Türkiye’nin Afganistan hamlesi
Bazı söylenti ve tahminlere göre, Türkiye Kabil Havaalanının güvenliğini sağlamasına karşılık olarak F-35 programına yeniden kabulünü istemektedir. Karşımızda uzun ve ilginç bir müzakere süreci var.
Afganistan’da olaylar şaşırtıcı bir hızla gelişiyor. Amerikan askerlerinin çekilişi tasarlanandan daha hızlı ilerlemekte. Saldırılarının başarısı karşısında Taliban bile şaşkınlığa düşmüş durumda, ele geçirdiği bölgeleri nasıl yöneteceğini kestirmeye çalışıyor. Türkiye ise Kabil Havaalanının güvenliğini sağlamayı üstlenmek için müzakerelere devam ediyor. Bazıları müzakerelerin karmaşıklığını şaşırtıcı bulabilir, ne de olsa söz konusu olan sadece bir havaalanı. Fakat Afganistan’da her iş biraz karışık, basit diye nitelenecek herhangi bir mesele yok gibi. Denize çıkışı olmayan bir ülke olduğundan, Kabil havaalanını kontrol eden, uygulamada bu ülkeye erişimi de denetimi altına almış oluyor. Türkiye nasıl bir işe girişiyor ve neden?
Bu havaalanı neden Afganistan için bu kadar kritik bir tesis olarak görülüyor?
Burada üzerinde durmamız gereken nokta ülkenin erişilebilirliği. ABD Afganistan’dan çekilme niyetini açıkladığı zaman, ortaya çıkan kritik soru şu oldu: Şayet Afganistan hükümeti Taliban ile bir uzlaşmaya varamazsa, Afganistan’a erişim nereden sağlanacak? Kabil Havaalanı ülkeye diplomatların, yardım heyetlerinin ve birçok malzemenin sevkedildiği bir yer. Alanın tamamen Taliban’a terk edilmesi veya güvenliğinin sağlanamaması, diplomatik misyonların Afganistan’da kalmaya razı olmaması ve Afganistan’a önemli miktarda uluslararası yardımın ulaşamaması anlamına gelecektir.
Kabil Havaalanı aslında çok geniş alana yayılmış bir tesistir. Bir bölümü sivil amaçlara tahsis edilmiş olmakla birlikte, geniş bir askeri bölgesi de bulunmaktadır. Türkiye böyle bir tesisi layıki ile savunabilecek kaynağa sahip midir?
Türkiye, havaalanının güvenliğini ancak taraflar arasında bu görevi yapması üzerinde bir anlaşmaya varılabilirse, sağlayabilir. Bu, gerek Afganistan hükümetinin gerek Taliban’ın görevin Türklere verilmesi üzerinde anlaşmasını gerektiriyor. Aynı zamanda, Afganistan’da rolü olan başta ABD ve NATO olmak üzere diğer aktörlerin de Türk birliklerine siyasi, lojistik ve maddi destek vermeyi kabullenmesini zorunlu kılıyor. Eğer Türkiye’nin yanında başka ülkenin askeri de bulunursa, görev uluslarası bir nitelik kazanmış olur. Türkiye görevin ifâsında tek başına kalacak olursa, çok zor bir duruma düşer çünkü bu göreve tahsis edebileceği personel ve kaynaklar kısıtlı olduğu gibi, Türk askeri diğer bazı ülkelerdeki bir dizi çatışmada da görev yapmaktadır.
Türkiye, Pakistan ve Macaristan’ın desteğini sağlamaya çalışıyor. Macaristan’dan destek aramak biraz yadırgansa da Pakistan’dan destek aramak akla uygun geliyor. Pakistan’ın desteğinden ne gibi bir fayda umuluyor?
Pakistan’ın desteği, Taliban üzerinde etkili olabileceği düşünüldüğünden dolayı önemli. Pakistan, Taliban’ı Türklere saldırmak konusunda frenleyebilir. Ayrıca, Pakistan’ın katılması, güvenlik operasyonunun uluslararası niteliğini güçlendirir. Fakat "neden Macaristan" sorusuna da eğilmemiz gerekiyor. Her ne kadar olay esrarengiz görünse de, aslında Türkiye operasyonun uluslararası nitelikte olmasını sağlamaya çalışıyor. Türkiye’nin Afganistan’daki mevcudiyeti NATO bayrağı altında olduğundan, yanında bir başka NATO üyesinin daha bulunmasını istemesi doğal karşılanabilir. Fakat niye Macaristan? Bir ihtimal, Macaristan da, AB içindeki konumu zayıfladığından, ABD’nin iyi niyetini kazanmayı arzulamaktadır. Türkiye’nin Macaristan’dan söz etmiş olması, tarafların bu ihtimal üzerinde görüşmüş olabileceklerini akla getiriyor.
Türkiye’nin bir çok bakımdan zor bir görevle karşı karşıya olacağı aşikar. Türkiye neden böyle bir görevi üstlenmeye ilgi duyuyor?
Söze Türkiye’nin Kabil Havaalanının güvenliğini üstlenebileceğini belirtmiş olmakla birlikte, henüz nihai bir anlaşmaya varılmadığını vurgulayarak başlayayım. Türkiye, ABD ile ilişkilerini iyileştirmek için böyle bir sorumluluğu üstlenebileceğini ifade etmiş bulunuyor. Ancak bu özverinin karşılığını alacağından emin olmak istiyor. Bazı söylenti ve tahminlere göre, Türkiye karşılık olarak F-35 programına yeniden kabulünü istemektedir. Türkiye’nin bu projeden çıkarılmasına yol açan S-400 füzelerinin operasyonel duruma getirilmeme önerisi şu ana kadar, füzelerin ülke dışına çıkarılmasında ısrar eden ABD tarafınan kabul edilmemişti. Türkiye ABD’nin bu tutumunu yumuşatmasını bekliyor.
Türkiye’nin ABD’yi etkileme imkanları ne düzeydedir?
Geçtiğimiz hafta ABD güçlerinin Bagram üssünü terketme biçimi -gece yarışı adeta kaçıp gitmeleri- Amerikalıların bir an önce çekilmek istediklerine işaret ediyor. Önemli olan, Amerikalıların Kabil Havaalanının güvenliğini sağlamayı üstlenmesi karşılığında Türkiye lehine ne kadar fedakarlık yapmaya hazır olduklarıdır. Burada müzakerelerin siyasi zemini üzerine eğilmemiz gerekiyor. Şu anda Türkiye’nin ne ABD yönetimi ne de Kongre nezdindeki imajı yeterince olumlu. Partisinin Kongre’de zaten çok zayıf olan çoğunluğu göz önüne alındığında, Biden’in Kongre nezdinde ne oranda Türkiye’yi müdafaa etmeye ve Türk beklentilerine cevap vermeye hazır olduğu belli değil. Dolayısıyla karşımızda uzun ve ilginç bir müzakere süreci var. Bu süreç hiç beklemediğimiz yönlerde gelişebilir ve beklenmedik sonuçlar verebilir.