Üçüncü nesil girişimciden büyük Londra hamlesi
Avantgarde Collection'ı da içinde bulunduran Lucis Girişim'in kurucusu ve Assembly Buildings Kurucu Ortağı İsmet Öztanık, Londra’daki Market Halls yatırımıyla uluslararası alanda da iddialı olduğunu ortaya koydu.
Market Halls modern bir tasarımın ürünü. Londra’da Victoria, Fulham ve yakında açılacak olan West End (Oxford St) ve Canary Wharf olmak üzere 4 şubede toplamda 5.900 m2 alan, 33 mutfak, 9 bar ve 1.600 oturma kapasitesinde bir yeme-içme markası.
İsmet Öztanık ailesindeki üçüncü nesil girişimci olarak adımlarını bilinçli, stratejik ve programlı bir biçimde atmaya özen gösteriyor. Öztanık’ın Londra’daki girişimi Market Halls onun uzun vadeli hedeflerinin ilk basamağını oluşturacak. İngiltere merkezli girişim sermayesi fonu olan GSP ile Market Halls’un çoğunluğunu satın alan Lucis Girişim, başka ülkelerde de benzer girişimlerle büyümeyi planlıyor.
İsmet Öztanık’la hem Market Halls yatırımını hem de markalarının Türkiye’deki gelişimini ve gelecek planlarını konuştuk.
Üçüncü kuşak girişimci olarak aileden neler öğrendiniz?
Rahmetli büyükbabam Haşim Bey, celepçilikten, Güneydoğu’nun dağlarından canlı hayvan satarak İstanbul’a gelmiş. Bizi İstanbul’da ticareten Beyoğlu’nda, ikamet olarak Levent’te var etmiş. Rahmetli dedem Osman Cevahiroğlu ise Kuzeydoğu’dan gelmişler, İstanbul’da nüfuz sahibi olmuş. Babam Lütfi Bey, 19 yaşından beri çalışır. Biz hep böyle büyüdük. Önümüzdeki rol modeller hep böyle oldu. Genlerde var.
3. kuşak yer batırır klişesi vardır ya biz kardeşim Cenk ile beraber ilk günden bu kültürü ve tarihsel sorumluluğu hep sırtımızda hissettik. Biz kendi işlerimizi maksimum profesyonelleşmeyle ama kurucuların amatör ruhunu hala muhafaza ederek yönetirken, geçtiğimiz 10 yıl içinde de birçok yerli yabancı ortaklıklar kurduk.
Önce Avantgarde markanızla başlayalım. Bu girişim nasıl büyüdü?
Avantgarde Collection çerçevesinde 12 yılda, 4 halkayı zincir markamıza ekledik Pandemiye rağmen yeni açılımlar yaptık. İstanbul Taksim, Levent ve Bodrum Yalıkavak’tan sonra İstanbul Şişli’deki 103 odalı otelimizi hizmete sunduk.. 5 şubemizin son ikisi, Gezi Parkı ve Şişli otelleri farklı sektörlerde faaliyet gösteren ama gayrimenkul sektörüne yatırım yapmaya karar vermiş iş insanlarının bizim gibi local otelcilik markasını tercih etmeleriyle hayata geçti. İki otelle ilgili 1 TL yatırımımız yok. İşletmeci kimliğimize güvenerek anahtarın bize bırakıldığı, uzun vadeli yol arkadaşlığına çıktığımız işler.
Avantgarde Academy çerçevesinde neler yaptınız?
Otelciliğin dünyadaki kavramı hospitality yani ağırlama olduğu için, alt kırılımında bacasız sanayi olarak bir çok farklı sektör barındırıyor. Bu bağlamda biz de ağırlama sanatlarıyla alakalı akademi kurduk. Bu akedemiyle beraber ağırlama yaklaşımını diğer servis sektörlerine mesela havacılık sektörüne taşıdık ve Türk Hava Yolları gibi bir referansımız oldu. Hastanelere ve bankacılık sektörüne hizmetler verdik.
Pandemi döneminde ortak ofis kavramı hızla yükseldi. Sizin Assembly Buildings yatırımınız devam ediyor mu?
Kesinlikle. Biz Assembly Buildings’i, “ortak ofis” işini otel yönetim şirketi mantığında ama ofis sektörüne nasıl 360 derece yaklaşım getiririz diye kurduk. Ferko Signature binasında başladık. Hem modern esnek paylaşımlı ofis alanları hizmetleri veriyoruz, hem de aynı zamanda custom suits’ler var. Pandemi aslında bu iş koluna fayda da sağladı. Büyük kurumlar küçülüp daha tasarruf ve paylaşım ekonomilerinin içinde bulunmak istiyorlar. Biz de bu alanı gittikçe büyütüyoruz. Ankara’da ve Kozyatağı’nda bir yer açıyoruz.
Market Halls yatırımınıza gelelim? Planlarıız nasıl ilerliyor? .
Market Halls; Londra’da Victoria, Fulham ve yakında açılacak olan West End (Oxford St) ve Canary Wharf olmak üzere 4 şubede toplamda 5.900 m2 alan, 33 mutfak, 9 bar ve 1.600 oturma kapasitesinde bir yeme-içme markası.
İngiltere’nin en büyük metrekare’li food market zinciri.
Bu projeye önemli bir uluslararası yatırım fonu da ortak. Pandemide işleri iyi gitmiyor, biz de İngiltere merkezli girişim sermayesi fonu olan GSP ile Market Halls’un çoğunluğunu satın aldık. Biz bu iş koluna çok inanıyoruz ve hem İngiltere’de hem İngiltere’de kurulmuş böyle bir markanın yurtdışında büyümesine çok inanıyoruz. Yani amacımız Market Halls’u Türkiye’ye getirmek değil. Ayrıca Türkiye’de ayakları üzerinde duran, lezzetiyle ve konseptiyle farklılık yaratmış markaları da Market Halls ile beraber İngiltere pazarına sokmak ve orada da büyümesine akıllı girişimci sermayedar olarak destek vermek istiyoruz.
Restoran yatırımlarınız var mı?
Evet. Bodrum’da Eskiyer’in müşterisi idik. Bodrum’da markaya ortak olmaya karar verdik. İstanbul’a da Yeniköy’den açıldık. Eskiyer’i Milos gibi New York’a, Londra’ya açmak istiyoruz. Eskiyer’in menü derinliği Milos’a göre çok daha üstün.
Ayrıca, yakında bir pide markası yaratmak üzere de çalışmalarımız var.
Toplumun Bir Sonraki Ruh Hali Tahmin Edilebilir mi?
Bireylerin ruhsal durumlarını anlamak başlı başına zorken, bir toplumun ruh halini anlamak hiç kolay değil. Üç akademisyenin, Begüm Şener (McGill Universitesi), Dr. Ezgi Akpınar Uysal (Sabancı Üniversitesi), Doç.Dr. Berk Ataman (Koç Üniversitesi), ortak çalışması olan bir araştırma, Türkiye toplumunun duyguları hakkında önemli ipuçları ortaya koyuyor. Geçtiğimiz hafta Dr. Ezgi Akpınar’la araştırmanın yöntemi, yaklaşımı ve sonuçları hakkında sohbet ettik. Akpınar, araştırmanın bulgularını kısaca özetledi.
Toplum kolektif duygularını nasıl ifade ediyor?
Bir ülkede terör saldırısı gibi yıkıcı haberler sosyal ağ platformlarında belirmeye başladığında (örneğin, Türkiye'de 10 Aralık 2016 akşamı yaşanan stadyum bombalaması ardından atılan tweet’ler) konuşmalardaki baskın duygu öfkedir. Zaman geçtikçe öfke, hakimiyetini önce nefrete sonra üzüntüye bırakabilir. Bu duygular zaman içinde yavaş yavaş azalır ve toplumun ruh hali normaline döner.
Ta ki bir sonraki talihli ya da talihsiz olay sosyal ağlarda ifade edilen duygusal içerik düzeyinde bir değişikliği tetikleyene kadar. Bir toplum tarafından kolektif düzeyde ifade edilen duygular dinamik bir örüntü izler. Sosyal medyada ise duygular, birden fazla duygunun aynı anda dile getirildiği, her bir duygunun farklı hızda etkisini yitirdiği ve duyguların birbirine evrildiği daha karmaşık bir sistemde hareket ederler.
Bu karmaşık sistemi nasıl analiz ediyorsunuz?
Mesela, sosyal medyada artan öfke seviyesi ne kadar sürer? Öfkenin azalması için toplumun başka hangi duyguları yaşaması ve sosyal medyada ifade etmesi gerekir? Örneğin, öfke anında ve sonrasında aşk, şükür, minnet, sevinç veya merak uyandıran duygular toplumda nasıl karşılanır? Toplum hangi duyguları daha fazla konuşma eğilimi gösterir? Ve biz bu karmaşık düzeni tahmin edebilir miyiz?
Yaklaşık 5 Milyon tweet’in, doğal dil işleme yöntemleriyle, seçtiğimiz 24 duygudan hangilerini barındırdıklarını kodladıktan sonra, dinamik ekonometrik modeller kullanarak, toplumun duygularının dinamik sürecini haritaladık. Üç ana sonuç ön plana çıktı.
Neydi bu üç ana sonuç?
