Varsayın ki enflasyon yüzde 100 doğru ölçülüyor...

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Bugünden itibaren sihirli bir el değse ve vatandaş açıklanan enflasyonun gerçeği yansıttığına inansa ya da enflasyon yaşanan, hissedilen oranda açıklansa... Geçim zorluğu sona mı erecek?

✔ Hatta bir adım ilerisi; fiyatlar ve ücretler sabitlense, şu anki gelir düzeyiyle rahat bir yaşam mümkün mü?

✔ Vatandaşın temel sorunu fiyatların çok artıyor olması değil, bugünkü fiyat düzeyinin bile geliri ezip geçmesidir.

Açıklanan enflasyon oranlarına inanan, bu oranları doğru bulan neredeyse yok. Konu enflasyon oldu mu, parti ayrımı neredeyse kalmıyor ve bu oranların inandırıcı bulunmadığı hemen herkes tarafından dile getiriliyor.

Enflasyon oranlarıyla oynanıyor mu, bir müdahale var mı? Bu soruya evet diyebilmek için elde veri olması gerekir. Çarşıdan pazardan alınan üç beş fiyatla TÜİK’i yalanlayacak bir oran ortaya koymak gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Unutmayalım; fiyat endeksleri yüzlerce mal ve hizmetin fiyatı izlenerek oluşturuluyor. Oranlara inanmamanın temelinde de her mal ve hizmeti herkesin kullanmıyor olduğu gerçeği yatıyor.

Siz sigara kullanmıyorsunuz ama endekste sigara da var. Kendi evinizde oturuyorsunuz ama endekste kira da kapsanıyor. Otomobil almanız söz konusu bile değil ama endekste otomobile de yer veriliyor.

İşte belki vatandaşın hiçbir zaman kullanmadığı mal ve hizmetlerin fiyatındaki artış düşük kalınca ve bu durum genel oranı aşağı çekince, ama başta gıda maddeleri olmak üzere sürekli tüketilmek durumunda olunan kalemlere yüklü zamlar gelince ortalamayı gösteren endeks gerçekçi bulunmuyor.

Diyelim tamamen doğru...

TÜFE’nin ortaya koyduğu oranı yüzde 100 doğru kabul edelim.

Endekse ne müdahale ediliyor, ne fiyat toplamada bir sorun yaşanıyor, ne hesaplama yönteminde sıkıntı var; her şey dört dörtlük.

Vatandaş da açıklanan oranlara inanıyor, aklında hiç soru işareti kalmamış; kimse “Pazardaki enflasyon en az yüzde 30-40, ne yüzde 10’u” demiyor artık. Çünkü açıklanan oran gerçek enflasyonu yansıtıyor.

Ekim ayından itibaren böyle olduğunu, Türkiye’de enflasyon oranlarıyla ilgili tartışmanın bıçak gibi kesildiğini varsayalım.

Bu durum vatandaşın geçim derdine çare olacak mı?

Yoksa yalnızca enflasyonun yüksek olduğuna ilişkin şikayetler mi sona erecek?

Fiyatları sabitleseniz ne olur ki?

Hadi enflasyonu doğru ölçmenin bir adım daha ötesine geçelim ve fiyatların da, ücretlerin de sabitlendiğini varsayalım.

Enflasyon sıfır, ücretler sabit!

Toplumun çok büyük bir kesimi bu sayede rahat bir nefes alabilir ve artık geçim zorluğunu yenebilir mi?

Pandemi dolayısıyla en düşük emekli maaşına tam yüzde 50(!) zam yaparak 1.500 liraya çıkarmışsınız, yani 200 dolara ve “Artık bu parayla güle oynaya geçinirsin, bak enflasyon sıfır” diyorsunuz!

Gelişmişliğin ölçüsü

Bir ülke için gelişmiş, kalkınmış olmanın tek bir ölçüsü yok tabii ki. Ama en tipik ölçülerden biri çalışanlara, emeklilere nasıl bir hayat standardı sunulmuş olduğudur.

Bir Alman, bir İngiliz emekli maaşıyla iyi ve rahat bir hayat sürüyor; her yaz yeni bir ülkeye tatile gidebiliyorken emekli bir Türk geçinebilmek için ek iş yapmak durumunda kalıyorsa herhalde biz bu konuda biraz geri kalmış bir ülke oluyoruz.

Fiyatlar hiç artmıyor, sonuçta enflasyon sıfır; iyi de ele geçen maaş bu fiyat düzeyinde rahat bir yaşama elvermiyor ki...

Refah hiç artmayacak demektir

Dedik ya, enflasyonu yok etsek bile bugünkü gelirle rahat bir yaşam sürmek olanaksız.

Tabii ki ne enflasyonu sıfırlamak mümkün, ne gelir artışını. Ayrıca enflasyon tam ölçülüyor olsa bile bu oranın birkaç puan üstünde artış verildiğinde dahi kayda değer bir refah artışından söz edilemez.

Dolayısıyla vatandaş aslında fiyat artışının değil, bugünkü fiyat düzeyinin altında eziliyor. Buna bir de fiyatlardaki artış eklendiğinde fiyat düzeyi daha da “ağır”, daha da “ezici” hale geliyor.

Yani bizim temel sorunumuz enflasyonun eksik ya da yanlış ölçülüyor olması değil, bizim sorunumuz vatandaşın bugünkü fiyat düzeyine yenik düşmüş olmasıdır.

Yıl ekimde bitse enflasyon tahmini tutardı!

2021-2023 dönemini kapsayan yeni ekonomi programında yer alan bu yıla ilişkin TÜFE tahmini yüzde 10.5.

TÜİK’in önceki gün yaptığı açıklamaya göre ilk dokuz aydaki artış yüzde 8.33. Yani yılın son çeyreğindeki artışı yüzde 2’de tutabilirsek, yüzde 10.5’lik tahminde kalabileceğiz.

Yeni seri TÜFE’nin oluşturulmaya başlandığı 2003’ten 2019’a kadar olan 17 yılda son çeyrek artışı ortalama yüzde 3.08.

Bu 17 yılda ortalama olarak ekim aylarında yüzde 1.97, kasımda yüzde 0.78, aralıkta yüzde 0.31 artış kaydedilmiş.

Bu yıl üç ay toplamında oranı yüzde 3’ten yüzde 2’ye nasıl indireceğiz ya da indirme şansımız var mı?

Dün yazdık, kur artışı ilk dokuz ayda Yİ-ÜFE’ye çok az yansıdı. Dolayısıyla TÜFE’ye yansıma da çok az oldu. Koşullar yüzde 3’te bile kalmanın zor olacağını gösteriyor ama biz yalnızca yüzde 2’lik bir hareket alanına sahibiz.

Sonunda ölüm yok ya, tahmin yüzde 10.5 ama gerçekleşme yüzde 11.5 de olur, yüzde 12 de...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar