Uzlaşmadaki sonuçları düşünülmemiş değişiklikler
Vergi ihtilaflarının barışçıl yolla çözüm yolları arasında değerlendirilen ve pek çok ihtilafı baştan önleyerek yargının da iş yükünü azaltan uzlaşma müessesesi, Vergi Usul Kanunu’nun 376’ncı maddesinden sonra gelen ek maddelerde, mükellefler hakkında ikmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlar için bir başvuru yolu olarak düzenlenmiştir. Uzlaşma müessesesinin öneminin giderek artması ve hazine için de hızlı gelire kavuşma yolu şeklinde değerlendirilmesi neticesinde tarhiyat sonrası izlenen uzlaşma yoluna, ek 11. madde ile düzenlenen “tarhiyat öncesi uzlaşma” müessesesi de eklenmiştir.
Halen Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmeyi bekleyen vergi paketinde uzlaşma müessesesini bekleyen önemli değişiklikler öngörülmektedir. Bu değişiklikler, cezalı tarhiyatlara karşı başvuru yollarını da etkileyeceğinden, mükellefler açısından çok önemli sonuçlar doğuracak niteliktedir.
Kapsama ilişkin değişiklikler
Yukarıda da kısaca belirttiğim gibi mevcut düzenlemeye göre; mükellefler hakkında vergi daireleri veya belediyeler tarafından vergilere ve/veya harçlara ilişkin olarak yapılan cezalı tarhiyatlar uzlaşma konusu yapılabilmektedir. Vergi paketinin yasalaşması halinde bu tarhiyatların artık sadece ceza kısımları uzlaşma talebine konu edilebilecektir. Vergi ve harç asılları için uzlaşma talep edilemeyecektir. Ancak cezanın, fiilin kanunun 359’uncu maddesinde yazılı fiillerle işlenmiş olması sebebiyle 3 kat kesildiği haller, yine uzlaşmanın kapsamı dışında olacaktır. Öte yandan usulsüzlük ve özel usulsüzlük fiilleri dolayısıyla kesilen cezalarda da uzlaşma yoluna başvuru, cezanın kanunda yazılı parasal sınırın üstünde (2024 yılı için 23.000 Lira) olması koşuluna bağlı olarak devam edecektir.
Aynı şekilde tarhiyat öncesi uzlaşmada da vergi uzlaşma konusu dışına atılmıştır. Artık tarhiyat öncesi uzlaşma sadece cezalar konusunda yapılacaktır. 3 kat ceza ve belli parasal sınırın altındaki usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları yine tarhiyat öncesi uzlaşmaya konu edilemeyecektir.
Ancak burada usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları konusunda bir ilginçlik karşımıza çıkmaktadır. “Uzlaşmaya konu edilebilecek usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının tespitinde, cezayı gerektiren fiil bazında kesilecek toplam ceza tutarı dikkate alınır” hükmü uzlaşmayı düzenleyen ek 11. madde de tarhiyat öncesi uzlaşma için aynen korunurken ek 1. maddede maddeden çıkartılmaktadır. Bu farklılığın yaratılmasının sebebi de gerekçede belirtilmemiştir. Uygulamayı etkileyebilecek bu düzenleme farklılığının kasten mi yaratıldığını, yoksa tasarıyı hazırlayanların dikkatsizliğinden mi kaynaklandığını bilmiyorum. Bu farklılığın yaratabileceği sorunları, izleyen yazılarıma bırakıyorum.
Görüldüğü gibi kapsam vergi/harç aslı bakımından daralmaktadır. Zaten benim de dahil olduğum vergi hukukçuları tarafından uzlaşma müessesesi Anayasa’ya aykırı bir müessese olarak nitelendirildiğinden, onların itirazlarını da kısmen karşılandığını düşünüyorum. Ancak bu şekildeki bir değişikliğin uzlaşmanın cazibesini de ortadan kaldıracağı ve giderek sorunlara yol açacağı açıktır.
