"Vatandaş dövizini çekmek isterse ne yapacaksınız?"

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Dünyanın hangi ülkesi olursa olsun tasarruf sahipleri bankalara hücum edip parasını çekmek isterse kaos yaşanır. Kimse parasını gittiği gün alamaz. Bırakın herkesi, yüklü miktarda mevduatı olan bir kişi bile şubeye gittiğinde mevduatını anında çekemeyebilir. Şubenin kasa durumunun uygun olması gerekir, en azından tasarruf sahibinden süre istenebilir.

Ama her ülke ulusal parası cinsinden olan mevduatı gecikmeli de olsa bir şekilde öder. Örneğin şimdi Türk Lirası cinsinden 1.2 trilyon lira dolayındaki mevduata karşılık piyasadaki toplam emisyon 143 milyar liradır. Bu 143 milyarın banka kasalarında olan kısmı da yalnızca 13 milyar liradır. Ama vatandaş adeta sözleşmişçesine bankalara hücum ettiğinde mevduat mutlaka ödenir. Yapılacak olan bellidir; Merkez Bankası para basar. Hatta miktarı hiç açıklanmaz ama emisyonun ötesinde zaten basılı bir para da vardır, bu para istenirse anında piyasaya sürülür, bankalara aktarılır ve vatandaşın talebi karşılanır.

Bu uygulama enflasyonu zıplatır, üç hanelere çıkarır; orası ayrı. Önemli olan vatandaşın parasına kavuşup kavuşamadığıdır, bu sağlanır.

Ama ya söz konusu olan para TL değil de dövizse... O zaman ne yapılacak, bu para nereden bulunacak?

İşte Türkiye'nin yaşamakta olduğu tehlike buradadır. Üstelik bu tehlikeyi dile getiren bir dönem Merkez Bankası Başkanlığı koltuğunda oturan Durmuş Yılmaz ise konuya daha bir dikkatle eğilmek gerekir.

“Bu hesaplar sizi korkutmuyor mu?”

İYİ Parti Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz bütçe görüşmeleri sırasında TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Türkiye ekonomisine ilişkin bir dizi sorunu gündeme getirdi. Yılmaz'ın ısrarla üstünde durduğu konulardan biri bankalardaki döviz tevdiat hesaplarının düzeyi ve bunun yaratabileceği sakıncalardı. Yılmaz Genel Kurul'daki konuşmasında bu konuda özet olarak şunları söyledi:

“Plan ve Bütçe Komisyonu’nda da sordum. Dedim ki, ‘Döviz tevdiat hesaplarının geldiği bu seviye sizi korkutmuyor mu?’ Çünkü hesaplar 2016 aralık ayında 137 milyar dolardı, bugün 195 milyar dolara çıktı.(...) Siz ne yaptınız, stopajı artırdınız, BSMV getirdiniz, başka tedbirler aldınız ve vatandaşa ‘Dövize yaklaşma’ dediniz ama vatandaş 7 liradan döviz aldı, 6 liradan aldı, 5 liradan aldı, pozisyon oluşturdu ve o dövizlerden şu anda zırnık vazgeçmiyor. O dönemde yüzde 25’lik, 30’luk faizlerden vazgeçti. Vatandaş zarar etmesine rağmen dövizinin üstünde oturuyor. Bence bu son derece önemli bir risk. Bu sizi korkutmuyor mu? Bununla ilgili ne tedbir alacaksınız. Vatandaş günün birinde dövizini çekmeye giderse ne yapacaksınız? Bu döviz nerede? Şu anda bankaların muhabir hesaplarında 190 milyar dolar, 195 milyar dolar yok.”

Döviz hesaplarının çözülmesi de sorun

Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz döviz hesaplarının iki türlü sorun yarattığını vurguladı. Bu sorunların birini aktardık; vatandaş dövizini isterse ne olacak? Öyle ya, istenen TL mevduat olsa para basılır, ödenir; ama ya döviz?

Yılmaz’ın dikkat çektiği bir diğer tehlike de bu dövizlerin satılması olasılığı. Yılmaz bu konuda şu görüşleri dile getirdi: “Peki, işleri güzel yaptınız, enflasyonu kontrol altına aldınız, vatandaş o zaman bu dövizlerini çözdürmeye başlarsa, satarsa, o zaman nasıl tedbir alacaksınız? Bu durum ihracatı nasıl etkileyecek ve piyasadan parayı nasıl çekeceksiniz?”

“Ekonomi dengeleniyor da, nerede dengeleniyor?”

Durmuş Yılmaz’ın üstünde durduğu bir konu da ekonominin dengelenmesi kavramı. Yılmaz Meclis’teki konuşmasında “Sayın Bakan (Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak) diyor ki ‘Ekonomide bir dengelenme var’. Evet, Sayın Bakanın dediği doğru, ekonomi dengeleniyor, fakat nerede dengeleniyor” diyerek şöyle devam etti:

“Ekonomi çakılacak bir noktada dengelendi. Sayın Bakan diyor ki; ‘Cari açık azaldı, fazla vermeye başladık; dolayısıyla ekonomi dengelendi’. Sayın Bakan, siz şununla övünüyorsunuz.’Ekonomiyi büyütmedim, işsizliği artırdım, bu benim başarımdır’ diyorsunuz.

Son tahlilde yapılması gereken vatandaşa iş bulmak, aş bulmak, ekonomiyi büyütmek. ‘Ekonomiyi küçülterek ben faizi yüzde 500 yaparım, kimseye yedirmem, içirmem ve enflasyonu sıfırlarım.’ Bu başarı değil. Dengelenme demek şu. Öyle bir noktaya geleceksiniz ki ekonominin bütün kaynakları etkin şekilde kullanılacak, öyle bir faiz seviyeniz olacak ki o faiz seviyesinde enfl asyon yükselmeyecek ama işsizlik de yükselmeyecek, nötr bir faiz oranınız olacak, tam istihdam noktasına gelinecek ve dolayısıyla da her iş arayan iş bulabilecek. Böyle bir dengelenme söz konusu değil. Sizin ortaya koyduğunuz dengelenme, ekonomiyi bitiren bir dengelenme.”

Tek çare yatırımları artırmak

Eski Merkez Bankası Başkanı Yılmaz konuşmasında GSYH büyüklüğünün son yıllarda öngörülene göre nasıl daha düşük gerçekleştiğine ilişkin örnekler verdi.

GSYH’nin 2018’de öngörülenin 134 milyar dolar altında kaldığını, bu yıl da yine öngörülene göre 239 milyar dolar civarında daha düşük bir gerçekleşme beklendiğini belirten Yılmaz, “Bunun ikisinin toplamı eksi 373 milyar dolar. Yani siz iki yılda bu ekonomiyi bir yıllık milli gelirimizin altı aylığı kadar küçülttünüz; bu çakılma değil de nedir” diye konuştu. Yılmaz şöyle devam etti: “Eğer bu ekonominin tekrar büyüme patikasına girmesi isteniyorsa yapılması gereken şey, ne yapıp edip sabit sermaye yatırımını artırmaktır. Sabit sermaye yatırımları 2018’in üçüncü çeyreğinde yüzde 4.4 küçüldükten sonra takip eden dört çeyrekte yüzde 11.6, yüzde 12.1, yüzde 22.4 ve yüzde 12.6 küçüldü, hala da küçülmeye devam ediyor. Bu durum ekonominin potansiyel büyümesini, gelecekteki büyümesini ipotek altına alıyor. Bu böyle olduğu sürece kredi kartını borçlandırmakla, kamu bankalarını zorlayıp tüketici kredisi verdirmekle işin içinden çıkılamaz.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar