Vergi reformu gerekli midir? “Evet”, Vergi reformu yapılabilir mi? “Hayır”

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA

Bugünlerde her mecra da olmasa da bazı televizyon kanallarında ve gazete köşelerinde “vergi” ile ilgili değerlendirmeleri görüyoruz. Ama pek doğru teşhisler ve analizler yapılmadan ürkek dille de olsa vergi konusunun yavaş yavaş gündeme geldiğine ve geleceğine şahit oluyoruz.

Bunun temel nedeni, 6 Eylül 2023 günü açıklanan 2024-2026 dönemi Orta Vadeli Program’da yer alan bütçe harcama ve gelir hedefleri arasındaki açığın vergi ile finanse edilip edilmeyeceği.

Çünkü daha içinde bulunduğumuz ve üçte ikisini tamamladığımız 2023 yılı bütçe vergi hedeflerini bile tutturmak zor ve hatta imkânsız gibi görünüyor. Aynı gerçek, adım atmak üzere olduğumuz 2024 yılı için de söz konusu.

Dilerseniz rakamlarla ortaya koyalım.

2023 yılı vergi gelirleri yılın başında 3,2 trilyon lira olarak öngörülmüştü. Daha sonra Temmuz ayında yapılan yaklaşık 1,1 trilyon lira ilave deprem vergileri zammıyla vergi gelir hedefi 4,3 trilyon liraya yükseltildi. Buna karşın yılın ilk 8 ayında yani Ağustos ayı sonuna kadar 2,6 trilyon lira vergi geliri elde edildi. Dolayısıyla kalan 4 ayda 1,7 trilyon lira vergi geliri sağlanması lazım. Önümüzdeki 4 ayda gelir ve kurumlar vergisi gibi düzenli ve büyük vergi geliri taksiti kalmadı. Görünürde enflasyonla mücadele adına ekonominin soğutulması kararları alındı ve özellikle bankacılık ve finans kesimleri üzerinden önemli adımlar atıldı. Yani 8 aylık yüzde 63-65 kısmı toplanabilen Dahilde Alınan KDV ve ÖTV gibi vergi gelirleri tahsilat hedefleri tehlikeye girdi.

Benzer durum 2024 için de geçerli. Henüz mürekkebi kurumamış olan yeni OVP ile 2024 yılı harcamaları 11,1 trilyon lira öngörülmüş, buna karşın vergi gelirleri hedefi 7,4 trilyon liraya çıkarılmış. Yani 2023 yılına göre 2024 yılında vergi performansı yüzde 73 artırılmış.

İşte yukarıda rakamlandırdığımız gerekçeler ve yeni yayımlanan OVP nedeniyle vergi konusu gündeme gelmiş görünüyor.

Peki vergi reformu gerekli midir?...

Cevabımız hemen “evet” şeklindedir. Niye diye sorulacak olursa bunun çok sayıda nedeninin olduğunu söyleyebiliriz.

Dilerseniz bir gazete yazısı boyutunda bunun birkaçını sıralayalım.

Vergi adaletsizliğinin en çarpıcı göstergelerinden biri olan dolaylı vergilerin payının yüksekliği. Türkiye’de dolaylı vergilerin payı neredeyse vergi gelirlerinin üçte ikisi boyutunda.

Vergi gelirlerinin bütçe gelirleri içindeki payı yüzde 85 bandına demir artış durumda.

Buna karşın vergi gelirlerinin bütçe giderlerini karşılama oranı da yüzde 82 civarında.

Vergi yükü, gelişmiş AB ve OECD ülkelerinin yarısı kadar.

Bu arada faiz giderlerinin artış seyri de çok dikkat çekici. Dolayısıyla vergi gelirlerinin büyük bir kısmı faize gidiyor.

85 milyon TC vatandaşı ve milyonlarca yabancı uyruklu olup gelir elde edenler var. Ancak gelir vergisi mükellef sadece 2,5 milyon civarında. Bu kadar dar bir vergi tabanının anlamı kayıt dışılıktır.

Vergi gelirlerinin içinde gelir vergisinin payı yüzde 15 civarında ve bunun da yüzde 90’ı aşan kısmı stopaj yoluyla (ücret, faiz, kira gibi gelirlerden) alınıyor. Yani beyan edilen gelirlerin payı sadece yüzde 6 dolayında.

Sadece 2023 yılına ait istisna, muafiyet ve indirim yoluyla vazgeçilen toplam vergi tutarı 1 trilyon lira civarında ve vergi gelirlerinin yaklaşık beşte biri. Bu çarpıklık son yıllarda artarak devam ediyor.

Vergi afları artık neredeyse her yıl yenilenir hale gelmiş durumda. Sadece 2008 sonrası 15 yılda galiba 12 kanun ve 3 uzatma çıktı. Neredeyse her yıla 1 vergi affı veya yeniden yapılandırma (!).

Vergi manzarasının çarpıklığını ortaya koyan yüzlerce resim…

Ne yazık ki vergi tablosunda da gelişmiş dünyadan ayrılmış durumdayız.

Vergi ile hedeflenen basitlik, adalet, etkinlik, saydamlık, verimlilik, tarafsızlık, ekonomiklik, uygunluk gibi ilkelerden uzaklaşmış ve hatta bunları unutmuş haldeyiz. Sadece ÖTV, KDV, gümrük vergileri gibi vergilere dayanmış durumdayız.

O zaman vergi reformu yapılabilir mi?...

Bu soruya da vereceğimiz cevap “hayır” şeklindedir.

Dilerseniz bunun da nedenlerinden birkaçını bir gazete yazısı boyutunda sıralayalım.

Her şeyden önce kısa vadede, yani 2024 yarısına kadar yerel seçimler var. Bu süreçte vergi düzenlemesi ve hele de vergi reformu beklemek hayal.

Bilindiği üzere vergi düzenlemelerinin fiskal etkileri (ÖTV, KDV ve stopaj gibi vergiler hariç) hemen ortaya çıkmaz, zamana ihtiyaç olur.

Kaldı ki vergi konusu da tarım, özelleştirme, yeniden yapılanma, kamu kesimi gibi “yapısal düzenleme” niteliğindedir. Yapısal düzenlemeler, her şeyden önce strateji, planlama ve bir program bütünlüğü içerisinde uygulama gerektirir.

En önemli açmaz da ülkedeki kayıt dışı ekonomi boyutu. Ne yazık ki bu konuda adeta ülkenin, siyasetin, karar vericilerin sessiz kabulü söz konusu. Çok tehlikeli bir açmaz!...

Zaten toplumumuzun vergi kültürü oluşmuş değil; adeta “spor” gibi oluşmuş durumda.

20 yılı aşkın süredir Hükümetin vergiye bakışı “şaşı”.

İşte bu tablo ve reflekslere bakarak kısa vadede vergi reformunun yapılamayacağını söylüyoruz.

[email protected] 

 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar