Vergi ödememe alışkanlığı

Cahit SOYSAL
Cahit SOYSAL

Kamuoyu tarafından “Vergi Affı Kanunu” diye adlandırılan ve TBMM’de kabul edilen 7440 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 12 Mart tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Kanuna göre 31 Aralık 2022 tarihinden önce gerek Hazine ve Maliye gerekse Ticaret Bakanlığı tarafından takip edilen vergi asıllarının tamamının ve kanunun yayımı tarihine kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın ödenmesi durumunda, vergi aslına bağlı olarak kesilen cezaların ya da idari para cezalarının tamamının, vergi aslına bağlı olmaksızın kesilmiş idari para cezalarının yüzde 50’sinin ödenmesi şartıyla, cezaların kalan yüzde 50’sinin tahsilinden vazgeçilecek. Kanun başka ayrıntılara da yer veriyor. Örneğin, eşyanın gümrüklenmiş değerine bağlı olarak kesilmiş idari para cezalarının %30’u ve varsa gümrük vergileri aslının tamamı ile bunlara bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme alacakları yerine bu kanunun yayımı tarihine kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın bu kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla, cezaların kalan %70’i ile alacak asıllarına bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme alacaklarının tamamının tahsilinden de vazgeçilecek.

Bu vergi affının, 11 ilimizde büyük yıkımlara yol açan deprem sonrasında, işleri iyice bozulan işletmelerimize bir soluk aldıracağı kesin. Bu yönüyle kanuna, “son yıllarda yürürlüğe sokulan vergi affı kanunları içinde en elzem olanı” denilebilir.

Ancak, son yirmi bir yılda o kadar vergi veya sosyal güvenlik affı yürürlüğe sokuldu ki, bu durum ülkede ciddi bir vergi ödememe alışkanlığı yarattı. Dilerseniz, Resmi gazetede yayımlanan uzun kanun adları ile değil de halk arasında kullanılan kısa adlarıyla bu kanunları sıralayalım.

 

TARİH

Kanun sayısı

Kanunun halk arasındaki adı

 

07.03.2002

4746

Emlak Vergisi Düzenlemesi Kanunu

27.03.2003

4811

Vergi Barışı Kanunu

22.11.2008

5811

Varlık Barışı Kanunu

13.02.2011

6111

Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Kanunu

29.05.2013

6486

Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Kanunu

10.09.2014

6552

İş Kanununda Değişiklik Kanunu

19.08.2016

6736

Bazı Alacakların Yapılandırılmasına İlişkin Kanun

27.05.2017

7020

Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun

18.05.2018

7143

Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun

11.11.2020

7256

Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun

03.06.2021

7326

Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun

08.04.2022

7394

Hazine taşınmazları, KDV ve Bazı Kanun Değiş. Yap. Dair. Kanun

09.03.2023

7440

Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun

 

Görüldüğü gibi, Türkiye’de 21 yıla 13 adet kamu alacaklarından vazgeçilmesi yönünde kanun yürürlüğe girmiş durumda. Böyle bir rekora sahip başka bir ülke var mı bilemiyorum. Ancak bildiğim bir şey var ki, o da bu tür af yasalarının toplumda vergi algısına ve vergi ödeme bilincine verdiği zararın büyüklüğüdür.

Bir toplumda vergi bilincinin oluşabilmesi için öncelikle, verginin bireyler tarafından algılanması gerekmektedir. Vergi algısı, bireylerin iç ve dış uyarıcıların etkisiyle, vergiye dair zihinlerinde oluşturdukları yargılar veya vergi olgusu hakkında bireylerin zihinlerinde şekillenen fikirler şeklinde tanımlanmaktadır. Vergi bilinci ise, verginin farkında olunması durumudur. Bir başka ifadeyle, vergi bilinci bireylerin, devletin bireylerden topladığı gelirlerin kanunlarda belirtilen usul, esas ve oranlara göre alındığını fark etme, bilme yeteneğine sahip olmasıdır.

Bireylerin çeşitli kamu hizmetleri konusunda sadece bilinçli olmaları değil aynı zamanda sorumluluk hissetmeleri, sahip oldukları vergi ödev ahlakı düzeyini belirleyen en önemli etmenlerden biridir. Bu sorumluluk duygusu ile vergisini ödeyen kişi, vatandaşlık görevini daha iyi yaptığı inancıyla tatmin olur. Bu bağlamda, vergi ahlakı ile vergi ödemeye uyum arasında pozitif bir ilişki vardır. Devlete bağlılık ve vatandaşlık bilinci, vergi ahlakı, kişinin eğitim ve gelir düzeyi, dini inanış ve gelenekler ve siyasi iktidarın kabul düzeyi arasında doğru yönlü bir korelasyon vardır.

 Aynı hususlar tüzel kişilikler için de geçerlidir. Ticari ve sınai işletmeler de kurumsal vergi ahlakına ve vergi bilincine sahip olur. Bazı işletmelerde ise bu bilinç zayıf oluşabilir.

Eğer toplumda devlet alacağının ödenmemesi halinde ciddi yaptırımlarla karşılaşma olasılığı bulunduğu yönünde bir inanç oluşmuşsa, vatandaşlar da bu bilinç doğrultusunda davranır. 6183 sayılı “Amme Alacakların Tahsil Usulü Hakkında Kanun” yürürlüğe girdiği 1953 yılından beri özel sektör tarafından ciddiye alınan ve onun yaptırım gücünden korkulan bir kanundur. Bu kanun tüm alacaklı amme idarelerini “tahsil dairesi” olarak yetkilendirmekte ve alacak takibatının alacaklı amme idaresinin mahalli tahsil dairesince yapılacağını hükme bağlamaktadır.

Bir başka anlatımla, özel sektördeki gerçek ve tüzel kişiler alacak takibatlarını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre haciz yoluyla takip için icra dairelerine başvurmak zorunda iken, 6183 sayılı Kanun’la her kamu kuruluşu bir icra dairesi gibi yetkilendirilmiş olup, kesinleşmiş kamu alacaklarını doğrudan takip ve tahsil etme konusunda yetkili kılınmıştır. Üçüncü şahıslar tarafından haczedilen mallar üzerinde de amme alacaklarında rüçhan hakkı vardır.

Durum böyle olunca, kamu borcunun zamanında ödenmemesi, gerçek ve tüzel kişiler tarafından “yüksek riskli işlem” olarak değerlendirilmektedir.

Ancak gerekçesi ne kadar sağlam olursa olsun, sık aralıklarla vergi affı yoluna başvurulması 6183 sayılı Kanunun yaptırım gücüne olan inancın zayıflamasına yol açmakta; vergi ödeme alışkanlıkları törpülenmektedir. Bireyler ya da işletmeler vergi veya prim borçları için ayırdıkları kaynakları rahatlıkla başka alanlara kanalize edebilmektedir. Kısacası toplumda vergi ödememe alışkanlığı yaygınlaşmaktadır.

Umarım, 7440 sayılı Kanun ülkemizde yayımlanan son vergi affı kanunu olur. Devlet dış ve iç borçlanma yollarına başvurmadan, kamu harcamalarını finanse edebildiği ve bütçe açığı vermediği günlerine geri döner.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Yok artık, daha neler! 26 Ağustos 2024
DİR'den vazgeçmek 08 Temmuz 2024
İsrail ambargosu 20 Mayıs 2024
Orta koridoru işletmek 22 Nisan 2024