Uzun vadeli getiride altın açık ara önde

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Türkiye İstatistik Kurumu her ay finansal yatırım araçlarının nominal ve reel getiri oranlarını açıklıyor. Bu açıklamada son ayın, son üç ayın, son altı ayın ve son bir yılın getirisine yer veriliyor. Dün aralık ayının verileri açıklandı ve biz bu sefer aralık-aralık kıyaslamasıyla bulunan TÜFE artışından arındırılmış reel getirileri geriye doğru on beş yıl giderek izlemek istedik.

Mevduat, hisse senedi, dolar, euro, altın ve devlet iç borçlanma senedinden oluşan finansal yatırım araçları içinde 2005-2019 dönemini kapsayan on beş yılda altın, sağladığı reel getiri ile diğer araçlara fark atıyor.

Bu on beş yıllık dönem toplamında altın yatırımcısı birikimli olarak yüzde 262’lik bir getiri elde etti.

Altın, on beş yıllık dönemde yatırımcısını yalnızca üç yıl zarara uğrattı. TÜİK’in külçe altın bazında izlediği fiyatlar reel olarak 2007'de yüzde 2.30, 2012'de yüzde 7.60, 2013'te ise yüzde 21.92 geriledi. Diğer yılların tümünde reel getiri var. Altın fiyatları geçen yıl da reel olarak yüzde 17’ye yakın artış gösterdi.

Reel getiride altından sonra ikinci sırada yüzde 55’lik getiri ile devlet iç borçlanma senetleri, üçüncü sırada yüzde 53’lük oranla mevduat geliyor.

Ancak mevduatın getirisinin ortalama yüzde 15, iç borçlanma senetlerinin getirisinin de yüzde 10 stopaja tabi olduğunu unutmamak gerekiyor. Stopaj dikkate alındığında bu iki finansal aracın reel getirisi kuşkusuz daha düşük kalıyor.

Borsa ve döviz

Hisse senedi piyasasında endeks bazında izlenen reel getiri on beş yılda ancak yüzde 21’lik bir orana işaret ediyor. Ancak bu ortalama oran. Elbette hisse bazında çok daha yüksek getiriler elde edilmiştir. Ama aynı şekilde hisse bazında çok büyük reel kayıplar da oluşmuştur.

Tasarruf sahibinin bir türlü vazgeçemediği dövizde ise on beş yıllık dönemin birikimli oranları aslında hayal kırıklığı sayılır.

2005-2019 dönemi toplamında birikimli olarak dolar yalnızca yüzde 8.88, euro ise yüzde 16.61 reel getiri sağlamış durumda. Bankalarda mevduat olarak tutulan dolar ve euro için alınan faiz eklendiğinde bu oranlar bir miktar yukarı çıkacaktır elbette. Ama görülüyor ki yine de dövizden öyle sanıldığı gibi çok yüksek getiriler elde etmek pek de mümkün olmamış. Dövizdeki görünür getiri, yani nominal getiri, enflasyonla eriyip gitmiş.

Ancak şunu kabul etmek gerekir. Bu oranlar aralık-aralık kıyaslamasındaki durumu gösteriyor. Yıl içinde alış satış yapıldığı takdirde daha farklı getirilere ulaşmak tabii ki mümkün olmuştur.

2020’de ne olabilir, ne yapmalı?

Hani “Paran var mı, derdin var” denir ya. Bu söz herhalde en çok içinde bulunduğumuz dönemde anlam kazanıyor.

Gerçekten de üç kuruş tasarruf edebilenler ne yapacaklarını bilemez durumdalar.

Tasarruf sahibinin en çok tercih ettiği finansal araç olan mevduatta brüt faiz neredeyse yüzde 10’a inmiş durumda.

Merkez Bankası verilerine göre 2019 sonu itibarıyla mevduatta ortalama faiz yüzde 10.10, bir yıla kadar vadeli mevduatın faizi yüzde 10.11, bir yıl ve daha uzun vadeli mevduatın faizi ise yüzde 10.77 düzeyinde.

Bir yıla kadar vadeli mevduatın net faizi yüzde 12’lik stopaj düşüldükten sonra yüzde 8.90’a iniyor. Bir yıl ve daha uzun vadeli mevduatın yüzde 10’luk stopaj düşüldükten sonraki net faizi ise yüzde 9.70.

2020 enflasyonu ne öngörülüyor; yüzde 8.50. Enflasyonu burada tutabilirsek varla yok arası bir reel faizden söz edebileceğiz. Ama ya enflasyon daha yüksek gerçekleşirse? Bu hiç de yabana atılacak bir olasılık değil. O yüzden vatandaş “her an her şey olabilir” diye düşünerek olabildiğince kısa vadeli hesap açacak, açmalı da...

★★★

Dövizde 2018 yılında yaşanan tırmanıştan sonraki düşüş unutulmadı. 2018’in sonbahar aylarındaki rekor fiyatlardan döviz alanlar kurun o düzeye çıkmasını bekliyor. Dövize dokunanın eli gerçekten yandı. Ama ona rağmen yine de dövizden vazgeçilmiyor.

2020 ile birlikte Ortadoğu’da taşları yerinden oynatan ABDİran gerginliği hem dövize, hem altına ilişkin beklentileri artırdı. Altın zaten çoktan tepki verdi rekor üstüne rekor kırıyor. Benzer bir hareket dövizde de olur mu, tahmin yürütmek çok zor.

Dövizdeki olası hareket yalnızca yurtdışı etkenlere değil, yurtiçinde ekonomik faaliyetin ne ölçüde toparlanacağı ve dövize gerçek anlamda ihtiyacımız olup olmayacağına da bağlı.

★★★

Hani “alırken kazanmak” ifadesi var ya, bu ifade en çok devlet iç borçlanma senetleri için geçerli. DİBS’te alırken kazanmak, yüksek faizden almak demek. Şimdi faizler görece düşük. DİBS’te para kazanmak, elde kağıt varken faizin düşmesiyle mümkün. Oysa şimdi faizin daha da aşağı gitmesini sağlayabilecek etkenler neredeyse hiç yok.

Dolayısıyla şu dönemde DİBS yatırımı yapmak ne kadar doğru bir adım olur, tartışılır.

★★★

Hisse senedine ise her zaman yatırım yapılabilir tabii ki. Ancak gözü kapalı değil. Öyle de olur da, onun sonuçları biraz can yakar, anaparadan yeme durumu ortaya çıkar.

Gelişmeler iyi izlenerek, iyi araştırmalar yapılarak ve belli bir zaman içinde kullanılması gerekmeyecek para ayrılarak tabii ki hisse senedi alınabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar