Ülkeler için gıda ve enerji bağımsızlığının önemi
Erdoğan Kutlu
Makine Mühendisi
Ülkelerin bağımsızlığı için finans, teknoloji, ekonomi, savunma, gıda ve enerji bağımsızlığı son derece önem arz etmektedir.
Gıda ve enerji bağımsızlığını sağlayamayan ülkeler, küresel gıda teröristlerinin teşviki ve yönlendirmesi ile GDO’lu tohumları, kimyevi gübreleri ve zirai ilaçları kullanarak, bir taraftan halkının çeşitli hastalıklara yakalanmalarına sebep olurken, diğer taraftan da bu hastalıklarla mücadele için milyarlarca döviz ödeyerek ilaç ithal eden ülke durumuna düşmektedirler.
Özetle; gıda ve enerji bağımsızlığını sağlayamayan ülkeler GDO’lu tohumları üreten, ilaçları üreten ve petrol ürünlerini üreten küresel güçlerin kontrolünde yaşamaya mecburlardır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 17 Şubat 1923 günü “İzmir İktisat Kongresi”nde yaptığı açış konuşmasında;
“Kılıçla fetih yapanlar, sabanla fetih yapanlara yenilmeye ve sonunda yerlerini terk etmeye mahkûmdur” diyerek, toprağın ve tarımın önemini belirtmiştir. Örnek olarak da Ankara’nın en kıraç bölgesine Atatürk Orman Çiftliği’ni kurmuş, “Cumhuriyet Köyü Projesi” ni hazırlamış, topraksız köylüye toprak verilmesi için “Toprak Reformu” nu yapmış, üretim yapacak köylülerin eğitilmesi için Köy Enstitüleri projesini hazırlamış, üretilen ürünlerin satın alınması ve işlenmesi için de sanayi tesislerini kurmuştur. Örneğin; pamukların alımı için Sümerbank tesislerini kurmuş, yün alımları için Merinos tesislerini kurmuş, tütün, çay ve anason alımları için Tekel tesislerini önce millileştirmiş sonra da yeni tesisleri kurmuş, buğday alımları için Toprak Mahsulleri Ofisi’ni (TMO) kurmuş, pancar alımları için Şeker Fabrikaları’nı kurmuştur. Ayrıca üretilen pancarı fabrikaya getiren köylüye pancar parası ödendikten sonra ücretsiz küspe verilerek hayvanlarının sağlıklı beslenmesi de sağlanıyordu. Bugün ise besiciler, artık yemi para ile alıyorlar ve aldıkları yemlerin ne kadar sağlıklı olduğu ise bilinmiyor.
- Ayrıca, bir dönüm pancar ekili arazi yedi dönüm ormanın verdiği oksijeni vermektedir.
- Satılan şeker fabrikaları, şeker üretimi yapmadı. Şeker pancarı üretimi için kota getirildi ve “Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ)” üretimi teşvik edildi.
Atamız, 1923-1938 yılları arasında uyguladığı “Milli Kalkınma Projesi” ile dış borç almadan halkın tasarrufları ile bankalar ve sanayi tesislerini kurdu ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nin borçlarını da ödeyerek; tam bağımsız, anti-emperyalist, çağdaş bir Cumhuriyet olarak Dünya’ya örnek olmuştu.
Ancak 10 Kasım 1938 günü Atamızı kaybetmemiz ile beraber, hedeflerimizi ve heyecanımızı da kaybettik. Çağdaş eğitim sistemi ile halkın eğitim düzeyi yükseltilmeden ve kişi başı milli gelirimiz artırılmadan çok partili sisteme geçildi ve yapılan seçimle iktidara gelen hükümet; önce toprak reformunu iptal etti, sonra Köy Enstitüleri’ni kapattı ve köyden kente göç başladı. Kentlerin etrafında gecekondulaşmalar başlayarak, bu bölgeler önce ticari rant sonrada siyasi rant merkezleri oldu.
Milletin efendisi olan “üretici köylüler”in çoğunluğu, göçle birlikte, kentlerde; hem milletin hizmetçisi hem de tüketen yeni kentliler olmaya başladılar.
Ayrıca, Özelleştirme adı altında milletimizin tasarrufları ile kurulan bankalar ile sanayi tesislerinin çoğu satıldı.
Marshall yardımları ile halkımızın süt tozu, margarin yağları ve kimyevi-gazlı içeceklerle tanışması sağlandı. Kullananlarda sağlık sorunları başladı.
Bir zamanlar kendine yeten ülkeler arasında bulunan ülkemiz, üretime önem vermemesi ve “Paramız var da ithal ediyoruz” anlayışı ile bugün maalesef gıda ve enerji hammaddelerini ithal eden ülkeler arasında yer almaktadır.
