Ücret gelirlerindeki vergi yükü
Betül Hazar
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Gelir Vergisi Kanunu’nun (GVK) 61. maddesinde ücretin tanımı “işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir” olarak yapılmıştır ve “ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.” olduğu belirtilmiştir. Bu tanım itibari ile ücretin üç tane unsuru olduğunu söyleyebiliriz.
1-işverene tabi olma,
2-belli bir işyerine bağlı olma,
3-hizmet karşılığı olarak bir ödemenin yapılması.
Ücretler, Gelir Vergisi Kanunu (GVK) md. 94/1'e göre tevkifat (stopaj) yoluyla vergilendirilir. Diğer bir ifadeyle ücretlere ait gelir vergisi, çalışanların eline geçmeden işveren aracılığı ile ilgili vergi dairesine ödenir. Hizmet erbabına ödenen ücretler ile ücret sayılan ödemeler (istisnadan faydalananlar hariç), GVK’nın 103 ve 104. maddelerine göre gelir vergisi tevkifatına tabidir. GVK 103. maddede tarifeler belirlenmiş olup vergi adaletini sağlamak için gelir arttıkça daha yüksek vergi oranı uygulanmasını sağlamak üzere artan oranlı tarifeye göre vergilendirme yapılmaktadır. Tarifede yer alan maktu tutarlar her yıl yeniden değerleme oranında artırılmaktadır ve Cumhurbaşkanı, bu surette tespit edilen had ve tutarları % 50’sine kadar artırmaya veya indirmeye yetkilidir.
GVK 103. maddede belirtilen gelir vergisi tarifesindeki dilimlerinin arasındaki farkların az olması ve ülkemizde son iki yıldır yaşanan yüksek enflasyon ücret gelirlerindeki vergi yükünün artmasına sebep olmuştur.
Geriye dönük son 10 yılda gelir vergisi dilimlerindeki artış oranlarını ve enflasyondaki artış oranlarını kıyasladığımızda, 2021 ve 2022 yıllarında vergi dilimlerindeki artış oranlarının enflasyon artışının çok altında kaldığını ve bu nedenle ücretlilerin önceki yıllara kıyasla daha fazla vergi ödemek durumunda kaldıklarını görebiliyoruz.
Aşağıda I nolu tabloda yıllar itibari ile gelir vergisi dilimleri tarifelerini, II nolu tabloda ise tarifelerin yıllar itibari ile bir önceki yıla göre artış oranlarını, III nolu tabloda ise yıllar itibari enflasyon artışını görüyoruz.
*Kaynak: TÜİK
Gelir vergisi tarifesindeki dilimler arasındaki farkın az olması ve tarife artış oranının enflasyonun altında kalmasının ücretli çalışanları nasıl etkilediğini bir örnekle açıklamaya çalışalım.
Ocak 2022 tarihinde brüt 20,000 TL maaş alan bir kişi, yıl içerisinde maaşının değişmediğini varsayarsak Ocak ayında maaşından 1.912 TL gelir vergisi kesintisi yapılırken, Mart ayında 2. vergi dilimine (%20) geçiyor ve 2.762 TL gelir vergisi kesintisine tabi oluyor. Çok geçmeden Mayıs ayında ise 3. vergi dilimine (%27) yükseliyor ve 3.812 TL vergi kesintisine tabi oluyor. (2022 yılında uygulanmaya giren asgari ücret vergi istisnasi dahil edilmiştir). Örnekten de anlaşıldığı üzere, asgari ücretin ortalama 3 katı maaş alan bir kişi, yılın daha yarısına bile daha gelmeden gelir vergisi tarifesindeki 3. vergi dilimine yükseldi ve %27 üzerinden gelir vergisi ödemeye başladı. Vergi dilimlerinin arasındaki farkların artırılması ücretli çalışanların vergi yükünü hafifletecektir.
Bilindiği gibi birçok şirket, çalışanlarını enflasyon karşısında ezdirmemek, onların refah seviyesini düşürmemek için yıl içerisinde maaşlarına enflasyon kaynaklı ara zamlar yapmaktadır. Ancak brüt ücretteki artış, kişinin bir üst seviyedeki vergi dilimine geçmesine sebep olduğu için çalışanın aldığı bu zammın bir kısmı ilave vergi olarak çalışandan kesilmektedir. Rakamlarla ifade etmek gerekirse, örneğimizdeki kişiye işvereni tarafından haziran ayında %30 maaş artışı yapıldığını varsayalım. Yapılan bu zam vergi dilim artışından etkilenmeseydi, bu kişi Haziran-Aralık arası 6 ay boyunca 2.175 TL daha az vergi ödeyecekti. Yani çalışanın net ücreti %30 artmış olacaktı. Ancak zam ile birlikte kişinin vergi dilimi yükseldiği için 2.175 TL daha fazla vergi ödüyor. Reel gelirini korumak için yapılan zammın bir kısmını vergi olarak ödediği için reel geliri yine enflasyonun altında kalıyor.
Maaş artışıyla daha yüksek vergi dilimine geçen çalışandan %30’luk artışın %2,8’i vergi olarak kesiliyor. %30 zam almış olmasına rağmen, aslında çalışanın net maaşı %27,2 olarak artmış oluyor.
Artan oranlı vergilendirmenin amacı geliri yüksek olanın daha fazla vergilendirilmesi iken enflasyonist ortamda kişinin reel geliri artmadığı halde kişi daha fazla vergilendirilmektedir. Örneğimizdeki kişiye yapılan zam refah seviyesini artırmak için değil, düşmesini engellemek için yapılan bir zamdı. Dolayısı ile, bu zam sebebiyle kişinin daha fazla vergilendirilmesini adaletli bulmuyoruz.
Bu konu ile ilgili olarak 06.10.2022 tarihinde TÜRK-İŞ ve TİSK, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a mektup göndererek gelir vergisi ilk basamağının asgari ücret brüt tutarının belirli bir miktar üstünde olmasını talep etti. Mektupta 2002 yılında brüt asgari ücret 222-TL, gelir vergisi tarifesinin ilk basamağı 3.800-TL iken gelir vergisi tarifesinin ilk basamağının asgari ücretin 17 katı, 2010 yılında 12 katına, günümüzde ise 5 katına kadar gerilediğinin altı çizilerek, gelir vergisi tarifesinin ilk basamak tutarı %742 oranında artarken, asgari ücretin %2,814 oranında arttığı belirtildi. Gelir Vergisi Kanunu’nun 103. maddesinde yer alan gelir vergisi tarifesi TÜİK tarafından açıklanan enflasyon veya asgari ücret zamları oranında artırılmadığı ve bu durumun asgari ücret ve asgari ücretin üzerinde ücret geliri elde eden çalışanların bir üst vergi tarifesine daha erken girip, daha fazla vergi ödeyerek daha düşük gelir elde etmelerine neden olduğu belirtilmiştir.
Ücret gelirlerinde adaletli vergilendirmeyi sağlamak, çalışanların vergi yükünü daha da artırmamak için gelir vergisi tarifesindeki tutarların makul bir seviyeye yükseltilmesi ve vergi dilimleri arasındaki farkların yükseltilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunun yanında yıl içerisinde enflasyon belli bir oranı aştığında (örneğin %30-40), gelir vergisi tarife tutarları da bu oran kadar revize edilirse, ücretli çalışanlar mağdur edilmemiş olacaktır.
"Enflasyon vergileri açıkça yükseltmeden insanların varlığını almanın bir yoludur. Ve en evrensel vergidir. "
Thomas Sowell