Ürün paketlerinde karbon ayak izi bilgisi olacak
Unilever, İklim Dönüşümü Eylem Planını gönüllü olarak hissedarların oylarına sunma niyetini açıklayan ilk şirket oldu. Plan yüzde 99,59 oy ile kabul edildi.
Şirket, Eylem Planı kapsamında, 2030 yılına kadar emisyonsuz operasyonlara sahip olmayı ve aynı yıl ürünlerinin karbon ayak izini yarıya indirmeyi hedefliyor. Unilever aynı zamanda 2039 yılına kadar değer zincirinde net sıfır emisyona ulaşmayı amaçlıyor. Unilever Türkiye, Orta Asya ve İran Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Seçkin ile şirketin sürdürülebilirlik hedeflerini konuştuk:
‘Terra Carta Mührü’ne layık görüldük
“Unilever olarak “İklim Dönüşümü Eylem Planı’mızı yayımladık. Bu planı gönüllü olarak hissedarların oylarına sunma niyetini açıklayan ilk şirket olduk. Hedeflerimiz arasında 2030’a kadar emisyonsuz operasyonlar ve 2039’a kadar değer zincirimizde net sıfıra ulaşmak var. Bunun için yüzde 100 yenilenebilir enerjiye ve elektrikli araçlara geçiyor, insanları ve gezegenimizi koruyan çözümler geliştirmek ve bunları yaygınlaştırmak için tedarikçilerimiz ve inovasyon ortaklarımızla birlikte çalışıyoruz. Bunlara ek olarak, 2023’e kadar tedarik zincirimizdeki ormansızlaşmayı sona erdirme ve 2030’a kadar 1,5 milyon hektarlık arazi, orman ve okyanusların korunmasına ve yenilenmesine yardımcı olma taahhüdünde bulunduk. Birleşik Krallık Galler Prensi’nin iklim değişikliği ile mücadele etmeyi somut hedeflerle taahhüt eden şirketlere takdim ettiği ‘Terra Carta Mührü’ne layık görüldük. Bu anlamlı ödül, sürdürülebilirlik taahhütlerimizi işimize doğru yansıttığımızın ve Unilever olarak COP26’da kararlı bir varlık gösterdiğimizin net bir göstergesi oldu.”
Biyoçözünürlük için çalışmalar hızlandı
“Emisyon hedefleri koyan, ürünlerin ve hizmetlerin karbon ayak izini beyan eden tedarikçilerle işbirliği yapıyoruz. 2039 itibarıyla ürün paketlerinde karbon ayak izi bilgisinin yer alması için var gücümüzle çalışıyor, ürün formülasyonlarımızın biyoçözünür olması için Ar-Ge çalışmalarına hız veriyoruz. 2050’ye kadar net sıfır hedefine ulaşmak için zamanımız oldukça kısıtlı, geri sayım başlayalı uzun bir zaman oldu. Ancak birlikte hareket edersek sürdürülebilir bir gelecek mümkün olabilir. Doğa Tarihçisi Sir David Attenborough’un COP26’daki unutulmaz konuşmasında beni etkileyen sözünün altını çizmek istiyorum. “İklim değişikliğiyle mücadelede motivasyonumuz korku değil umut olmalı.”
2025’e kadar 5 milyon KOBİ’ye destek
“Unilever olarak hem ticari büyüme hem de toplumsal fayda ile sürdürülebilir kalkınmanın itici gücü olmayı hedefliyoruz. Türkiye’deki işimiz, 5 binden fazla çalışanımız, 20 binden fazla iş ortağımız ile değer zincirimizdeki birçok insan ve topluluğun ekonomik geçimine katkıda bulunuyor. KOBİ’ler Unilever’in perakende değer zincirinin hem dünyada hem de Türkiye’de önemli bir halkasını oluşturuyor. Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı’nın köklü mirasının üzerine geliştirdiğimiz ve Sürdürülebilir Yaşam Pusulası adını verdiğimiz yeni stratejimiz kapsamında açıkladığımız sosyal taahhütlerin en önemlileri arasında 2025 yılına kadar küresel çapta yaklaşık 5 milyon küçük ve orta ölçekli işletmeye işlerini büyütmeleri için destek vermek yer alıyor.”
Ocak ayındaki İklim Şurası önemli bir fırsat
“Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı ‘2053 yılına kadar net sıfır emisyon’ hedefiyle onaylaması son derece olumlu bir adım ve ilk kez katıldığı COP26 da, Türkiye için önemli bir kilometre taşı. 10 Kasım’da yürürlüğe giren bu anlaşmayla, ülkemizin de iklim değişikliği ile mücadele çalışmalarına hız vererek yeni bir döneme başlayacağından umutluyum. Türkiye’nin iklim değişikliği baş müzakerecisi Mehmet Emin Birpınar ülkemizin ulusal katkı beyanının geliştirilmesi için bir çalışma yürütüleceğini ifade ediyor. Biz de ülkemizin bu yöndeki çabalarını destekliyoruz. Özellikle Ocak ayında yapılması planlanan İklim Şurası’nın kamu, özel sektör ve sivil toplum arasındaki istişarenin artırılması için önemli bir fırsat sağlayacağını düşünüyoruz. Unilever, globalde kömür ve diğer fosil yakıtların aşamalı olarak kaldırılması, yenilenebilir enerji ve elektrikli araçların ölçeğinin artırılması ve karbon üzerinde anlamlı bir fiyat belirlenmesi için tüm hükümetlerden düzenlemeler getirmelerini istiyor. Ayrıca küresel iklim değişikliğiyle mücadelede doğaya dayalı çözümlerin önemini de unutmamalıyız.