- “Üretmek bir milletin istikbalidir”, “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.” Mustafa Kemal ATATÜRK
Ülkemizin gıda ürünleri olarak kendine yeten bir ülke olması, enerji ihtiyaçlarını da yenilenebilir enerji kaynaklarından temin etmesi hepimizin ortak amacı ve dileğidir.
Bu amacımıza ulaşabilmemiz için;
- Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) tekrar kurulması ve konusunda uzman liyakat sahibi kişilerden oluşturularak, projeler geliştiren örnek bir kurum olması.
- Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından gıda bağımsızlığının sağlanabilmesi için;
- Akıllı tarım uygulamalarının teşvik edilmesi ile birim araziden ve birim hayvandan en yüksek verimin alınmasını sağlayacak projelerin hazırlanması,
- Konu ile ilgili Sivil Toplum Kuruluşları’nın hazırlamış olduğu projelerin değerlendirilmesi, (Ziraat Müh. Odası, Ziraat Odaları Birliği, Orman Müh. Odası, Gıda Müh. Odası, Su Politikaları Derneği…)
- Ülkemizin nüfus artışı da dikkate alınarak, ihtiyaç olacak endüstri bitkilerinin, tıbbi ve aromatik bitkilerinin, yem bitkilerinin, meyvelerin, sebzelerin ve etlerin (kırmızı et, beyaz et, balık) üretimi ile ilgili planların hazırlanması,
- Verimli arazilerin sanayilere ve konut yapımına açılmasının önlenmesi,
- Sabit ve gezici “Toprak Tahlil Laboratuvarları” ile ülkemizin tüm ekilebilir topraklarının tahlillerinin yapılması ve Azot (N), Fosfor (P), Potasyum (K) değerlerinin belirlenmesi ve eksiklerin takviye edilmesi. Toprağın nemliliğinin korunması için Zeolit kullanımının teşvik edilmesi
- Toprak ve Su Enstitüleri ile Tohum ve Fidan Enstitüleri’nin tüm bölgelerde kurulması ve ata tohumlarımızın korunması (GDO’lu tohumlar ile NBŞ üretiminin yasaklanması)
- Toprak erozyonunu önlemek amacıyla ağaçlandırma seferberliğinin başlatılması ve ağaçlandırma için özellikle çocukların katılımının sağlanması,
- Meraların ıslahı ve protein değeri yüksek bitkilerle zenginleştirilmesi, (yonca, arpa, mısır, pancar… )
- Köylerin kooperatifleşmeleri ile birer üretim, pazarlama ve turizm amaçlı “İhtisas Köyleri” haline dönüşmelerinin teşvik edilmesi, (Örnek: İstanbul Beykoz’daki Polonezköy ve İzmir Urla’daki Bademler Köyü gibi)
- Organize Tarım Bölgeleri ile Organize Hayvancılık Bölgeleri’nin kurulmasının desteklenmesi ve teşvik edilmesi,
- Tavukçuluk ile yumurta üretimi yapan işletmelerin sektörel boyutta desteklenmesi ve teşvik edilmesi,
- Balıkçılığın (açık deniz, tatlı su ve kültür balıkçılığı) geliştirilmesi ile ilgili planlamaların yapılması ve teşvik edilmesi,
- Organik yem ve organik gübre üretiminin teşvik edilmesi,
- Su tasarrufunun sağlanması için “Damla sulama sistemleri”nin zorunlu olması.
- DSİ tarafından hazırlanan “Havza Sulama Planları”nın değerlendirilmesi
- Sınır geçen sularımız Fırat ve Dicle’den, Suriye ve Irak’a vermeyi taahhüt ettiğimiz 500 m³/sn suyu, yağışların azalması halinde yerine getiremememiz su savaşlarına neden olabilir. Bu nedenle ilgili ülkelerle taahhüt miktarı belirtilmeden yeni bir anlaşmanın yapılması önem arz etmektedir. Bu konuda “Su Politikaları Derneği”nin önemli çalışmaları bulunmaktadır.
- Köy Enstitüleri benzeri uygulamalı gıda, tarım ve hayvancılık meslek okullarının açılması ve mezun olanların “köy okulları”na öğretmen olarak atanması ve taşımalı eğitime son verilmesi.
- Tarım ve Hayvancılık Ürünlerinin;
- Depolanması için “Lisanslı Soğuk Hava Depolarının” yapılmasının teşvik edilmesi,
- Nakliye esnasında ürünlerin fire oranlarının asgariye indirilmesi için “Frigorifik Konteynerler” ile taşınmasının teşvik edilmesi,
- Ürünlerin öncelikli olarak denizyolu ve demiryolu ile taşınmasının teşvik edilmesi ve meyve-sebze üretim merkezleri olan;
- Antalya Limanı ile Konya Hızlı Tren hattının yapılması,
- Alanya Limanı ile Karaman Hızlı Tren hattının yapılması,
- Mersin Limanı ile Karaman Hızlı Tren hattının yapılması sağlanmalıdır.
