Üç yıl oldu
Bu köşede yazmaya başlayalı üç yıl oldu. Bu süre boyunca tam 148 köşe yazısı 122 şehir örneği sizlerle buluştu. Şehir, yerleşim yeri örneği açısından belki de ender rastlanacak bir sayıya ulaşıldı. Pek çok okur bunları derli – toplu bir arada, bir kitapta görmeyi arzu ettiklerini iletti. Benim de planım bu. Dilerim 2023’de!
“Annus Horribilis”; çok kötü geçen bir yılı anlatmak için kullanılan Latince bir tabir. İlk kez 1891 yılında papalık makamının yetkileri ile ilgili bir konuda kullanılan bu tabirin geniş kitleler ile tanışması Kraliçe 2. Elizabet’in 1992 yılında yaptığı bir konuşma sayesinde gerçekleşmiş. Kraliçe o yıl kraliyet ailesinin başına gelenleri sıralayıp 1992 yılını “annus horribilis” olarak adlandırmış. O yıl kraliyetin başına neler mi gelmiş, sıralayalım: York Düşesi Sarah ile Teksaslı Steve Wyatt arasındaki ilişkinin fotoğrafları yayınlanmış. Kraliçenin ikinci oğlu Prens Andrew eşinden ayrılmış. Kraliçenin kızı Prenses Anne eşinden ayrılmış. Prenses Diana’nın “Gerçek Hayatım” kitabı yayınlanmış ve evliliği ile ilgili tüm sorunlar bu kitapta dile getirilmiş. Yine Sarah’ın erkek arkadaşı ile birlikte üstsüz fotoğrafları yayınlanmış. Kraliçenin resmi konutunun da bulunduğu ünlü Windsor Kalesi’nde yangın çıkmış. 2020 yılı başta olmak üzere bu güne kadar yaşananları anlatabilmek için “annus horribilis” bile yeterli olmayacak; salgın, ekonomik çalkantılar ve savaş.
Bunların yanı sıra bir de bize özel “annus horribilis” söz konusu. Uzun bir süredir siyasetle yatıyor, siyasetle kalkıyoruz. Siyaset ağır basıyor. Sahnede hep siyaset var, hep siyasetçi var. Bir de sahne arkasına çekilmeyi bilseler! Bıraksalar, sahnede buluşlarıyla bizleri gururlandıran bilim insanlarını, yapıtları dünyanın her yerinde sergilenen, dinlenen sanatçıları, markalarını yurt dışında yüceltmiş iş insanlarını, sporcuları görelim, alkışlayalım. Sabahtan akşama siyaset dinlemekten bezdik, yorgun düştük. Örnek gördüğümüz, gösterdiğimiz hangi ülkede siyaset bu kadar gündem oluşturuyor? Belli ki 2023’ün yarıyılı da böyle geçecek. Sonra? Umut.
Belediye başkanlığı seçimlerinin üzerinden de 45 ay geçti. 3 ay sonra görevlerine başlayalı 4 yıl olacak. Görev sürelerinin ilk 2 yılını salgınla, artan şehirli fukaralığı ile mücadele etmekle geçirdiler. Katılıyorum, belediye başkanlarını zorlayan bir süreç. Şehirli fukaralığını kısmen yenmek için tercih edilen yol, var olandan alıp yok olana aktarmak oldu. Yıl içinde sıklıkla dile getirdiğim gibi, bu sürdürülebilir bir yol değil. Populizmi yüksek fakat ömrü kısa bir tercih. Siyaseten prim yapar, günü kurtarır fakat geleceği inşa etmez. Kalıcı çözüm şehirde geliri arttırmak. Bunun da yolları belli; ziyaretçi sayısını, gecelemeyi ve küresel geçerli para ile harcamayı arttırmak, dışarıdan doğrudan yatırımları cezbetmek ve değer üreten iş alanları yaratmak, şehirde üretilen ürün ve hizmetlerin değerini ve ihracatını arttırmak. Bunların hepsi belediye başkanlarının asli görevi olmalı. Geçen süre kimi için kısa, benim içinse yeterince uzun. Geçen süre içerisinde bunların hepsinde, hiç değilse bir kısmında ilerleme sağlanabilirdi. İzlediğim kadarıyla olmadı. Bunları görev olarak tanımlayan ve başarı kriteri olarak kabul eden bir yasal zemin olmayınca, bunları gündeme getirip belediye başkanlarına soru soran bir medya ve şehirli olmayınca olması mümkün de değil.
2023 yılında bu alanda değişiklik, yenilik olur mu? Siyasi partiler tarafından idrak edilir, benimsenir ve uygulama cesareti gösterilirse elbette olur. Hatta olmalı da. Olmalı ki şehirlerimizi gelecek on yıllara güçlü bir biçimde taşıyalım. Gelecek günler için dileğim budur.
2022’nin “En”leri!
URUENA, İSPANYA: URUENA İspanya’nın kuzeybatısında yer alan 200 nüfuslu bir köy. Ortaçağdan kalma surlarla çevrili, bağlar ve buğday tarlaları arasında yer alan bu köyün New York Times, BBC gibi haber kanallarında konu edilmesinin tek nedeni var; kitap. 200 nüfuslu köyde 12 kitapçı var!
JERICHO, FİLİSTİN: JERICHO (Eriha) Filistin Ulusal Yönetimi'nin Batı Şeria bölümünde Ürdün Nehri yanında yer alan 20 bin nüfuslu bir yerleşim yeri. Bu yerin önemi 11 bin yıldır kesintisiz aynı yerde yerleşimin sürmesi ve bu nedenle kendini “dünyanın en eski şehri” olarak konumluyor olması. Yıkılmış, yeniden yapılanmış; hep ayakta kalmış.
AGORDO, İTALYA: AGORDO İtalya’nın kuzeyinde, Belluno bölgesinde yer alan 4 bin 250 nüfuslu bir kasabadır. Hem bölge hem de kasaba, gözlük çerçevesi ve güneş gözlüğü yapımında önemli beceri sahibidir. İtalya 1,000’e yakın şirket ve 20 bin çalışan ile gözlük çerçevesi ve güneş gözlüğü üretiminde 5 milyar Euro satış hacmine ulaşmakta ve bu satışın yüzde 90’nı yurt dışına yapılmaktadır. Bölge ve Agordo bu üretim ve satıştan çok büyük bir pay almaktadır.
MILLENIUM PARK, CHICAGO, ABD: 100 dönüm (100 bin m2) alanda şehrin sanatsal canlılığı ve kültürel çoşkusunun yansıtılacağı bir mekân olarak tasarlandı ve 2004 yılında hizmete açıldı. Bir vakıf tarafından yönetilen park ABD’nin en çok ziyaret edilen ilk 10 yeri arasında olup yılda 25 milyon kişi tarafından ziyaret edilmekte. Parkın en ilgi çekici yapıtı “Cloud Gate – Bulut Geçidi” sanatçı Anish Kapoor tarafından tasarlanmıştır. 168 paslanmaz çelik levhanın iz bırakmayacak şekilde bir araya getirilmesi ile oluşturulan 100 ton ağırlığındaki yapıt gökyüzünü, çevreyi hatta onu görmeye gelenleri bile yansıtmaktadır. “Cloud Gate – Bulut Geçidi” dünyanın en büyük dış mekân yapıtları arasında yer almaktadır.