Ümit Boyner: Kadına şiddeti durdurmak için İstanbul Sözleşmesi harfiyen uygulanmalı

Yasemin SALİH
Yasemin SALİH İYİLİK FABRİKASI

Ümit Boyner, sadece iş dünyasında başarılı bir yönetici değil; aynı zamanda özellikle sivil toplum kuruluşlarında üstlendiği roller ve söylemleriyle de örnek alınan isimlerden biri. İş dünyasında çok da alışık olmadığımız şekilde, kadının birçok kimliği aynı anda yaşadığını gizlemiyor. Yani sadece bir iş insanı değil; bir anne, anneanne, eş, arkadaş olan Ümit Boyner’i de onunla röportaj yaparken gözlemleyebiliyorsunuz.

Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner’le 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde uzun uzun sohbet ettik. Pandemide kadına şiddetin artmasına, eşitsizliklerin çoğalmasına her zamanki gibi net bir dille isyan ediyor. “Bu böyle devam edemez” diyor.

Boyner olarak yürüttükleri kadının özellikle iş hayatında güçlenmesini hedefleyen projeleri de konuştuğumuz Ümit Boyner’in hayali bir gün kadınların 8 Mart’ı yaşam haklarını konuşmadan kutlayabilmeleri…

- 8 Mart için hazırlanan reklam filmi çok çarpıcı. Grup olarak kadına şiddetle ilgili ne gibi çalışmalar yaptınız bu dönemde?

2009’dan bu yana sosyal yatırımlarımızda kadın konusunu işliyoruz. Çünkü cinsiyet eşitsizliğini bir demokrasi sorunu olarak görüyoruz. Biz eğer toplumun yüzde 50’sini karar mekanizmalarında, iş hayatında olması gereken yere getiremezsek demokrat bir toplum haline gelemeyiz. Bu nedenle kadın haklarını bir toplumda demokrasinin turnusol kağıdı olarak kabul ediyoruz. 8 Mart için hazırlanan reklamda da kadına şiddete dikkat çekmek istedik. Türkiye’de her gün bir kadın öldürülüyor. Ve reklamda bahsettiğimiz “kravat indirimi” de mahkemelerde yaşanmış bir gerçek. Boyner Grup olarak İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili bir şeyler yapmayı düşünmüştük. Bu sözleşmeyi insanlar anladı mı ondan da emin değilim. Belki de bunu kitlelere anlatmamız gerekiyor. Çünkü pandemide eşitlik, önemli bir sorun olarak daha da fazla önümüze geldi.

- Kadının işte güçlenmesini destekleyen projeler hangi aşamada?

Bu konuda ilk projemiz Nar Taneleri’ydi. Burada yetiştirme yurtlarındaki genç kadınlarla çalıştık. Belki nüfus olarak çok geniş bir kitleye ulaşan bir proje değildi ama Türkiye’nin önemli bir sorununa dikkat çekti. Farkındalık yarattı. 2015’ten bu yana da “İyi İşler” projemizi yürütüyoruz. Bu, kadın girişimcileri güçlendirmek üzere yürütülen bir proje. Boyner’in kadın tedarikçileri seçildi, eğitim verildi ve mezun oldular. Bugüne kadar 98 girişimci bu programdan mezun oldu. Bunun dışında Morhipo’da bir buçuk yıl önce başlattığımız “İyi İşler Dükkanı” ile İyi İşler’den mezun olan girişimci kadınların pazara erişmesinde pozitif ayrımcılık uyguluyoruz. Bir diğer projemiz “Buluşum Platformu ile de sosyal girişimcilik kapsamındaki yeni projelere can suyu sağlıyoruz. Burada yeni girişim fikirlerine destek vermeyi hedefledik. 14 girişimciye can suyu olduk. Öte yandan Boyner’in “Askıda İyilik” projesi de büyük ses getirdi, etkili oldu.