- C. Ziraat Bankası’nın kuruluş amacına uygun olarak “İhtisas Bankası” işlevine dönüştürülmesi ve konusunda uzman kadrolar oluşturularak, teknoloji yoğun tarım ve hayvancılık projelerine düşük faizli / uzun vadeli krediler vermesi
- Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı tarafından enerji bağımsızlığının sağlanması için;
- Topografya, toprak özellikleri, iklim, bitki örtüsü ve insan faktörü sonucunda oluşan erozyon ile baraj göllerimizde türbin seviyesine kadar dolan “Canlı Toprak”ların “Tarak Gemileri” ile çıkarılması ve alüvyonlu bu toprakların verimli tarım arazilerine yayılarak geri dönüşümünün sağlanması,
- Güneş Enerjisi Sistemleri’nin (GES) üretiminin teşvik edilmesi ve gelecek 5 yıl ve 10 yıllık planlamaların yapılması. Güneş enerjisi olarak zengin bir bölgede bulunmamızı değerlendirerek enerji ihtiyacımızın asgari %75’inin güneşten temin edilmesi planlanmalı ve gerçekleştirilmelidir.
- Rüzgâr Enerjisi Sistemleri (RES)’nin üretiminin ve kullanımının teşvik edilmesi,
- Jeo-termal Enerjisi Sistemleri’nin (JES) kullanımının teşvik edilmesi,
- İnşaatlarda ısı yalıtım malzemelerinin kullanılmasının zorunlu olması,
- Enerji iletim hatlarında ki kayıpların azaltılması amacıyla sürekli kontrollerin yapılması ve uygun olmayan kabloların yenilenerek kayıpların asgariye indirilmesi,
- Sanayi tesislerindeki sistem içerisinde kayıp olan “reaktif enerji”nin “aktif enerji” ye çevrilmesini sağlayacak “Güç Kompanzasyon Üniteleri”nin bulunmasının zorunlu olması,
- Gelişen enerji teknolojileri ile günümüzde elektrik enerjisinin depo edilebiliyor olması ile enerjinin kablosuz iletimi çalışmalarının son aşamaya gelmiş olması dikkate alınarak, gelecek için yeni teknolojilerin takip edilmesi,
- Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde “Enerji Teknolojileri Ar-Ge Enstitüsünün” kurulması ve ülkemizin enerji bağımsızlığının sağlanması için projelerin geliştirilmesi.
- Temiz enerji üretim sistemlerini üretecek sanayilere ve kullanacaklara düşük faizli / uzun vadeli kredi imkânı sağlayacak “İhtisas Bankası” konumunda bir “Çevre Bankası”nın kurulması
- Gıda ve enerji bağımsızlığının sağlanması amacıyla;
- İlgili Bakanlıklar tarafından projelerin hazırlanması,
- Üniversitelerin ilgili fakülteleri tarafından projelerin hazırlanması,
- “Sivil Toplum Kuruluşları” tarafından projelerin hazırlanması,
D.P.T. ye gönderilmesi ve Planlama Teşkilatınca uygun görülen projelerin gerçekleştirilmesinin sağlanması gerekmektedir.
Özetle; ülkemizin geleceği açısından büyük önem arz eden “Gıda ve Enerji Bağımsızlığı”nın sağlanması ancak akıl ve bilime dayalı yöntemlerle ve konusunda uzman liyakat sahibi yöneticilerle çözülebilir.
Bunun için “Akılı Tarım Uygulamaları”nı teşvik etmemiz, yeni dijital çözümler geliştirmemiz ve tarım alanlarımızı sürekli olarak dronelar ile izlememiz gerekiyor.
Aksi uygulamalar ise, stratejik bir silah olan GDO’ lu tohumları, kimyevi gübreleri, zirai ilaçları ve petrol ürünlerini kullanarak “Gıda ve Enerji Bağımsızlığı”ndan ve halkımızın sağlığından vazgeçmek demektir.
Sertifikalı GDO’lu tohumların kullanılmasının zorunlu olması halinde ise, kendi topraklarımızda ata tohumlarımızı ekmenin dahi yasak olması demektir. Bu nedenle stratejik öneme sahip ata tohumlarımızı saklamamız çok önemlidir. Onlara umudun ve sevginin tohum topları diyebiliriz. Ata tohumlarımız ile ülkemizde bir cennet yaratabiliriz. Çok çeşitli bitkilerin ve ağaçların yetişmesi ile beraber sadece insanlar değil, hayvanlar da faydalanacaktır.
Ülkemizin “Gıda ve Enerji Bağımsızlığı”nı sağlaması dileklerimizle.