Uğraşması zor insanlar

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ

Bugün 10 Kasım. “Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır” diyen Atamızı kaybedeli 83 yıl geçti. Tarihte bu kadar çok kişinin bir kişiye bu kadar borçlu olduğu benzer bir durum yoktur. Sevgi ve saygıyla anıyoruz.

İnsan idaresi kolay iş değildir. İnsan bazen kendi kendini idare edemiyor nerede başkalarını. Gelgelelim işletmecilik dediğin şey, tüm çalışanların robot olduğu gelecekteki bir gün gelene kadar, insan idaresi demektir. Etrafınıza bakın aynı sosyalizasyon dediğimiz, insanların değer yargılarını kazandıkları, oturmasını, kalkmasını, yemesini, içmesini öğrendiği süreçten geçen insanların aşağı yukarı aynı olması beklenir ama her çeşit insan çıkıyor bu süreçten. Yalancı var, doğrucu var, kibar var, kaba insan var, dolandırıcı var, dürüst var. Kimi çalışkan, kimi tembel. Her türlü insanla çalışmak zorundasınız.

Türkiye, an azından benim neslim, insanların ‘ayıp’ veya ‘utanılacak şey’ kavramlarıyla eğitildiği bir toplumdu. Toplumdu diyorum çünkü duyduğum, medyada çıkan haberlerden öğrendiğim şeyler günümüzde artık ayıp ve utanılacak şey gibi kavramları artık çoğu insanın umursamadığı gibi bir kanı uyandırıyor bende.

Ayıp kavramının dominant olmadığı ama onun yerine ‘suç’ kavramının hâkim olduğu batı kültürlerinde insanlar yapılmaması gereken işleri yaptıkları halinde bu hareketin suç olacağını bildikleri için yapmazlar. Yoksa ayıptır diye değil. Okurlarım bilirler ben kariyerimin son on-beş senesini Birleşmiş Milletlerde, Cenevre kentinde geçirdim. Malum İsviçre demokrasi sıralamasında 12. Sırada. Norveç 1. Sırada Türkiye ise 104. Sırada. Cenevre’de gece saat 10’dan sonra tuvalette sifon çekip de komşuları şikâyet ettirirseniz polis gelir. Belediye yasası var. Gürültü yasak ve sifon çekmek gürültü sayılıyor! Eskiden “Gece yarısı gürültü etme. Komşulara ayıp” diyerek mâni olunan şeyler orada yasalarla düzenlenmiş.

Şimdi bizde ayıp kalmadı gibi bir şey. Yasalar neyi ne kadar düzenleyebiliyor gayrı ben bilemiyorum. Hoca bu nereden esti diyorsanız kısaca söyleyeyim. Hayatımın elli elli-beş senesini insan idare ederek geçirdim. İşletmelerde yöneticilik yaparken canınızı en acıtan şey bilanço ve kar-zarar tabloları değil insanlardır. Sizlerin deneyimlerini bilemem ama bir yöneticiyi en mutlu kılacak şeylerin başında çalışanlarının mutluluğu ve sadakati gelir. Bunlar yoksa bilanço ve kâr zarar cetvellerinin ne söylediği uzun vadede bir anlam ifade etmez. Onun için bugün sizlerle yaygın insan kusurlarından bahsetmek istedim. Yaygın inan kusurları derken yalancılık, sahtekârlık, hırsızlık, utanmazlık gibi zaten her kültürün kötülediği kusurlardan bahsetmiyorum. İnsanların tüm kusurlarını bildiğimi iddia edecek kadar megaloman değilim. O nedenle en gözüme batan bir yaygın kusurdan bahsedeceğim: Kibir.

Her dinden, kibrin kötülüklerini anlatan bir düzine öğretiye, doğudan batıdan düşünürlerin kibirli olmayın uyarılarına rağmen kibir ve bunun sonuçları insanların en yaygın kusuru olmaya devam ediyor. Zaten tarihsel olarak bu böyle olmasa konuda bu kadar laf söylenmezdi. Anlaşılan asırlardır kimse dinlememiş veya ne dendiğini anlamamış. Öyle anlaşılıyor ki insanlar kibirle doğuyor. Bir kısmı bu kibirle yaşıyor ve de ölene kadar bunu içinden çıkaramıyor. Eğer kibirliliğin ciddi bir insan eksikliği olduğuna inanmıyorsanız umarım bu yazıdan sonra fikrinizi değiştirirsiniz.

