneticiler bilimsel yönetim ilkelerini uygulayarak planlama yapsınlar ve işçiler de bu planları uygulasınlar.
Bu ilkelerin egemen olduğu yönetim anlayışına “Taylorizm” denir. Taylorizmin uygulaması değişik açılardan eleştirilmiştir. Ancak bu ilkelerin büyük kısmı bugün için de geçerlidir.
Özel sektörde verimlilik
Dünyada kaynak dediğiniz şey kısıtlıdır. Kaynakları doğru yerinde ve verimli kullanmak, israfa meydan vermemek gerekir. Buna dikkat edilmezse sonu hüsran olur. Eğer kuruluş ticari bir şirketse pazar bunu hızlı biçimde öğretir. Şirket gemisi kısa sürede karaya oturur ve batar.
Eğer şirket özel bir şirketse “Onların sorunu; ne yapalım, yönetemediler. Şimdi oturup “Kendim ettim kendim buldum” türküsünü söylesinler” diyebilirsiniz. Ama özel bir şirketin batmasının da zararını sadece şirket sahipleri çekmez, topluma da bir fatura çıkar. Bu batan özel şirket belki bankalardan kredi almıştır. Eğer bu krediyi başka bir firma alsa idi belki tıkır tıkır işleyen ve ekonomiye katkı sağlayan bir işletme olacaktı. Bu fırsat kaçırılmış oldu. Öte yandan, işletme battığında çalışanlar işsiz kalır. Yeni bir iş buluncaya kadar kaybedilen işgücü ve bunun karşılığı olan ücretler yine genel haneye kayıp olarak yazılır. Batan şirketin fiziksel varlıkları da yeniden kullanılıncaya kadar sistem dışı kalır; bu da kayıptır. Eğer kaynaklar doğru kullanılsa işletme çalışacak, kâr edecekti. Bundan da devlete vergi olarak gelir gelecekti. Şirketin batması ile buradan gelecek verginin kaynağı kurutulmuş olur. Kısacası, özel bir şirketin batması sadece sermaye sahiplerinin kayıbı değildir.
Kamuda verimlilik
Kamuda kaynak kullanımında verimlilik daha büyük önem taşır. Çünkü kaynakların sahibi halktır. Burada yaşanan verimsizlik, israf doğrudan halkın cebinden çıkar. Hele hele bizim gibi ülkelerde kaynağı doğru ve verimli kullanmak daha büyük önem taşır. Çünkü kaynak daha da kıttır.
Kaynakların verimli kullanımında birinci boyut, makro açıdan kaynak dağılımının doğru saptanmasıdır. Bir tarafta ülkenin ihtiyaçları vardır, diğer tarafta kısıtlı kaynaklar. Cevaplanacak soru: Elimizdeki kaynağın ne kadarını nereye ayıracağız? Buradaki dağılıma yön veren, yönetimdeki iktidarların siyasal tercihleridir. Gerçek işleyen demokrasilerde bu dağılım son şeklini parlementolarda bulur. Bütçe görüşmelerindeki ateşli tartışmalar işte bunun içindir.
Verimlilik konusundaki ikinci boyut, tahsis edilmiş kaynakların doğru kullanımıdır. Dünyadaki kamu harcamalarının verimsiz olmasındaki en önemli neden, yolsuzluklardır. Verimlilik "Az ile çok yapmak” olarak tanımlanabilir. Yolsuzluk olduğunda bunun tersi olur. Yani çok ile az yapılır. Örneğin, 1’e yapılacak bir şey 3’e yaptırılırsa aradaki “2” fark yolsuzluğun bedelidir. Kamudaki verimsizliğin diğer bir nedeni de bilgisizlik ve beceriksizliktir. Kamu kuruluşlarının yöneticileri yetkin olmayınca harcamalar doğru yönetilemez, süreçler verimli işlemez.
Verimlilikte temel girdi insan
Verimlilik konusunda da asıl mesele, insan kaynağıdır. Bu iş tepeden başlar. Kuruluşun tepesine koyduğunuz kişinin dürüst ve yetkin olması gerekir. O kişi dürüst ve yetkinse kuruluşun kaynaklarını verimli biçimde dağıtacaktır, süreçleri verimli çalıştıracaktır.
Süreçlerin verimli olması, verim gözetilerek kurulması gerekli koşuldur; ancak yeterli değildir. Bu süreçleri kullanan kişiler de işin ruhunu benimsemiş, verimlilik bilincine erişmiş olmalıdır. Örneğin, yukarda verdiğim AT&T örneğini yeniden göz önüne alalım. Bilgisayar sistemine girerken çift tıklama yerine tek tıklama ile çalışan zamandan tasarruf etti. Ama asıl önemli olan, bu tasarruf edilen zamanın da bilinçli bir şekilde verimli kullanılmasıdır. Verimlilik ve tasarruf bilincinin her çalışana iyi anlatılması gerekir. İsraf edilen kaynağın aslında kendi kesesinden de çıktığının bilincinde olması sağlanmalıdır.
Sonuç
AT&T örneğinden de gördük ki, milyarlarca dolar geliri olan bir şirket sivrisinekten yağ çıkarırcasına tasarruf peşinde. Böyle başarılı, güçlü şirketler bu anlayışta oldukları için de yıllardır ayaktalar. Kaynakları verimli kullanmamış olanlar da ekonomi haritasından silinmiş durumdalar.
Kaynaklarını doğru kullanamayan ülkeler şirketler gibi hemen yeryüzünden silinmez, ama ekonomik bağımsızlıklarını kaybederler; halkları yoksullaşır, sefalete mahkûm olur. Ekonomik bağımsızlıklarını kaybeden ülkeler sonunda siyasal bağımsızlıklarını da kaybederler; çünkü parayı veren ülkelerin düdüklerini çalarlar.
Ekonominin kuralları ve bu gerçekler her yerde geçerlidir; ülkemiz bir istisna değildir.