Üretici fiyatlarında kur etkisi
Nobel ödüllü iktisatçı Robert Mundell’in dediği gibi döviz kuru, enflasyondan istihdam oranlarına kadar her şeyi etkileyerek deyim yerindeyse küresel piyasaları yönlendiriyor. Yine Nobel ödüllü bir ekonomist olan Paul Krugman’a göre ise dünya güven üzerine döner ve döviz kuru ise bunun barometresidir.
Döviz kurunun önemini ve gelişmekte olan ülkelerde enflasyonun önemli belirleyicilerinden birisi olduğunu salı günü bir defa daha gördük.
TÜİK’in açıkladığı rakamlara göre tüketici fiyatları geçen yüzde 2,24 artarken yıllık TÜFE enflasyonu yüzde 47,13’e geriledi. Üretici fiyatları ise aylık yüzde 0,66 artışla yıllıkta yüzde 29,47 oldu. Hem aylıkta hem de yıllıkta tüketici fiyatları ve üretici fiyatları enflasyonu arasındaki farkı açıklayan en önemli faktör Türk lirasındaki değerlenmedir. Aynı ilişkiyi daha önce Türk lirasının hızla değer kaybettiği dönemde de ters şekilde gözlemiştik. Hatta 2022 yılının Ekim ayında yıllık bazda üretici fiyatları yüzde 157,69’u ve tüketici fiyatları yüzde 85,51’i gördüğünde aradaki fark 72 puanı aşmıştı. Farkın en büyük sebebi Türk lirasında 2022 Ekim ayına kadar meydana gelen TL’nin değer kaybının birikimli etkisiydi. Bugün ise fark yaklaşık 18 puana geriledi ama bu defa ÜFE, TÜFE’nin altında kaldı. Ana neden ise Türk lirasında son dönemde meydana gelen reel değerlenmedir. Türkiye örneğinden de görüldüğü üzere kurun üretici fiyatları üzerindeki etkisi tüketici fiyatları üzerindeki etkisinden daha fazladır.
- Bizde kur geçişkenliği yüksek
Ekonomistler döviz kurları ile enflasyon arasındaki ilişkiye döviz kurunun geçişkenlik etkisi diyorlar. Kur değişikliği nedeniyle dış ticarete konu olan malların ulusal para birimi cinsinden fiyatlarına olan etkisinden kaynaklanıyor. İmalat sanayiinde ithal girdi kullanımı ne kadar yüksekse bu etkide o kadar yüksek oluyor. Ve Türkiye’de de ne yazık ki imalat sanayisinde ithal girdi kullanım yıllar boyunca hep artıyor. Maalesef bizde, hem ithal fiyatlarının üretici ve tüketici fiyatları üzerindeki etkisi hem de kurun geçişkenlik etkisi diğer ekonomilerden daha yüksek.
Türkiye’de döviz kurundan tüketici fiyatlarına geçişkenlik dalgalı kur rejimine geçiş sonrası yavaşlamıştı ama 2018’den sonra tekrar artmaya başladı. Maliyet kanalının yanı sıra bilanço ve beklenti kanalları üzerinden gerçekleşen bu geçişkenliğin boyutuna dair farklı tahminler var ama Merkez Bankası’nın yaptığı çalışmalara göre maliyet kanalından gelen geçişkenlik yüzde 25 civarında bulunuyor. Yani döviz kuru sepetindeki yüzde 10’luk bir değer artışı tüketici fiyatlarına bir yıllık sürede ortalama 2.5 puanlık maliyet kaynaklı etki yapıyor. Üstelik bu etki gittikçe daha önemli hale geliyor. Çünkü dayanıklı tüketim malları gibi, tüketici fiyatları içerisindeki maddelerden kur geçişkenliği görece yüksek olanların sepet içerisindeki ağırlıkları zaman içerisinde artıyor.
- Faiz yanlış belirlenince
Türkiye ekonomisinde döviz kuru ve ithalat fiyatları kaynaklı maliyet baskıları zaman içerisinde arttı. Sanayideki ithal girdi oranı aşağı çekilemedikçe de bu durum devam edecektir. Eğer bu dönüşüm gerçekleştirilemiyorsa kurun ekonomideki istikrarı bozmasından kaçınmak için ekonomideki faizin seviyesinin doğru belirlenmesi kritik önem taşıyor. Türkiye 2021 yılında bu ilişkiyi göz ardı etti ve kurun bir yerde kendiliğinden dengeye ulaşacağı beklentisiyle faizi ekonominin koşullarına uygun olmayacak şekilde baskıladı. Ekonomide önce kur şokuna ve ardından kur kanalıyla enflasyon şokuna yol açtı. Hala da düzeltmekte zorlanıyor.
Kuru sadece bir rakam değildir, ekonomiye duyulan güvenin yansımasıdır. Eski Fed başkanlarından Paul Volcker’a göre bir ekonomideki en önemli fiyattır. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde’ın deyişiyle kurun istikrarı sürdürülebilir ekonomik büyümenin köşe taşıdır. Kurla rast gele oynamamak gerekir çünkü iki ucu keskin bıçak gibidir. Mesela TL’nin değer kaybı ihracatı arttırıp, ithalatı yavaşlatır ama diğer makroekonomik dengeleri de bozabilir.
Dalgalı döviz kurları, çalkantılı denizler gibidir; küresel ticarette yol almayı tehlikeli hale getirir. Kurla sık sık oynamak yerine yapılması gereken yapısal reformlarla üretimde ithal girdi oranını azaltmak; ekonomiyi dolarizasyondan kurtarmak ve Türkiye’nin dış kaynak girişine olan bağımlılığını azaltmaktır.
Makaleye Nobel ödüllü iktisatçılarla başladık yine onlardan birinin kur hakkındaki yorumuyla sonlandıralım. Joseph Stiglitz diyor ki; “Devalüasyon sadece ekonomik bir olgu değildir, aynı zamanda derin sosyal ve siyasi etkileri vardır.”