'Vazgeçilmez adam' ve arkasında bıraktığı kargaşa
Şirketlerin, kurumların ve ülkelerin varlıklarını sürdürmeleri ve gelişmeleri, doğru politika ve stratejilerin bir lider ve ekibi tarafından hayata geçirilmesi ile sağlanır. Gerçek bir lider, gelişmenin kendisi görevi bıraktıktan sonra da devam etmesi için gerekenleri yapar. Çevresine yetenekli ve öğrenmeye aç kişileri toplayan, onlara deneyimlerini aktaran, yetkilerinin bir bölümünü devreden lider böylece sürekliliği garanti altına alır. Onun kurduğu sistem ve yetiştirdiği kadrolar, söz konusu kurumu lider ayrıldıktan sonra da geliştirir.
Kendini, kendi iradesiyle “vazgeçilir” ve lüzumsuz kılan, ayrıldığında eksikliği pek hissedilmeyen lidere minnet duyulur ve hizmetleri unutulmaz.
Bir de "vazgeçilmez" adamlar vardır. Bu kişiler gerçekten çalışkandır ve belirli yeteneklere sahiptir. Şirketin veya kurumun geçmişte yaşadığı sorunları ve uygulanan çözümleri bildikleri için yeni sorunların da üstesinden gelebilirler. Ne var ki bu tip liderler kurumun veya şirketin geleceğini aşağıda görüldüğü gibi tehlikeye atar:
“Yeri doldurulamaz” lider: Çevresindeki bazı kişiler, vazgeçilmez adam için “yeri doldurulamaz” nitelemesini kullanır. Vazgeçilmez adam herhangi bir nedenle görevi bıraktığında yeri gerçekten doldurulamaz. Çünkü o, çevresine hep vasat yetenekli ve “evet efendimci” elemanları toplamıştır.
Gençleri yetiştirmez: Vazgeçilmez adamın bilinçaltında makamını kaybetme endişesi egemen olduğu için kendisinden sonra yerine geçecek kişileri yetiştirmez, yöneticilik görevlerine hazırlamaz. O, edindiği bilgiler ve yaşadığı deneyimler sayesinde elde ettiği çözüm ipuçlarını kıskanç beyninde saklar.
Eğitime önem vermez: “Vazgeçilmez” yönetici çalışanların işbaşında veya kurum dışında eğitim görmesini sağlayacak önlemleri almaz. Eğitimin ihmal edilmesi nedeniyle, kendisini yetiştirerek ileride yönetici olmak isteyenlerin yetenekleri ve becerileri körelir.
Yetki devrine karşıdır: O, yönetim sorumluluğunun bir bölümünü çevresindeki kişilere aktaracak “yetki devri” uygulamalarının yararına inanmaz. Bu nedenle orta düzey kadroları kritik icra görevlerinden uzak tutar ve genç yönetici adaylarının, sorumluluğun stresine alışmasına ve başarının tadını almasına izin vermez.
Yönetim tarzı otoriterdir: Vazgeçilmez idareci kurum içi demokrasiyi uygulamak yerine genç yeteneklerin kendini gösterme imkânını bulamayacağı otoriter bir yönetim tarzını tercih eder.
Sisteme inanmaz: Geçmiş başarılarının sağladığı karizmaya güvenen vazgeçilmez yönetici, kurumsallaşmanın gereklerini yerine getirmez: Onun başında bulunduğu kurumda, gelişmeyi sürekli kılacak bir strateji, sağlam bir örgütsel yapı ve özgün bir sistem de yoktur.
Ayrıldıktan sonra
Vazgeçilmez adam, şirketin başındayken önemli bir sorun yaşanmaz. Ancak bu yönetici, herhangi bir nedenle işi bıraktığında herkesi bir korku sarar. "Büyük adam" yerine geçecek bir kişiyi, göreve hazırlamamıştır. Deneyimli bir "ikinci adam" yoktur.
Yeteneksiz kişilerin başlatacağı iktidar kavgasının, şirketi bir "fetret dönemi"ne sokacağı korkusu giderek yaygınlaşır. Çünkü vazgeçilmez adamla birlikte onun beynindeki "istikrar ve büyüme formülü" de şirketi terk etmiştir. …
Vazgeçilmez adam başarılı bir şekilde günü kurtarmış ama şirketi geleceğe taşıyacak bir canlılık ve dinamizm yaratamamıştır. .
Esasında vazgeçilmez adamlara fazla kızmamak gerekir. Çünkü bu yönetici tipini, çevresindeki yeteneksiz ve vasat insanlar yaratır. Her zor sorunun çözümünü doruktaki adama bırakan, kendini geleceğe hazırlamayan beyin tembeli bu çevre, sürekli olarak "vazgeçilmez adam" üretir. Bu çevrede, geniş ufuklu bir vizyondan, hizmet tutkusundan kaynaklanan bir iktidar mücadelesinden eser yoktur.
Kendini "lüzumsuz" kılan yönetici
Kendini lüzumsuz kılan yönetici, vazgeçilmez adamın yapmadığı işlere odaklanır. Onun için kurumsallaşma ve işleyen bir sistem kurmak çok önemli bir görevdir. O, eğitime ve genç yönetici adaylarını yetiştirmeye öncelik verir. “Lüzumsuz adam”, çağdışı bir karizmanın insanın başını döndüren çekiciliğine kapılmaz. Bu kişinin başında bulunduğu kurumda veya şirkette projeler, fikirler ve performans ön plana çıkar. Kulisçilik ve hizipçilik ise asgari düzeydedir.
Lüzumsuz adam, gönüllü katkıya, konsensüse dayanan bir yönetim stiline sahiptir. Bu tip yöneticiler, şirketi bıraktığında kurulan sistem sayesinde işler aksamaz.
Kurumlar ve ülkeler gelişmede sürekliliği kendini "lüzumsuz" kılan yöneticiler ile yakalayabilir. "Benden sonra tufan..." düşüncesine saplanıp kalan vazgeçilmezlerin payına ise ancak geçici başarılar düşer…
■ Brecht’in vazgeçilmez memuru
Ünlü Alman oyun yazarı ve şair Bertolt Brecht, Augsburg Tebeşir Dairesi adlı kitabındaki kısa öykülerden birinde “vazgeçilmezlik” nitelemesinin anlamsızlığını şöyle anlatmıştı: “Adamın biri görevinde uzun süre kalmış bir memuru överek, çok iyi memur olduğu için ondan vazgeçilemediğini Bay Keuner’a söyledi. Bay Keuner öfkeyle sordu: ‘Nasıl oluyor da ondan hiç vazgeçilmiyor?’ Övücü ‘Onsuz iş yürümüyor’ dedi. Bay Keuner ‘Onsuz iş yürümüyorsa, kendisi nasıl iyi bir memur olabilir?’ dedi. ‘İşi kendisi olmadan yürüyecek kadar düzene sokmak için yeteri kadar zamanı varmış. Bugüne kadar ne yapmış? Ben size söyleyeyim: Yıllarca başkalarını ezmiş.”