Vergi reformu sonuçlara değil nedenlere odaklanmalı

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Bayramın hemen öncesinde, bayramda ve bayram sonrasında ekonominin en önemli gündem maddesini yeni vergi paketi oluşturdu, oluşturmaya da devam edecek. 300 milyar TL ile 1,5 trilyon TL arasında değişen bir vergi geliri tahmininden söz ediliyor. Taslakta çok sayıda başlık görünmekle beraber ki bir kısmı gerçeği yansıtıp yansıtmadığı açısından çok sorgulandı, oldukça önemli bir kısmının da taslaktan hafta sonu çıkarıldığını öğrendik. Dolayısıyla doğru yorum yapabilmek için taslağın son halini görmek gerekiyor. Yine de elimizdeki bilgilerle yorumlamaya çalışacağız.

Türkiye ekonomisinin yakın bir zaman öncesine kadar bütçe açığı problemi diye bir sorunu yoktu. Son birkaç yıldır yaşadığımız yüksek enflasyon ve maalesef geçen yıl yaşanan depremin etkisiyle bütçe açığı çok yüksek seviyelere çıkmaya başladı. Mevcut eğilimimin devam etmesi durumunda bütçe açığının GSYİH’ya oranının %8’lere yaklaşma potansiyeli bulunuyor. Bununla birlikte atılacak adımlarla muhtemelen bu oran %6’lara doğru gerileyecektir. Ülkemizde bu oran yakın bir süre öncesine kadar yüzde 1-2 civarında seyretmiştir.

Bu oranları tuttursak bile Türkiye ekonomisinde bütçe tarafında yapısal bir sorun varlığını sürdürüyordu. Bütçe dengeleri tutmasına rağmen kayıt dışı ekonominin yüksek varlığı ve başta cari harcamalarla, karşılıksızlığı ifade eden transfer harcamalarının yüksekliği hep devam etti.

Özellikle, yüksek dolaylı vergiler, enflasyonun hedeflenenden fazla olmasıyla elde edilen enflasyon vergisi ve ağırlıklı olarak bir kereye mahsus olmak üzere elde edilen vergi dışı gelirler (satış gelirleri, af gelirleri gibi )yapısal sorunlara rağmen bütçe dengelerinin sağlanmasına katkıda bulundu.

Türkiye ekonomisinde toplam vergilerin %65 -70 kadarı dolaylı vergilerden geliyor. %35 kadarı doğrudan vergilerle toplanıyor. OECD ülkelerinde bu oran hemen hemen tam tersidir. Bizim de başarmamız gereken, daha adaletli böyle bir vergi sistemine geçmek, kamu harcama sisteminde reform’a giderek verimsiz harcamaları kısmaktır.

Baktığımızda, bütçeyle ilgili harcama tarafına yönelik yaklaşık 1,5 ay önce açıklanan paket dışında herhangi yeni bir önlem görmüyoruz. O tasarruf paketinin boyutu konusunda da henüz net bir tablo ortada yok. 100 milyar TL gibi bir tasarruftan söz edilirken 1,5 trilyon TL’ye bile ulaşabileceği söylenen bir vergi gelir taslağı, kamu dengelerine yönelik olarak gelir-gider çerçevesinde oldukça orantısız bir çerçevenin karşımızda olduğunu gösteriyor. Harcamaları kısmak yerine harcamaları finanse edecek bir kaynak yaratma eğilimi daha fazla ortaya çıkıyor.