Kibirli bir insan çalışanlarınızdan biriyse size olan etkisi başka ama yok amirinizse etkisi bambaşka olur. Birçok kimse kibirli bir amir yerine kibirli bir memurun idaresinin daha kolay olduğunu sanır. Bu doğru değildir. İkisi de zordur. Çünkü çözüm kibirli kişinin içinden bu huyu sökmekten geçiyor buda çoğu kez olanaklı değildir.

Rahmetli Süleyman Demirel’in bir lafı vardı. Aslında bir güçleri olmamasına rağmen dünyayı yerinden oynatacaklarını zannedenler için “Kendine birtakım güçler vehmedenler[1] var” derdi. Ben Demirel kadar meşhur olmadığım için benim “İhtirasları kapasitelerini aşan insanlar” eleştirim o kadar bilinmiyor ama paralel bir düşüncenin ifadesidir. Kibirli insanlar kendilerinde başkalarında olmadığına veya yeteri kadar olmadığına inandıkları birtakım hasletler olduğuna inanırlar. Kibirli insanlar tahminlerin aksine kandırılmaları kolay insanlardır da. Bu kandırılmanın cezasını hem kendileri hem de başkaları çekerler. O nedenle yetkili kişilerde kibir son derecede risklidir.

Bir ara Türkiye’yi servetiyle kasıp kavuran, şirketler satın alan, açan kapayan bir iş adamına danışmanlık yapmam kıramayacağım biri tarafından rica edilmişti. Dostum ve ben bu iş adamının davetiyle kalabalık bir gurupla beraber bir seri danışmanlık toplantısına katılmak üzere Londra’ya yollandık. Orada işletmecilik dehası gerektirmeyen bir şey gözledim: Adamın etrafını yalakalığı menfaat temini için yapmaktan çekinmeyen insanlar doldurmuştu. Ben bu manzarayı defalarca gördüm. Hani dedim ya utanma hissi diye işte onun yokluğu veya utanmazlığın bolluğu. Adamda para bol ya, herkes bir girişimci, herkes fırsatların en iyisini biliyor ve de anlatmaya gönüllü. Adamı yalnız yakalamak neredeyse imkânsız. Aynı manzarayı seneler sonra şimdi rahmetli olan ünlü bir sanatçı dostumu ziyarete gittiğimde seyretmiştim. İşlerinden çok para kazanmıştı. Benim odasında oturduğum bir kahve içimliği süresinde bir ‘ziyaretçi’ yat limanı bir diğeri de filim stüdyosu projesine dostumu yatırım yapması için ikna etmeye çalıştılar. Londra’da bir sabah kahvaltısında yalnız yakaladığım iş adamına dikkatli olmasını tavsiye ettiğimde bana “Bana akıl verecek biri benden akıllı olmalıdır” deyince bu kibir gösterisine “Kimin sizden akıllı olduğuna da siz karar vereceksiniz herhalde” diye tepki göstermiştim.

Tahmin edeceğiniz üzere bu ünlü insanla bir iş ilişkimiz olmadı. Kendisi beş sene içinde tüm servetini batırdı hatta galiba biraz da hapis yattı galiba. Aynı şekilde ünlü sanatçı dostum da büyük paralar kaybettikten sonra rahmetli oldu.

Batı popüler yazınında buna ‘Woebegone Gölü’ sendromu derler. ‘Lake Woebegone Günleri’ ABD’nin Minnesota Eyaletinde St. Paul kentinden yayın yapan bir radyo programıydı. Wobegon gölü bir küçük hayali kasabanın adıydı. Kasabanın tüm kadınları güçlü, erkeklerin hepsi yakışıklı çocukların hepsi averaj üstüydü. Bu nedenle insanların yaptıklarını ve yeteneklerini abartma eğilimlerine Woebegone sendromu denir.

