Üç tarz-ı iktisat (politikası)
Şimdi ne olacak? Üç tarz mümkün: İlki olduğu gibi devam etmek diyelim. Olduğu gibi devam etmek demek her zaman amaca ulaşmayan geçici önlemler, swaplar ve çeşitli döviz girişleri ile yerel seçime kadar “idare etmek”. Elbette bu artık çok zor ve haliyle bu yola girilirse doğrudan ve dolaylı vergileri artırmak, kuru bir ölçüde serbest bırakmak veya ikili-üçlü kur oluşmasına izin vermek, ihracat canlanırsa gelen dövizi kamuya daha yüksek oranda aktarmayı denmek vs. gibi yan ürünler türeyebilir. Turizm dövizlerine bir ek yaparak yazı geçip sonraki altı ayı aynen devam ettirmeyi denemek gibi bir patika çıkıyor.
İkinci tarz istikrar önlemleri açıklayıp ekonomiyi Batı bankaları ve müşteriler nezdinde güvenilir hale getirmeyi deneyecek bir Ortodoksluk olabilir. Kredi ve mevduat faizlerinin politika faiziyle bağı çok zayıfladığı için biraz daha yükselmelerine izin verip neoklasik ve anlaşılır bir iktisat jargonu kullanarak yola devam edilebilir. Ancak kapsamlı bir makro stratejinin yokluğunda ne kadar etkili olur bilinmez.
Üçüncü tarz “finansal baskı” (financial repression –teknik bir terim) aşılarak doğrudan sermaye kontrolüne geçilmesi olabilir. Bu, kalıcı bir dönüşe işaret ediyorsa bilinen türde yabancı sermayenin gelmesi beklenmiyor veya istenmiyor demektir. Kapalı bir ekonomi olunamayacağı, devasa doğal kaynak rezervlerine de sahip olunmadığı için bu çok sakıncalı bir tercih olur. Neden?
Trilemma dilemma’nın üçlü olanı. Parasal trilemma biliniyor: Uluslararası sermaye akımlarına açıksanız aynı anda kuru ve faizi kontrol edemezsiniz. Finansal trilemma (Schoenmaker) bağımsız (ulusal) finansal politikalar, finansal stabilite ve uluslararası finansal entegrasyon üçlüsünden sadece ikisinin bir arada olabileceğini söylüyor. Finansal trilemma, para politikası (faiz) bağımsızlığı, sermaye akımlarına açıklık ve döviz kurunun üçünden sadece ikisinin kontrol edilebileceğini bildiren Mundell-Fleming trilemmasına ihtiyati makro politikaların bağımsızlığı (sadece içeriye bakarak belirlenmesi), uluslararası finansal entegrasyon ve finansal stabilite üçlüsünden sadece ikisinin mümkün olduğunu ekliyor. İki trilemma iletişim halinde. Sermaye giriş çıkışlarına açık olmak ve uluslararası finansal entegrasyonun bir parçası olmak veri ise, parasal trilemma bize ya kuru ya faizi belirleyebileceğimizi söylüyor. Finansal trilemma da ya makro ihtiyati politikayı ya da finansal stabiliteyi belirleyebileceğimizi bildiriyor.
Özet: Uluslararası finansal entegrasyon ve sermaye hareketlerine açıklık veri ise, faizi belirlemeye kalkarsanız kuru kontrol edemezsiniz diğer makro ihtiyati politikaları belirlemeye kalkarsanız da finansal stabilite garanti değildir. Öte yandan sermaye kontrolü getirmek veya finansal entegrasyondan çıkmak hiç de öyle kolayca yapılacak işler değildir. Ayrıca nasıl dalgalı kur tüm finansal sorunları çözmenin garantisi değilse sabit kur da değildir, hatta hiç değildir. Sermaye kontrolü sadece çok kapsamlı bir paketin parçası ise ve bambaşka bir global + yerel siyasi sıralanmaya dayanıyorsa –o da belki- işe yarayabilir(di).
Sanıyorum ilk iki yoldan birisi seçilecek. Belki de ilki seçilecek ama araya para politikasında normalleşme temalı bir istikrar girdisi yapılacak. Peki, mesela KKM ne olacak? Kurda kontrollü bir artış olur ve KKM kazandırırsa bir süre daha cazip kalabilir fakat maliyeti artmaya devam eder. Bekleyecek fazla zaman kalmadığı için hızla bir yol haritasına ihtiyaç var.