Sosyal medyada, özellikle Twitter’da, ortalamada negatif içeriğin daha fazla yer aldığı görüyoruz. Ancak her negatif içerik sosyal medyada çok yer almıyor. Peki neden? Özellikle, yüksek uyarılımlı ve baskınlık tetikleyen duygular (örneğin; endişe, kızgınlık, nefret ve pişmanlık), düşük uyarılımlı ve baskınlık derecesi düşük olan duygulara (örneğin; üzüntü, hayal kırıklığı) göre daha çok görülüyor.
Daha pozitif, yüksek uyarımlı ancak baskınlığı daha az tetikleyen duyguların sosyal medya konuşmalarındaki hakimiyeti daha uzun süreli oluyor. Örneğin, aşk, hayranlık ve ilgi duygularına göre, şefkat ve rahatlama içeren konuşmalarının sürelerinin daha kısa olduğunu görüyoruz.
Duyguların başka duygulara evrilmesi zamanla değişen bir süreç. Dolayısıyla değişimi kısa vadede ve uzun vadede ayrı ayrı incelemek gerekiyor.
Belli bir duygunun ifade edilme sıklığının artışının ertesi gününde, o duyguya valans ve baskınlık açısından yakın duyguların ve uyarılma seviyesi kendisinden yüksek duyguların beklenenden daha az konuşulduğunu görüyoruz. Örneğin, nefret sonrası öfkeden çok, ondan uyarılımı daha düşük olan endişe daha fazla konuşuluyor.
Duygular nasıl evriliyor?
Uzun vadede ise – ki uzun vadeyi 1 ay olarak tanımladık – bir duygunun kendisine yakın valanstaki duygulara evrildiğini görüyoruz. Örneğin mutluluk sonrasında uzun vadede eğlence, gurur, umut ve şükür gibi duyguları daha çok görürken öfkenin ardından nefret, endişe, hayal kırıklığı ve üzüntü gibi duyguları görüyoruz.
Duyguların karmaşık düzenini haritalamak neden önemli?
Çünkü günümüz dünyasında bağlamdan kopuk kalmak mümkün değil. Politikacılar, marka iletişimcileri ve toplumla iletişimde her kurum için sosyal medyada iletişim kurarken toplumsal ruh halini anlamak gerekiyor. Bu araştırma çıktıları ile sadece anlık ruh hali değil, bir sonraki adımda toplumun daha büyük olasılıkla hangi duyguları sahipleneceğini öngörülebiliyor ve göndermek istedikleri mesajlar için kılavuzluk ediyoruz.
150 yaşındaki markanın öyküsü özel koleksiyon kitabında toplandı.
1871 yılından bu yana kahveyi bir sanat gibi işleyen Kurukahveci Mehmet Efendi, “Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın 150 Yılı” kitabı ile kahve severlere kahvenin tarihine ilişkin eşsiz bir koleksiyon kitabı hazırladı.
Türkiye’nin 100 yılı aşmış nadir şirketlerinden olan Kurukahveci Mehmet Efendi’nin hikâyesi Suna Altan editörlüğünde kaleme alındı, Manuel Çıtak’ın günümüz fotoğraflarıyla ve Kerem Yaman’ın tasarımıyla hazırlandı Kitap, çok sayıda tarihî belge ve arşiv fotoğrafı eşliğinde; bir fincan kahve ile 150 yıllık tarih ve kültürümüze ışık tutuyor.
Kurukahveci Mehmet Efendi’nin torunu ve aile şirketinin üçüncü nesil yöneticilerinden Mehmet Kurukahveci kitabın ortaya çıkışını şöyle anlatıyor:
“Babamla Eminönü’ndeki dükkânımıza ilk gittiğimde 10 yaşındaydım. Kahve kokusu sokağa girer girmez çarptı beni. Dükkâna girdik, değirmenler çalışıyor, hassas tartılarda tartılan kahveler sokakta bekleyen müşterilere dağıtılıyordu. Büyülenmiştim, ertesi gün yine gitmek istedim dükkâna. Bu yolculuklar, askerden dönene kadar aralıklarla devam etti. Yaşım büyüdükçe dükkânda daha fazla vakit geçirir oldum. Askerlik görevim 1978’in başında bitti ve aile şirketinde tam zamanlı olarak çalışmaya başladım, birkaç sene sonra kardeşim Hulusi Kurukahveci de aramıza katıldı… Türk kahvesinin ikramı, kültürümüzde her zaman sevginin, saygının, konuğa verilen değerin de göstergesi oldu. Kurukahveci ailesi olarak bu değerlerle anılmak, her fincan kahveyle yeniden Kahve severlerin teveccühüne layık olmak ise en büyük ödülümüz. 150 yıldönümümüzde hazırlanan bu kitap, bizim için kahveyi birlikte tadıp birlikte içtiğimiz değerli kahve severlere teşekkür etme vesilesi…"