Üçüncü çeyrekte de yüksek üretim artışı mı?
Son iki yazımda istatistiklerin ne kadar güvenilir ve kaliteli olduklarının önemi üzerinde durdum. Bu sorunu bir taraf bırakıp olası büyüme gelişmeleri üzerinde durmak istiyorum. Bu köşede daha önce yılın ikinci yarısında özellikle de son çeyrekte bir dönem öncesine kıyasla belirgin bir yavaşlama beklediğimi belirttim. Üçüncü çeyreğin ilk iki ayındaki veriler bu beklentimle uyumlu değil. Farklı bir ifadeyle, üçüncü çeyrekte de üretim tarafında işlerin yolunda gittiğine dair belirgin işaretler var.
Son sanayi üretimi verisi Haziran ayına ait. Aylık oynamaları dışlamak için üç aylık ortalamaları değerlendirince şu resim ortaya çıkıyor: Geçtiğimiz yılın üçüncü çeyreğinden itibaren bir dönem öncesine (takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış) üretim artışında belirgin bir yavaşlama var. Üçüncü çeyrekteki çok yüksek artışı bir tarafa bıraksak da bu yavaşlama eğilimi belirgin biçimde gözleniyor. Üretim artışı hep daha düşük düzeylerde seyretmiş ve en son gözlem olan 2021 ikinci çeyreğinde yüzde 1.6’ya gerilemiş. Ancak bu dönemlik üretim artışı. Bunu yıllık olarak ifade ederseniz yüzde 6.4 oluyor. Farklı bir ifadeyle, yılın dört çeyreğinde de aynı artış olsaydı, ortaya çıkacak yıllık sanayi üretim artışı bu olacaktı. Son dört çeyreğin en düşüğü olmasına karşın hala yüksek bir artış. Bir fikir versin diye GSYH büyümesinin genellikle yüksek olduğu 2011-2017 dönemindeki ortalama durumu vereyim. Yüzde 6.4’e karşı gelen değer yüzde 6.8. Biraz daha yüksek ama çok da farklı değil.
Temmuz ve ağustos ayı için yayınlanan bazı veriler de üçüncü çeyrekteki üretim artışının yüksek olabileceğine işaret ediyorlar. Mesela TCMB’nin öncü göstergeler endeksi Temmuz ayında Haziran’a göre daha güçlü. Haziran’da da Mayıs’a göre daha yüksekti. Dün Ağustos ayı kapasite kullanım verisi açıklandı. Dört aydır yükseliyor (mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış) kapasite kullanımı. Keza dün açıklanan Ağustos ayı reel kesim güven endeksi de ekonomiye duyulan güvenin yüksek düzeylerde seyretmeye devam ettiğini gösteriyor.
Üretim artışının yüksek gelmeye devam etmesinin en az iki önemi var: Birinci önemi para politikasına ilişkin. Yüksek enflasyona rağmen maceraya girme isteği –eğer varsa- azalır. Böylece ekonomimize yeni bir kırılganlık eklenmemiş olur. İkinci olarak da yeni bir kredi artışı macerası ötelenebilir. Böylelikle finansal istikrar açısından zararlı olacak bir gelişme şimdilik de olsa rafa kalkar. Bekleyip ne olacağını göreceğiz.