Üçün beşin hesabı olur mu?
Başlıktaki sorunun cevabı duruma göre değişir. Eğer söz konusu olan Merkez Bankası faiz artırımı ise “üçün beşin hesabı olur.”
Bugün Merkez Bankası Para Politikası Kurulu faiz kararını açıklayacak. Bu yazı yazıldığı sırada faiz kararı açıklanmamıştı ama piyasadaki hâkim beklenti 5 puanlık (500 baz puan) bir artış olacağı şeklindeydi. Benim tahminim de Merkez Bankası’nın faizi 5 puan arttıracağı yönündeydi. Ama çevremde görüşlerini dikkate aldığım ve analizlerine güvendiklerim arasında 2,5 ya da 3 puanlık artış bekleyenler de var. Henüz “Merkez Bankası bu defa pas geçer” diyene rastlamadım ama faizin değiştirilmemesi de çok dillendirilmese bile diğer bir seçenek. Beş puanın üzerinde bir artış da aynı şekilde çok dillendirilen bir seçenek değil.
Merkez Bankası’nın açıklayacağı her artışın piyasa için farklı bir anlamı olacaktır.
Önceki gün bir bankacı arkadaşım ile sohbet ediyorduk. “Beş puanlık artış ile henüz enflasyon patikası hedef ile uyumlu bir seviyeye ulaşmadığı mesajını verir“ dedi. Eğer 2,5 ya da 3 puanlık bir artış yaparsa piyasa “Ben artık yavaş yavaş tepeye yaklaştım” mesajını alır.
Mayıs ayından bu yana devam eden parasal sıkılaşma sonrası enflasyon hedefi ile enflasyonun patikası her ne kadar hala mesafeli olsalar da birbirlerine yaklaşmaya başladılar. Her türlü veri Merkez Bankası’nın elinde var ancak bizim gibi dışarıdan izleyenlerin bakış açısından ise hala gidecek yol olduğu görüntüsü var. Gelişmeler çok rahatlamaya izin verecek gibi değil.
Mesela Eylül sonuna kadar enflasyon öngörülenin üzerinde gerçekleşiyordu. Yurt içi talepteki güçlü seyir ve hizmet fiyatlarındaki katılık devam ediyordu. Hizmet sektöründeki fiyat artışları güçlüydü. Enflasyonun ana eğilimi yüksek seyrini sürdürüyordu. Enflasyon beklentileri hala bozuk. Petrol fiyatlarındaki gerileme durmuş ve hatta tersine dönmüştü. Buna bu ay Orta Doğu gerginliği eklenince petrol fiyat artışları daha dikkate alınması gereken bir risk olarak öne çıktı. ABD’de faizin beklenenden daha uzun bir süre güçlü seyredeceği de ortaya çıktı. Bunlar enflasyonu yukarı çekecek olumsuz ve enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü riskleri canlı tutacak gelişmeler.
Olumlu tarafta ise kredi piyasasındaki gelişmeler var.
Bankacı arkadaşım “Kredi talebi son haftalarda bıçak ile kesilmiş gibi durdu” diyor. Diğer bazı bankacılardan da benzer yorumları duyuyorum. Bankacılar TL kredi artış hızının son dönemde yavaşladığını ve hatta bu ay içinde geçen aya göre neredeyse sıfıra kadar indiğini söylüyorlar. Dolayısıyla kredi kullananlar artık faizin düzeyine tepki vermeye başladılar. Kredi artış hızında son haftalarda görülen yavaşlamaya iç ve dış talepteki yavaşlamayı da ekleyebiliriz. Kısacası önümüzdeki dönemde açıklanacak rakamlarda ekonominin yavaşlamakta olduğunu görebiliriz.
Merkez Bankası “Politika faizi, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirlenecektir” diyor. Bu noktada ekonomi yönetimi yumuşak iniş mi yoksa sert iniş mi tartışması yapmaya başlamış olabilir ama bence şu anda asıl risk parasal sıkılaşmayı olması gerekenden önce sonlandırmak ya da olması gereken hızın altına çekmektir.