İnsanların bu eğilimlerinin altında yaygın bir sebep yatar. İnsanlar için ‘kendine güven’ hissiyle ‘yetenek sahibi olduğunu bilmek’ duygusunu birbirlerine karıştırmak kolaydır. İşin kötüsü bu tip insanlar iddialı, kendine güvenli konuşmalarıyla başkalarını etkileyip yüksek makamlara da gelebilirler[2]. Çoğu kez bunun sonucu çalışanlar ve onların liderliğindeki örgüt için hüsran ve yıkım olur. Bir noktadan sonra bu insanlar artık dönüş yapıp da alçak gönüllülük gösteremezler, aksayan işlerin kabahatini hep başkalarına yıkarlar. Onlar için tevazu artık zaaf göstergesidir. Ne yazık ki bu tür insanların başkalarını sahip olmadıkları yeteneklere sahip olduklarına inandırmalarının kolaylığı Woebegone sendromunun ciddiyetiyle doğru orantılı olarak artar[3]. Bu nedenle de bazı örgütlerin tepelerinde dolaşan insanların buralara nasıl geldiğini anlamakta zorlanır şaşar şaşar kalırsınız.

Araştırmalar bu tip yöneticilerin küstahlıklarının arttıkça onların yolsuzluk ve anti-sosyal davranışlara olan eğilimlerinin de arttığını gösteriyor. Haklarında çekilen dokümanter filmleri seyrettinizse bileceksiniz batı dünyasının son yollarda şahit olduğu en büyük uluslararası skandalların sorumluları sayısız kadını taciz eden mütecaviz Harvey Weinstein, saadet zinciri ile 65 milyar dolar dolandıran Bernie Madoff ve ünlü tellal Jeffrey Epstein’in ortak noktaları kendilerine olan aşırı güvenleri ve kibirleriydi. Anlaşılan büyüklük sanrıları onların irade, kendini kontrol, empati hislerini köreltmiş ve dokunulmazlık illüzyonlarını desteklemişti. Bu da sonları oldu.

Kendinizde bu hastalığın belirtilerini görüyorsanız sizin için yapılacak tek şey hem sizin hem de yakınlarınız ve çalışanlarınız için kendinizi şifa bulmak için zorlamanızdır. Acil şifalar dilerim. Yok, sizde bu hastalık belirtileri yok ama böyle biri için çalışıyorsanız olanak ölçüsünde eleştirmeyin hiçbir faydası olmaz, yalakalığın da faydası genellikle kısa ömürlüdür. Kibirleri onların kimseye borçlu kalmasına izin vermez. Kendilerine yapılan yağcılığı hak ettiklerini sandıkları için yalakaların iltifat ve desteklerini olağan sayarlar. Yine de doğru işlerin doğru yapılması için uğraş verebilirsiniz. Bunun için saçmaladığı zaman (ki garanti saçmalayacaktır) yapıcı alternatifler sunun ve laflarını dinleyip de yapmamanız gerek işleri yapmayın hem siniriniz bozulmaz hem de sizi riske atacak işlere bulaşmazsınız. Ancak tüm bunların büyük bir olasılıkla bir işe yaramayacağını bilerek biran evvel oradan gitmenin, böyle biri için çalışmamanın bir yolunu bulun.

Sağlıcakla kalın

Kaynak:

[1] Olmayan bir şeyi var saymak, zannetmek.

[2] Amy Edmondson ve Tomas Chamorro-Premuzic, “Arrogant Leaders Continue To Rise. Here’s How To Deal With One”, Fastcompany, 1 Kasım, 2021

[3] Rober Sutton, “Some Bosses Live in a Fool’s Paradise”, 3 Haziran, 20109, Harvard Business Review.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İzahat 11 Ekim 2023
Rekabet 04 Ekim 2023
Özür ve devam 27 Eylül 2023
Benchmarking 30 Ağustos 2023
Bencmarking 23 Ağustos 2023
Kontrol 16 Ağustos 2023
Denetim 09 Ağustos 2023
Tırışkadan işler 02 Ağustos 2023