Değişikliklerin yargıya gidişe etkisi
Haklarında cezalı vergi tarhiyatı yapılan ve bu tarhiyata ilişkin ihbarname Vergi Paketinin yasalaşmasından sonra tebliğ edilen mükellefler, artık sadece ceza tarhiyatı için uzlaşma yoluna başvurabileceklerdir. Başvuru süresinde bir değişiklik yoktur. Süre yine 30 gündür.
Ancak cezalı tarhiyatın vergi/harç aslına ilişkin kısmının uzlaşma kapsamında olmaması dolayısıyla 30 günlük süre içerisinde vergi mahkemeleri nezdinde dava açılması gerekecektir. Uzlaşma sonucunun beklenmesi, pek çok halde vergi aslı yönünden davanın süreden reddi sonucunu doğuracaktır.
Bu şekilde vergi aslı yönünden davanın süreden reddi sonucunun oryaya çıktığı davalarda vergi mahkemeleri, cezanın hukukiliğini belirleyebilmek için vergi aslını yine inceleyecek, ancak hukuka aykırı görse de vergi aslı için iptal kararı veremeyecektir. Bu nedenle, vergi aslına hemen dava açmak önem taşımaktadır.
Cezada uzlaşma sağlanamazsa, ona yine kısaca 15 günlük süre içerisinde vergi mahkemesi nezdinde ayrı bir dava daha açılması ve dolayısıyla ikinci defa yargı harçlarını ödemek gerekecektir.
Vergi yargısında bu davalar mahkemelerce birleştirilebileceği gibi ayrı ayrı da görülebilir. Ceza aleyhine açılan dava da vergi aslı aleyhine açılmış davanın sonucu bekletici mesele olarak da görülebilir. Tabi duruma göre ödenecek karşı taraf vekâlet ücreti de iki misline çıkabilecektir.
Yargının iş yükünü azaltma işlevi gören uzlaşma müessesesi, artık yargının iş yükünü artıran bir müesseseye dönüşecektir.
Davayı kazanan uzlaştığı cezayı geri alabilecek mi?
Vergi aslı aleyhine açılan davada haklı çıkan mükellef, cezada uzlaşmış ise, haksız ödediği cezayı, işlemin temelinden çökmüş olması sebebiyle geri alabilecek midir?
İdarenin, uzlaşılan cezaya itiraz edilemeyeceği savı ile iade yapmayacağını düşünüyorum. Öte yandan idare, vergi aslına ilişkin kararın kesinleşmesini de bekleyebilir. Ancak bu defa kesinleşmenin tarh zamanaşımı süresi içerisinde gerçekleşmemesi halinde idare mükelleflerin düzeltme talep haklarının olmadığını da ileri sürebilecektir. Bütün bu durumlarda uzlaşılarak haksız ödenen ceza, hazine lehine bir haksız iktisaba yol açacak, sebepsiz zenginleşmeyi oluşturacaktır.
Kaldı ki, iade yapılacak olsa bile, iade yıllar sonra faizsiz yapılacaktır. Çünkü kanunun 112. maddesi sadece haksız alınan verginin iadesinde faiz ödenmesini öngörmüştür.
Bu sorunun aşılması için Kanuna, cezada uzlaşanların daha sonra vergi davalarında haklı çıkmaları halinde iadeyi öngörecek bir düzenlemenin eklenmesi gerekmektedir.
Görüldüğü gibi uzlaşma konusunda yapılması öngörülen değişiklikler, üzerinde fazla düşünülmemiş, sonuçları tartışılmamış alelacele kaleme alınmıştır. Bence Meclis Genel Kurulunda bu maddenin metinden çıkartılması gerekir. Sonraki Paketlerde daha eli yüzü düzgün bir düzenleme yapılabilir. Tabii Hazineye fazladan bir harç geliri daha kazanırız, mükellef davayı kazansa bile uzlaşılan cezanın üzerine yatarız diye düşünülmüyorsa.