Bu çerçevede vergi taslağına baktığımızda, kayıt dışıyla mücadeleye yönelik planlanan adımların olumlu olduğunu düşünüyoruz. Örneğin, ülkemizde tüm gayrimenkul işlemlerinin kayıt içine alınması ve vergilendirilmesi son derece olumlu olur. Burada kritik nokta, gayrimenkul değer kazancının yüksek enflasyonda çok yüksek olması nedeniyle aşırı bir vergi yükü getirmesi ve zaten kira gelirini beyan edenlerin daha da fazla bir vergi yükü ile karşılaşması olur. Gayrimenkul alım satımlarının ve kira işlemlerinin bundan sonra kayıt için alınması son derece olumlu iken gayrimenkul satışlarına yönelik değer belirlenmesinin son derece hassas bir konu olduğunu ve geçmişe yönelik referansların sakıncalar doğurabileceğini düşünüyoruz. Burada kritik nokta kayıt dışını kayıt içine almaktır. Örneğin 4.5 milyon civarında olduğu söylenen ve kira gelirini hiç beyan etmeyen daire sahiplerine kayıt içine alınması bile çok önemli yapısal bir reform niteliği taşır. Tüm kesimler kayıt için alındıktan sonra kira gelirlerinden de elbette makul bir verginin alınması anlaşılabilir. Kira gelirlerini yüksek oranda uygulanacak bir vergi mevcut kiraların artışına, zaten sorunlu olan ev sahibi kiracı ilişkilerinin daha da çetrefilleşmesine yol açmaktan başka bir işe yaramaz.

Çok tartışılan yurt dışı çıkış harçlarının dünyada çok az sayıda ülkede örneği bulunuyor. Avustralya, Meksika, İran gibi ülkelerin bu tür vergiler uyguladığı konusunda bilgiler var. Bu örneklerin çoğunda uygulanan harçlar ya da vergiler genelde düşük oranlarda ve sadece ülke vatandaşlarına değil ülkeden çıkış yapan herkese uygulanıyor. Bu dolaylı bir vergi. Geliri ne olursa olsun yurtdışına çıkan herkesten yüksek bir vergi almak vergi adaletine de özgürlüklere de uygun bir çerçeve çizmiyor. Burada da ana sorun yine odandan çıkıyor görünüyor

Yurtdışı çıkış harcı uygulamasına yönelik artışın bir nedeni olarak da son dönemde güçlü artış gösteren Türk vatandaşlarının yurtdışına çıkışını kısıtlamak ve harcamaları düşürmek olduğu söyleniyor. Bu tür bir yaklaşım da sonuca odaklanmak, sorunun ana nedenini kaçırmak anlamına geliyor. Türk vatandaşlarının yurt dışına çıkışındaki artışın temelde iki nedeni var. Birincisi, pandemi sonrası bütün dünyada insanlar çok daha fazla seyahat etmek eğiliminde. İkincisi yaşadığımız yüksek enflasyon nedeniyle ülkemizin çok pahalı hale gelmesi ve bu nedenle içeride tatil yapmak yerine imkânı olanların yurtdışına gitme istekliliğinin artmasıdır. Bu çerçevede, yurtdışına gitmek ve burada para harcamak aslında tercihten ziyade bir sonuç. Asıl sorun Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyon ve hayatın çok pahalı olmasıdır. Odaklanılması gereken de budur. Ülkemizde enflasyonu düşürmek ve pahalı bir ülke olmaktan kurtarmaktır. Bugün Türk vatandaşlarının bir kısmı yurtdışına gidiyorsa bir süre sonra Türkiye’ye gelen turistler de burayı pahalı bulmaya başlayabilir, gelen turist sayısı düşebilir. İhracatta rekabetten nasıl zorlanıyorsak sorun turizmde de zorlanmayla alakalı görünüyor. Çözmemiz gereken sorun budur. Vatandaşların yurtdışına gidişini caydırmaya çalışan yöntemler değildir. Bu verginin artırılması bir yana, tamamen ortadan kaldırılması gerektiği kanaatindeyiz. 

Henüz son halini bilmiyoruz fakat vergi taslağının ana noktası kayıt dışı ile mücadele olmalıdır. Amaç vergi oranlarını arttırmak ya da yeni vergiler koymak değil vergiyi tabana yayarak kayıt dışı ile mücadeleyi sonuna kadar götürmek olmalıdır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G-7’den Jackson Hole’a 21 Ağustos 2024