Ürkek ve ani dış kaynak (rezerv) arayışları…
Öngörülemezlik önemli bir sorun…
Bilindiği gibi ekonomide öngörülebilirlik çok önemli. Her şeyin önceden planlandığı, zamanından önce duyurulduğu, uygulamaya konulduğu, oyun sırasında kuralların sık değiştirilmediği bir öngörülebilirlik. Ki bu, ekonominin gerçekten vazgeçilmezi ve olmazsa olmazı.
Düşünün bir kere yabancı sermayeli bir şirket ülkenize gelmiş, elbette kazanmayı önceliklemiş. Ama neyin ne zaman değiştirileceğini ve ne yapılacağını kestiremiyor.
Aynı şey kendi iş dünyamız ya da şirketlerimiz için de söz konusu.
Malum, iş dünyası önünü görmek ister, sürprizleri sevmez. Tüm stratejisini, planlarını, uygulamalarını belli ve bilinen kurallara göre yapmayı arzu eder.
Oysa ne yazık ki uygulamalar çok farklı bir hal aldı. Her şeyden önce mevzuatın izlenme biçimi ya da mecrası ve zamanı değişti.
Normalde kamunun genel düzenleyici işlemleri kanun, tüzük, yönetmelik, genel tebliğ, iç genelge, yönerge ile belirlenir, Resmi Gazete ile duyurulur. Oysa şimdi her şey değişti. Şimdi sözlü açıklamalar ve twitter mesajları genel düzenleyici işlemlerin kanalı veya mecrası haline geldi. Aynı şekilde haftanın iş günlerinde ve mesai saatleri içerisinde yapılan düzenlemeler, şimdi gecenin yarısında ve haftanın sonunda da duyurulmaya başladı.
Bu vesileyle bir hususun altını çizelim.
Aslında Resmi Gazete’nin dijital basılması bile doğru değil ve hatta tehlikeli. Özellikle yargı ve idarede iş takibinde, Resmi Gazete’de yer alan minicik yazılardaki bir virgülün veya bağlacın değiştirilmesi veya atlanması ne kadar vahim sonuçlara gebe. Resmi Gazete’nin yine dijital baskısı olsun, ancak kanıtlayıcı ve kalıcı bir belge olarak basılı hali de olsun. Aboneliklerle de kamu ve özel kesime satılsın.
Her neyse…
Dış kaynak (döviz rezervleri) için getirilen bir zorunluluk!...
Önceki gün özellikle Cumhuriyet tarihinin ve özellikle de bu Hükümetin en can sıkıcı konusu olan enflasyon rakamlarının TÜİK tarafından duyurulmasının hemen ardından 2021 yılı ihracat rakamları açıklandı. Bu can sıkıcı durumu hafifletmek veya gizlemek üzere; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TİM yönetimine ve ihracatçılara 2021 yılındaki ihracat rekorlarını paylaştı, hararetle ihracatçıları kutladı ve doğal olarak da güçlü alkış aldı.
Ancak aynı gün tarihli bir sürpriz daha sonra (bildiğim kadarıyla ertesi sabahı) ortaya çıktı.
Malum sıkça değiştirilen “İhracat Genelgesi” var. Bu genelge, ihracata ilişkin esasa ve usule ilişkin hükümler içeriyor.
Genelgenin 4. maddesinde ihracat bedellerinin yurda getirilmesi düzenlenmiş. Madde aynen şöyle:
“MADDE 4 – (1) 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in yürürlüğe girdiği tarihten itibaren fiili ihracatı gerçekleştirilen işlemlere ilişkin ihracat bedellerinin yurda getirilme süresi fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günü geçemez. 180 gün azami süre olup bedellerin ithalatçının ödemesini müteakip doğrudan ve gecikmeksizin yurda getirilmesi esastır”.
Anılan genelgeye 3 Ocak 2022 tarihi itibariyle bir madde eklenmiş ve ihracat bedellerinin Merkez Bankası’na satışına zorunluluk getirilmiş. Bu düzenleme de aynen şöyle:
“EK MADDE 1 – (1) Bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren İBKB’ye veya DAB’a bağlanan ihracat bedellerinin %25'i İBKB (ihracat bedeli kabul belgesi) veya DAB (döviz alım belgesi) düzenleyen bankaya satılır. Bu bedeller bankaca Merkez Bankası tarafından ilan edilen ve işlem günü için geçerli döviz alış kuru üzerinden aynı gün Merkez Bankası’na satılır ve Merkez Bankası’nın banka nezdindeki hesabına aktarılır. Söz konusu tutarın tam karşılığı banka tarafından ihracatçıya Türk parası olarak ödenir”.
Konu ile ilgili ayrıntılı açıklamalara da 3.1.2022 tarih ve 2022/1 sayılı Gümrük Sirküleri’nde yer verilmiş.
Yani rakam, miktar, ülke, firma sayısı gibi açılardan rekorlarının açıklandığı ihracatçıya sürpriz yapıldı. İhracatçının yurda getirdiği dövizlerin yüzde 25’inin aynı gün Merkez Bankasına satışı zorunlu kılındı.
Açıkçası ihracatçının keyfi kaçtı, hevesi yarım kaldı.
Oysa ihracatçının bu dövize ihtiyacı var. Çünkü;
- İhracat için ithalat gerekiyor. Hem normal ithalat ve hem de dahilde işleme rejimi (DİR) kapsamında ithalat yapma zorunluluğu var. Malum ihracatımızın yaklaşık üçte ikisi ithale dayalı olduğu için ithalat bir vazgeçilmez.
- Madem ihracatı öne çıkarıyoruz, o zaman ihracatçının üretimini ve ürününün kalitesini artırması için (tevsi, yenileme, modernizasyon gibi) yatırıma ihtiyacı var. Bu yatırımda ise döviz ve dolayısıyla ithalat zorunluluğu ortaya çıkıyor.
- Yukarıdakilerin hiç biri olmasa bile ihracatçının dövizlerine göz koymamak lazım. İhracatçının ihracat bedelini döviz tevdiat hesabında tutup kur artışından korunma ihtiyacı var.
Anlayacağınız tam ihracatçının korunması ve her yönüyle desteklenmesi gerekirken adeta kösteklenmesi çok kötü oldu.
Sözün özü; böyle ani ve ürkek kaynak arayışları ya da rezerv artırma çabaları ekonomide öngörülemezliği artırıyor; dolayısıyla artçı sonuçları daha ağır olarak geriye dönüyor.