Türkiye’nin rekabet avantajı olan sektörler (2): Sağlık
Bilindiği üzere, klasik ekonomi teorilerine göre üretim faktörleri: iş gücü, sermaye, arazi, doğal kaynaklar ve alt yapı. Kökleri Adam Smith ve David Ricardo’ya kadar giden bu doktrini Michael Porter eleştirerek tartışmaya açar. Ona göre liste eksiktir. Bilgi yoğun endüstrilerde (knowledge-intensive industries) işgücü havuzu ya da doğal kaynaklar (genelde hammadde gereksinimi için maden, orman, su, enerji vb.) rekabet avantajına neden olmaz. Haklıdır, bu faktörler çoğunlukla geleneksel endüstrilerde avantaj sağlar. Vasıfsız milyonlarca işçiyi bilgi işçisine dönüştüremezseniz, gerisi beyhude. Listede eksik olan; niş uzmanlıklardır. Asıl rekabet üstünlüğü getiren; spesifik dikeylerde ve ileri teknolojilerde uzmanlaşmaktır. Yani tüm dünya ile rekabet edebilen, yetkin ve yüksek yetenekli insan kaynağı geliştirmek, fark yaratır. Özetle, global ölçekte en iyilerin yarıştığı bilgi çağında üretim faktörleri inovasyona dönüşmüyorsa bir anlam ifade etmiyor der Porter. Kendisini haklı çıkarırcasına, petrol yatakları üzerinde uzanan ülkeler değil, yüksek arazi maliyetleri, iş gücü açığı veya hammadde eksikliği gibi dezavantajlı olan ülkeler gelişmiş ve sofistike ekonomiler yaratmıştır. Yüzlerce, binlerce hastane binası inşa edebilirsiniz kolaylıkla. Zor olan; yeni bir tedavi yöntemi, medikal cihaz, ilaç, aşı vb. geliştirmektir. Bizim, icat, Ar-Ge ve inovasyonu asıl başarabilmemiz gerekir. Devamında yüzlerce hastane zaten gelir. Tüm dünyadan insanlar tedaviye ülkemize akın eder. Mesela, ebola gibi zorlu virüsleri ortadan kaldıran ilaçlar ya da kanser aşıları neden Türkiye’den çıkmasın?
Bu çerçevede, stratejik üstünlüğümüz olan sektörleri analiz etmeye devam edelim. Bu hafta sağlık sektörünü masaya yatıralım. Söz konusu sektörlerin mevcut hali ile değil sürdürülebilir ve radikal inovasyonlar yapabilir hale geldiği şekli ile üstünlük sağlayabileceğini belirtelim. Mevcut durum, odaklanmak için gerekli alt yapının ve unsurların hazır olduğunu gösteriyor sadece. Türkiye; kaliteli tıp fakülteleri, eğitim tecrübesi, özverili sağlık çalışanları, yetişmiş insan kaynakları, güçlü sağlık sistemi, donanımlı devlet ve özel hastaneleri ile oldukça rekabetçi bir sağlık sektörüne sahip. Ayrıca uygun maliyetli ve kaliteli tedavi/bakım hizmetleri sayesinde tüm dünyadan her yıl yüz binlerce insanı çekiyor. Sağlık turizmi, Türkiye ekonomisi için önemli bir gelir kalemine dönüşmüş durumda. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2021 yılında 642 bin 444 kişi sağlık hizmeti almış ve elde edilen gelir 1.048.549.000 dolar tutarında gerçekleşmiş. Sağlık hizmeti almak üzere Türkiye’ye gelen turistler tarafından en çok tercih edilen branşlar; saç ekimi, estetik, kalp cerrahisi, ortopedi, onkoloji ve tüp bebek tedavisi. Türkiye’yi bu alanlarda tercih edenlerin %70 oranında Avrupa’dan, %30 oranında Arap dünyasından gelmektedir. Uluslararası Estetik Cerrahi Derneği’nin (ISAPS) “Global Survey 2020 Raporları”na göre Türkiye, pandemi döneminde dünyada en çok estetik cerrahi yapılan 5 ülkeden biri. Pandemiye rağmen sektör yüzde 1,8’lik büyüme sağlamış.
Bu rakamlar güzel ama yetmez. Sağlık teknolojileri geliştirebilir ve ihraç edebilir hale gelmemiz şart. Yukarıda belirttiğim rekabet avantajlarımız, niş teknoloji dikeylerinde derinleştirilmeli ve sağlık çözümleri üreten inovasyonlar ile desteklenmelidir. Özellikle biyoteknoloji (biotech) çözümleri geliştirecek startupların sayısı artırılmalı ve bu alanda kümelenmeler oluşturulmalıdır. Söz konusu teknolojilerde istihdam edilecek, yetkin personel yetiştirilmesi için Sağlık Bilimleri üniversitelerinde ve bazı diğer ileri teknoloji odaklı üniversitelerde uzmanlık programları açılabilir, mevcutların kadrosu yurt dışından en iyi isimler getirilerek güçlendirilebilir. Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin isminin Sağlık Bilimleri ve Teknolojileri olarak değiştirilmesini öneririm. Söz konusu bu üniversiteler, sadece hekim ve sağlık personeli değil, sektörde disiplinler arası çalışacak teknolojist yetiştirmeli. Hekim adaylarına, seçmeli inovasyon ve girişimcilik dersleri verilebilir. Son olarak, bazı üniversitelerimizde oyun geliştirme kuluçkaları mevcut. Aynı şekilde, laboratuvarı ve maker space’i olan Biyoteknoloji Geliştirme Kuluçkaları da açılmalıdır mutlaka.