- Peki şimdi hedefte neler var? “

İyi İşler” projemize devam edeceğiz. Katılımın da giderek arttığını görüyoruz. Eğitime katılan kadınların kapasitelerinin arttığını gözlemliyoruz. Pandemi kadın girişimcilere zarar verdi. Özellikle servis sektörü gibi kadın girişimcilerin faal olduğu alanlar kötü etkilendi. Evden çalışma kadınlara iyi gelmedi. Ekonomik açıdan zorluk çekmeyen kadın girişimciler, iş hayatından çekildi. Boyner olarak bu zararları bertaraf edebilmek adına tüm paydaşlarımızı kapsayan iç iletişim çalışmaları yaptık. Mentörlük hizmeti sunduk.

- “Yeni normal evden çalışma.” Siz nasıl bir çalışma hayatı öngörüyorsunuz?

Ben tamamen evden çalışmaya geçileceğine ihtimal vermiyorum. Eğer ortam bir parça düzelirse; aşılar vs ile normalleşme başlarsa, yeniden ofislere dönüleceğine inanıyorum. Çünkü insan sosyal bir varlık. Elbette biz, hibrit diye nitelendirilen evden çalışmayı gerektiren dönemlerde o özgürlüğü de verebiliriz ama ben ofislerin yeniden canlanacağını düşünüyorum. Pandemi, istihdamda cinsiyet eşitliği sorununu daha da derinleştirdi. Araştırmalar, pandemi döneminde kadınların işe katılım oranlarında 20 yıl öncesine dönüldüğünü ortaya koyuyor. Bu büyük bir sorun ki bizim daha istihdamda var görünen kadınların sosyal güvenlik sistemine kayıtlı olup olmadıkları, sosyal hakları gibi konuları ele almamız gerekiyordu. Ancak pandemi süreci çok kötü etkiledi. Kadının evdeki sorumlulukları, iş hayatındaki rolünü olumsuz yansıdı. Türkiye’nin bugünkü kadın istihdamı seviyesiyle hedeflediği büyüme ve refah düzeyine erişmesi mümkün değil.

- Pandemiyle birlikte ne gibi sorunlar gözlemliyorsunuz?

Yeni planlar var mı? Hala birçok sorun var ve ne yazık ki önümüzdeki dönemde cinsiyet eşitliğiyle ilgili daha da derin çalışmalar yapmak zorunda kalacağız. Öncelikle Anadolu’da sanayileşmenin gelişmesine paralel bir kadın istihdamı göremiyoruz. Sanayileşme artıyor ama aynı oranda kadınların istihdamı artmıyor. Bu bir kültür meselesi. Boyner olarak Türkiye’nin farklı bölgelerinde bulunan bir şirketiz. Yerinde toplantılarla cinsiyet eşitliği meselesini, bu felsefeyi yaymak için kaynak aktarabiliriz. Anadolu’da çok sayıda girişimci kadın var. “Buluşum” projesi kapsamında sosyal girişimci kadınlarla işbirliği yapmak bizim için enteresan olabilir. Çünkü toplantılarımızda da görüyoruz; Anadolu’da o cesareti gösteren kadınlar var. Mesele o cesareti göstermek; eğitim de sağlanınca, fikir de iyi ise iyi bir projeye finansman bulunabilir. Örneğin geçtiğimiz haftalarda İstanbul Maltepe Belediyesi ile ilçedeki kadın girişimcilere yönelik bir eğitim projesi gerçekleştirdik. Kadın girişimcilere mentoring verdik. Çok iyi bir dönüş aldık. 15 kadına mağazacılık sertifikası verildi. Yerel yönetimlerle bu işbirliğini devam ettirebiliriz. Bu projeyi Anadolu’ya yaymak için kaynak ayırabiliriz.

- İşbirliği demişken, sivil toplum kuruluşlarında da etkin roller üstlenen bir kadın olarak neler yapılmalı sizce?

