Türkiye’nin Kongre açmazı, ABD’li vekillerden mektup üzerine mektup
Türkiye-ABD ilişkileri Türk kamuoyunda yeni Başkan Joe Biden’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp aramaması üzerinden tartışılıyor. Tartışma, ABD’de yeni Başkanların geleneksel olarak ilk aradıkları ülkelerden birinin Türkiye olması, ancak Biden’ın bu “gelenekten” vazgeçmiş görünmesi nedeniyle tutarlı. Ama Biden’dan bir türlü gelmeyen telefon, Türk-Amerikan ilişkilerindeki sorunlara ilişkin buzdağının sadece görünen kısmı. Görünmeyen kısımda ise ABD Kongresi var.
İki ayda beş Türkiye mektubu
ABD’de Biden’ın 20 Ocak’ta yemin ederek Başkanlık görevine başlamasından sonra, Kongre’den yönetime Türkiye ile ilişkiler konusunda beş mektup yazıldı. Mektuplardan ilki, 100 üyeli ABD Senatosu’nun 54 üyesinin imzasıyla ABD Başkanı Biden’e hitaben geldi. 54 rakamı önemli; ABD’de kimi zaman, ülke bütçesinin onaylanması gibi konularda bile böylesine bir çoğunluğun sağlanamadığını, Amerikan Devleti’nin kamu personeline maaş ödeyemeyip, kepenk kapattığına yakın geçmişte şahit olduk. Ancak iş Türkiye’ye geldiğinde, ülke bütçesinde bile sağlanamayan çoğunluk, Demokrat ya da Cumhuriyetçi parti ayrımı olmadan, sağlanmış duruyor.
Türk basınında da çokça yazılıp çizilen 54 senatörün 10 Şubat tarihli mektubunda yok yok; Türkiye’deki insan hakları ihlallerinden, dış politikada izlenen kavgacı üsluba; Suriye’ye yönelik sınır ötesi harekatlardan, Rusya’dan S-400 alımına kadar pek çok unsur dahil edilmiş durumda. Senatörler, ABD Başkanı Biden’dan, Türkiye ile temaslarında bu konuları da –elbette olumsuz şekilde- gündem yapmasını istiyorlar mektupta.
Ardından 26 Şubat’ta, bu kez ABD Kongresi’nin diğer kanadı Temsilciler Meclisi harekete geçti; Temsilciler Meclisi’ne üye 185 vekilin yazdığı Türkiye mektubunun muhatabı ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken oldu. Bu ikinci mektupta -senatörlerin mektubuyla benzer şekilde-, Türkiye ile yapılacak tüm temaslarda “insan hakları ihlalleri ve demokrasideki gerilemenin gündemde tutulması” isteği yer aldı.
Kongre liderlerinden ‘Erdoğan korumaları’ mektubu
Üçüncü mektup, ABD Kongresi’ndeki Dışişleri Komisyonlarının liderliğini yürüten isimlerin imzasıyla geldi. Demokrat Senatör Robert Menendez, Cumhuriyetçi Senatör James Risch ile, Temsilciler Meclisi’nden Dış İlişkiler Komisyonu liderliğini yürüten Demokrat Gregory Meeks ile Cumhuriyetçi Michael McCaul’un imzalarını taşıyan, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’a hitaben yazılan mektup, 2017 yılında Washington’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın koruma polislerinin karıştığı olayları içeriyor. Kongre üyeleri mektupta, korumaların göstericilere yönelik müdahalesinin “suç kapsamına alınmasını” istediler. Mektubun yayınlandığı dönemde Türk korumaların yargılandığı davaya bakan hakim de ABD yönetiminden görüş istedi. Ve işin kötüsü, ABD Dışişleri ve Adalet Bakanlıkları mahkemeye ilettikleri görüşte, “Türk korumaların dokunulmazlık hakkından yararlanmaması gerektiğini” ifade edildi. İki bakanlığın görüşünde, “ABD sınırları içinde yabancı güvenlik güçlerinin sivillere karşı güç kullanması, eğer fiziki bir zararı önleme amacı taşımıyorsa, bunun dokunulmazlıklardan mahkum bırakılması gerektiği” mesajı yer aldı.
Ve Halkbank mektupları...
Türkiye konusunda Kongre’den ABD yönetimine yazılan son iki mektup ise Halkbank davası konusunda. Demokrat Senatör Ron Wyden, ABD’nin yeni atanan iki bakanına, Hazine Bakanı Yellen ve Adalet Bakanı Merrick Garland’a hitaben yazdığı iki mektupta, ABD’nin önceki Başkanı Donald Trump’ın Halkbank davasına “müdahaleleri” konusunda resmi bilgi istedi. 5’er sayfalık mektuplarda, Trump’ın Başkanlık döneminde hem Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem de o dönem Hazine Bakanlığı görevindeki Cumhurbaşkanı’nın damadı Berat Albayrak ile yaptığı görüşmelerde “verdiği sözler” soruluyor; Bu sözleri yerine getirmek için ABD içinde kimlere talimat verdiği, talimat verdiği Amerikalı bakan ya da yetkililerinin, bağımsız yargı sürecine karışmak için “neler yaptıkları” sorgulanıyor.
“Eller kalkar iner...” ABD’de pek geçerli değil...
Türk iç politikasının son dönemdeki en çok tartışılan konusu olan TBMM’deki bazı milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Süreç ne ise aynen işleyecektir. Bu konularla alakalı komisyonlar da müzakerelerini yapar. Sonra Genel Kurul’a gelir. Genel Kurul’da da hemen eller iner kalkar” demişti.
Ancak mektuplardan da belli ki, ABD Kongresi’nde işler pek öyle “eller iner kalkar” şeklinde işlemiyor. Washington’da Türkiye aleyhtarı hava, parti bağımsız şekilde, giderek güçleniyor.
O kadar ki; Artık Biden’dan –bir türlü gelmeyen - telefonun bile ilişkilerde yeni sayfa açması pek mümkün görünmüyor.