Türkiye’nin Afrika ile ortaklığı

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI

Hafta sonu Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve 14 Afrika ülkesinin dışişleri bakanı, Türkiye-Afrika Ortaklığı Üçüncü Bakanlar Gözden Geçirme Konferansı kapsamında Cibuti’de toplandılar. Bu yakın işbirliğinin gerisinde uzun yıllardır devam eden bir çaba bulunmakta. Türkiye, 55 ülkede 1,4 milyar insanın yaşadığı Afrika ile ilişkilerde ilk atağı 1978 yılında Ecevit Hükümeti ile yaptı. Özal bu atağı sürdürdü. 1990’ların sonunda bir başka Ecevit Hükümetinde dışişleri bakanı İsmail Cem Türkiye ile kara kıta arasındaki ilişkiyi bir üst noktaya taşıdı. Türkiye, Afrika kıtası ile ilişkileri ortaklık düzeyine AKP Hükümetleri döneminde taşındı. Türkiye’nin 2002 yılında 13 ülkede büyükelçiliği var iken 2024 yılına gelindiğinde 44 ülkede büyükelçilik ve 6 ülkede konsolosluğu bulunmakta. 2008 yılında Afrika Birliği, Türkiye’yi Stratejik Ortak olarak kabul etti. Bu sürecin sonunda dış ticaret hacmi 45 milyar dolara, doğrudan yatırım düzeyi 8 milyar dolara ve Türk müteahhitlik firmalarının üstlendiği proje hacmi de 77,8 milyar dolar düzeyine ulaştı.

Türkiye Afrika’da bu konuma Çin, Rusya, Fransa ve ABD ile rekabet ederek ulaştı. İzlediği dış politikada “eşit ortaklık ilkesi” ile hareket etti. Bunu yaparken de sömürgeci bir ülke gibi davranmadı. Tam aksine “Afrikalı sorunlara Afrikalı çözümler” temelli davrandı. Bu sayede Sudan ve Etiyopya arasında arabulucu oldu, Somali’de Nijer’de ayrılıkçılara karşı hükümetlerin verdiği mücadeleyi SİHA ve İHA’larla, askeri uzmanlar göndererek destek verdi.

Türkiye Afrika ile ilişkilerini sıkılaştırırken belli risklerle karşı karşıya. Bu risklerin en önemlisi Çin ve Rusya ile rekabetten kaynaklanmakta. Çin uzun yıllardır Afrika ülkelerine doğrudan yatırım yaptığı gibi bu ülkeleri borçlandırarak altyapı yatırımlarına girişti. Afrika ülkeleri Çin’in bu tavrını artık sömürgecilik olarak görse de borç tuzağına düşmüş durumdalar.

Afrika'nın Borç Krizi

Goldman Sachs, hazırladığı bir raporda Afrika'nın bugün yaklaşık 3 trilyon dolar olan GSYH'sinin 2075'te 44 trilyon dolara çıkacağını ve küresel GSYH'deki payının %3'ten %11'e yükseleceğini tahmin etmekte. Bu artış, kıtayı aynı dönemde GSYH'sine 46 trilyon dolar eklemesi öngörülen Hindistan'ın ardından dünyanın başlıca büyüme motorlarından biri haline getirecek. Rapora göre 2075'e kadar Nijerya'nın 13 trilyon dolarlık GSYH ile dünyanın beşinci büyük ekonomisi olması ve Mısır'ın 10 trilyon dolardan fazla GSYH ile yedinci büyük ekonomi olması beklenmekte. Afrika'nın nüfusunun ise 1,4 milyardan, 2075'e gelindiğinde 3,3 milyara çıkacağı tahmin edilmekte.

Bu büyük nüfusun istihdam edilmesi ve açlık ve yoksulluktan kurtulması için büyümesi gerekmekte. Ancak Afrika’da büyüme yavaş seyretmekte. Bunun nedenleri arasında başı borç yükünün yüksek olması çekmekte. Birçok Afrika ülkesi şu anda borç krizi yaşıyor veya yüksek borç krizi riski altında. Güçlü bir büyüme olmadan, göç baskısının ve siyasi istikrarsızlığın artması olası riskler arasında yer almakta.

Nitekim 2023 Aralık ayında Etiyopya, 2020'den bu yana Zambiya ve Gana’nın ardından iflas eden üçüncü Afrika ülkesi oldu. Siyasal istikrarsızlık ve iç çatışmalar sorunları daha da kötüleştirmekte. Üstelik bu istikrarsızlık uzun zamandır sürmekte. Afrika’da 1950 ile 2023 arasında en az 106 başarılı darbe yaşadı ve bunlardan yedisi- Çad, Mali, Sudan, Gine, Burkina Faso, Gabon ve Nijer’de- 2021'den bu yana gerçekleşti.

Diğer yandan iklim değişikliğine karşı en savunmasız 20 ülkeden 17'si Afrika'da. Olumsuz hava koşulları ve artan sıcaklıklara ek olarak, Afrika ekonomileri son yıllarda enflasyon artışları, faiz oranı artışları, artan jeopolitik gerginlikler ve şiddetli çatışmalar gibi bir dizi dış şoka maruz kaldı. Bu şokların da etkisi ile Afrika’nın kamu borç stoku %240 arttı.

Düşük gelirli, aşırı borçlu Afrika ülkeleri sürdürülebilir ekonomik büyümeyi başaramazsa, yoksulluk, açlık ve siyasi istikrarsızlık daha da artacak. Rus ve Çin girişimlerinin cazibesi artacak. Bu etkiyi azaltılmak isteniyorsa özellikle ABD ve Avrupa Birliği üyeleri başta olmak üzere gelişmiş ülkeler, Afrika ülkelerine yardım etmeliler.

Sürdürülebilir kalkınma yoluna girmeleri için Afrika ülkelerinin borç yükünün hafifletilmesine ihtiyaç bulunmakta. Afrika kıtası yenilenebilir enerji kaynakları ve dünyanın en genç ve en hızlı büyüyen işgücüne sahip. Doğru yatırımlarla Afrika, yenilenebilir enerji ve temiz endüstriler için bir merkez haline gelebilir. Bu çerçevede G-20 liderliğinde Afrika için kapsamlı bir Marshall Planı benzeri bir uygulamaya gidilebilir, Afrika Birliği ve önde gelen Afrika ülkeleriyle işbirliği yapılarak ekonomik büyüme hızlandırabilir, insani gelişimin (eğitim, sağlık, kadın ve çocuk hakları) teşvik edebilir ve kıtada iktisadi ve sosyal istikrar sağlanabilir.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Gizli veri 02 Ekim 2024
Venezuela’nın kaderi 21 Ağustos 2024
Ortadoğu Ekonomisi ve Hamas 14 Ağustos 2024