Birleşmiş Milletler Kalkınma Amaçları’ndan ikisi, neredeyse tümünü kapsıyor. 5 ve 17’nci amaçlar. 5’inci madde; Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, 17’nci madde de tüm bu amaçlar için işbirliklerini, ortak çalışmayı içeriyor. Yani hedeflere ulaşmak için küresel işbirlikleri gerekiyor. Bakın McKinsey’in Eylül 2020’de yayınladığı bir araştırmaya göre pandemide her dört kadından biri stres nedeniyle işi bırakmayı düşünüyor. Raporda cinsiyet eşitsizliğinin küresel büyümeye faturası olacağı da belirtiliyor. Diyor ki; eğer iş hayatında cinsiyet eşitliği sağlanamazsa 2030 yılında küresel ekonominin kaybı 1 trilyon dolar olacak. Buna karşılık eşitlik sağlanması halinde kazanç 13 trilyon doları buluyor. Burada müthiş bir potansiyel var. Bunun için ortak çalışmak gerekiyor. Bakın bir dönem özel şirketler sosyal projelerinde kadının eğitimde, iş hayatında eşit fırsatlara sahip olması için projeler yürüttüler ama “kadına şiddet” meselesine hiç girmediler. Giremezlerdi. Bugün ise bu konuda çalışan çok fazla şirket var. Demek ki bazı şeyler değişebiliyor. Pozitif ayrımcılığa karşı çıkan kadınlar da var ama aküyü şarj edeceksek belli kotalar lazım demek ki.

Hedefler İçin İş Dünyası 
Cinsiyet eşitliğini iş hayatına taşıyor!

- Hedefler İçin İş Dünyası Platformu’nda cinsiyet eşitliği için ne gibi çalışmalar yürütülüyor?

Hedefler İçin İş Dünyası, Birleşmiş Milletler Küresel Kalkınma Amaçları’nı temel alan bir platform. TÜSİAD ve TÜRKONFED çatısı altında bulunan şirketlerin yer aldığı dev bir ağ. 40 binden fazla şirket, 250’nin üzerinde dernek bu çatı altında. Toplumun her kesimini içine alan bir büyüme modeli hedefiyle çalışıyoruz. “Kapsayıcı büyüme” diyoruz buna. Çalışmalarımız cinsiyet eşitliğini de kapsıyor, mülteci haklarını da, iklim mücadelesini de. Afetlere karşı dayanıklılığı da hedefliyor, işletmelerin bu tür krizlere hazır olmaları için çalışmalar yürütüyoruz. Eğitimleri UNDP tasarlıyor. Hedefimiz iş yapış şekillerini değiştirmek. Özellikle KOBİ’lerin güçlenmesini hedefliyoruz.

‘Kadını erkeğin gözüyle değerlendiren anlayışa devam edemeyiz’

Türkiye; kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet ve bunlarla mücadeleyi hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nin öncüsü, imzacısı oldu. UMUYORUM; bu sözleşme harfi yen uygulanır ve bizler 8 Mart’ı gerçekten kutlayabiliriz.

Biz hala kadın cinayetlerini konuşuyoruz. 2020 yılında 300 kadın öldürüldü. 171 şüpheli ölüm var. UMUYORUM; artık 8 Mart’ta insanların yaşam hakları yerine sadece eşitliği konuşuruz.

Kadın şiddetine yönelik haberlerin dili değişmeli. Toplumda kadının boşanması anormalmiş gibi gösteriliyor. Bu haberlere bakıldığında sanki kadın suçlu. UMUYORUM; kadını erkeğin, aile kalıplarının gözüyle değil insan olarak görebiliriz. Kadını erkeğin gözüyle değerlendiren anlayışla yola devam edemeyiz. Bunu bitirmeliyiz. Yaşam hakları için İstanbul Sözleşmesi uygulanmalı. Pandemi ile birlikte eşitsizlikler arttı ve kadınlar en çok etkilenenler oldu. Pandemi bittiğinde de büyük bir eşitsizlik ortamıyla karşılaşacağımız belirtiliyor. UMUYORUM; değişiriz. Değişmemiz lazım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar