Uluslararası vergilendirmede kartlar yeniden dağıtılıyor
Uluslararası vergilendirmeye ilişkin bugün yürürlükte olan kurallar, 1920’lerde ülkeler arasında varılan ve sonrasında iki taraflı vergi anlaşmalarıyla vücut bulan uzlaşıya dayanmaktadır. Bu yüzyıllık uzlaşı zaman içerisinde iki temel problemi çözmede yetersiz kalmıştır. İlk olarak, mevcut kurallar bir şirketin başka bir ülkede ancak “fiziksel” olarak varlık göstermesi halinde bu ülkede vergilendirilmesini öngörmektedir. Ancak, bugünün dijital dünyasında, çok uluslu işletmeler (ÇUİ) herhangi bir fiziki varlığa ihtiyaç duymadan bir ülkede çok yüksek bir iş hacmi yaratıp gelir elde edebilmektedir. İkinci problem ise, ÇUİ’lerin mukim olduğu birçok ülkenin bu şirketlerin sadece yurt içinde elde ettikleri gelirleri vergileyip yurt dışı kazançlarını, bu kazançlar ilgili ülkelerde vergilendirildiği varsayımıyla vergilendirmemesidir. Ancak, bilançolarda marka, telif (copyright), patent gibi maddi olmayan varlıkların payının artışı ve şirketlerin kârlarını düşük veya sıfır vergi oranlı ülkelere kaydırmaları ÇUİ’lerin vergiden kaçınmaları sonucunu doğurmuştur. Bu durum da yabancı sermaye çekmek isteyen ülkeler arasında vergi oranlarının düşürülmesi yoluyla bir vergi rekabetine yol açmıştır.
OECD, çok uluslu işletmelerin vergiden kaçınmalarının yıllık maliyetinin 100-240 milyar Dolar olduğunu veya başka bir ifadeyle küresel kurumlar vergisi gelirinin %4-10’nuna tekabül ettiğini tahmin etmektedir. Devletlerin ÇUİ’leri vergilendirmede yetersiz kalmaları dijital hizmet vergisi gibi tek taraflı ulusal vergiler almalarına ve bu vergilere misilleme olarak özellikle ABD’nin gümrük tarifelerini artırmasına yol açmıştır.
OECD, uzun bir süredir yukarıdaki iki temel problemi de içeren birçok uluslararası vergilendirme sorunu üzerinde çalışmaktadır. Özellikle 2013 yılında başlayan BEPS (Base Erosion Profit Sharing – Matrah Aşındırma Kâr Aktarımı) projesine 139 ülke katılmış ve çok ciddi çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların bir sonucu olarak yukarıda belirttiğim iki probleme çözüm getiren uzlaşı geçen Haziran ayı içerisinde G7 ülkeleri arasında sağlanmış, Temmuz ayında da 130 ülke bu uzlaşıyı kabul ettiğini ilan etmiştir. Daha sonra 2 ülkenin katılımıyla uzlaşıyı benimseyen ülke sayısı 132’ye çıkmıştır. Bu 132 ülke, dünya ekonomisinin %90’nı temsil etmekte olup varılan uzlaşının uygulanabilirliği açısından önemlidir. Uzlaşıya şimdilik imza atmayan ülkeler arasında düşük kurumlar vergisine sahip İrlanda, sadece dağıtılan kar paylarından vergi alan Estonya, Macaristan, Barbados, Sri Lanka, Nijerya ve Kenya olup vergi cenneti olarak kabul edilen bazı ülkeler de uzlaşıyı kabul etmiştir.
Geleceğin uluslararası vergilendirmesine temel olacak uzlaşı iki sütunlu bir paketten oluşmaktadır. (Ben bu uzlaşıyı Avrupa Birliği’nin, o zamanki adıyla Avrupa Topluluğu’nun kuruluşundaki üç sütunlu yapıya benzetiyorum.) Söz konusu paketin detayları aşağıdaki gibidir.
1. Sütun (Pillar One), ÇUİ’lerin kârlarının ve vergilendirilmelerinin ülkeler arasında daha adil dağılımını sağlamayı amaçlamakta olup bu şirketler üzerindeki vergilendirme yetkisini mukim olunan ülkelerden herhangi bir fiziksel varlığa (işyerine) gerek olmadan faaliyette bulunup gelir elde ettikleri, mal ve hizmetlerin tüketildiği pazar ülkelerine kaydırmaktadır.
Bu sütundaki yapı uyarınca, küresel cirosu 20 milyar Euro’yu, vergi öncesi kârlılığı %10’u aşan ÇUİ’lerin bu %10’luk marjı aşan kârlarının %20-30’u, elde edilen cirolar dağıtım anahtarı olarak kullanılarak gelir elde edilen pazar ülkelerine yeniden dağıtılacaktır. ÇUİ, bir ülkede 1 milyon Euro üzerinde (40 milyar Euro altında GSYİH’ye sahip ülkeler için 250 bin Euro) gelir elde ediyorsa kârından bu ülkeye yeniden dağıtım yapılacaktır. 20 milyar Euro’luk eşiğin, uygulamanın başlamasından itibaren 7 yıl sonra 10 milyar Euro’ya indirilmesi öngörülmektedir. Petrol, doğal gaz, maden çıkarma sektörleri ile regüle finansal hizmetler kapsam dışında olacaktır.
Yeni uluslararası vergilendirme uzlaşısı ve ülkeler arasında uygulamada uygun koordinasyon ile dijital hizmet vergisi gibi vergiler kaldırılacaktır. OECD, birinci sütun ile 100 milyar Dolar’dan fazla kâr üzerindeki vergilendirme hakkının pazar ülkelerine kayacağını tahmin etmektedir. Ayrıca, ilk etapta kapsama 100 civarında ÇUİ’nin gireceği düşünülmektedir.
2. Sütun (Pillar Two) ise kurumlar vergisi oranı indirimi olarak yaşanan vergi rekabetine bir taban oluşturacak şekilde bir asgari küresel kurumlar vergisi oranı öngörmektedir. Teknik detaylarına girmeden önce, bu sütunun temel özelliği konsolide cirosu 750 milyon Euro’yu aşan ÇUİ’lere asgari %15 kurular vergisi oranı uygulanmasını getirecek olmasıdır. (Buradaki ciro sınırının dijital hizmet vergisi ile aynı olduğuna dikkat çekiyorum.)
İkinci sütunun teknik detaylarına girersek, bu sütun iki unsurdan oluşmaktadır.
1) İlk unsur birbiriyle bağlantılı ve GloBE (Global anti-Base Erosion – Küresel Matrah Aşındırmayı Önleme) kuralları olarak bilinen iki alt kuraldan oluşmaktadır.
a) Gelir Kapsama Kuralı (Income Inclusion Rule – IIR): Geliri düşük oranda vergilendirilen şirketin ana işletmesinin bulunduğu ülkenin ilave vergi alması.
b) Düşük Vergilendirilen Ödeme Kuralı (Undertaxed Payment Rule – UTPR): Düşük vergilendirilen gelirin Gelir Kapsama Kuralına göre ana işletmede ilave vergilendirilmediği durumda, iştirak bünyesinde indirimlerin reddi veya düşük vergilendirmeye denk düzeltme yapılması.
İlave vergilendirmenin yapılması için, ülke bazında belirlenen ve vergi matrahı ile kapsanan vergilerin tanımı konusunda ortak tanıma dayanan efektif vergi oranı dikkate alınacaktır.
2) Vergiye Tabi Olma Kuralı (Subject to Tax Rule - STTR): Vergi anlaşmalarına dayanan bir kural olup gelirin elde edildiği ülkenin asgari oranın altında vergiye tabi olan belli ilişkili kişi ödemeleri üzerinden vergi almasını sağlar.
GloBE kuralları BEPS’in 13. aksiyonunda belirtilen ve ülke bazlı raporlamaya (CbCR) göre 750 milyon Euro ciro eşiğini aşan ÇUİ’lere uygulanacaktır. Bununla birlikte, devletler merkezi kendi ülkelerinde bulunup da eşiği aşmayan ÇUİ’lere isterlerse IIR kuralını uygulayabileceklerdir. ÇUİ’lerin nihai ana işletmesi konumunda olan kamu kuruluşları, uluslararası örgütler, sivil toplum kuruluşları, emeklilik ve yatırım fonları GloBE kurallarına tabi olmayacaktır. Maddi duran varlık ve ücretlerin tutarının en az %5’i (5 yıllık geçiş döneminde en az %7,5) kadarlık bir gelir GloBE uygulaması dışında olacaktır. Ayrıca, OECD model çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasında düzenlenen uluslararası gemi taşımacılığı uygulamadan istisna olacaktır.
Gelişmekte olan ülkelerin ikinci sütunda uzlaşı sağlaması için Vergiye Tabi Olma Kuralı (STTR) uygulaması önemlidir. Bu nedenle, gelişmekte olan ülkeler istemeleri halinde, faiz, royalty ve belirlenen bazı ödemelere STTR asgari oranının altında nominal kurumlar vergisi oranı uygulayan üye ülkeler ile imzalamış oldukları çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarında asgari vergi oranına yer verebileceklerdir. Bu durum, mevcut anlaşmaların değiştirilmesi anlamına gelmektedir. Vergileme hakkı ise asgari oran ile ödemelerde uygulanan vergi oranı arasındaki fark ile sınırlı olacaktır. STTR asgari vergi oranı ise %7,5-9 arasında olacaktır.
OECD, ikinci sütun ile getirilecek asgari %15’lik küresel kurumlar vergisi sayesinde yıllık 150 milyar Euro’yu aşan bir vergi geliri yaratılmasını beklemektedir.
Uzlaşıya varılan iki sütunlu yapıya ilişkin detayların Ekim 2021’de paylaşılması, çok taraflı anlaşmanın 2022 yılında imzaya açılması ve 2023 yılında uygulamanın başlaması beklenmektedir.
Dijital ekonominin yeterince vergilendirilmediği gerekçesiyle başlayan uluslararası çalışmalar yavaş yavaş meyvelerini vermeye başlamış ve ülkeler bir uzlaşıya varmış gözükmektedir. Her ne kadar öngörülen eşik değerler şimdilik az sayıda şirketi kapsayacak olsa da bu eşik değerlerin zaman içinde düşürülmesiyle birlikte kapsama giren şirket sayısı artacaktır. Gelecekte uzlaşıya katılacak ülke sayısının da artmasıyla birlikte, uluslararası şirketlerin vergi planlamasındaki alanları daralacak olup bu uzlaşı küresel vergi adaleti açısından önemlidir. Pastadan Türkiye’ye ne kadar pay düşeceğini ise zaman içinde hep birlikte göreceğiz.
Sözün özü: Bölüşümde adalet sağlanmadan kalıcı barış olmaz.