Türkiye’de kambiyo kontrolü ve “KKM” hesapları
Öğr. Gör. Raif Bakova
Arş. Gör. Şerif Yüksel/T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü
Türkiye’de kambiyo (döviz) işlemleri ile kıymetli varlıkların bulundurulması, tasarrufu ile ithal ve ihracını düzenleyen yasa 1930 yılında çıkarılan ‘1567 Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki Kanun’dur. Genç Cumhuriyet 1923 yılında kurulmuş ve 1929 Dünya Büyük Bunalımı başlayana dek böyle bir düzenlemenin/mevzuatın gerekliliği ve önemi fark edilememiştir.
Küresel 2. büyük krizin etkisiyle küçük ve tarıma dayalı Türkiye ekonomisini korumak amacıyla 1930 yılında -kambiyo kontrol amaçlı- ‘1567 Sayılı Yasa’ çıkarılarak ve Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yasa, hem kanun hem de ilişkin karar ve tebliğlerindeki değişikliğe uğramışsa da halen yürürlüktedir.
Bunun anlamı, dış ekonomik ilişkiler ve kambiyo(döviz) iş ve işlemlerini denetim altına almaktır. Sıkı kambiyo kontrolü uygulandığı dönemlerde ve serbest kambiyo rejimi dönemlerinin de yasal dayanağı “1567 Sayılı Kanun” olmuştur.
Bu yazı çerçevesinde 1923-2023yılları arasında Türkiye’de kambiyo mevzuatının gelişimini şöyle özetlemek mümkündür:
Türkiye ekonomisinde 1930-1980 yıllarını kapsayan dönemde sıkı bir kambiyo rejimi/sistemi uygulanmıştır. Ellili yıllarda dış ticaret işlerinde liberasyon dışında dövizli işlemlerde katı kurallar 1980’lere kadar büyük bir kararlılıkla yürürlükte olmuştur. Sermaye hareketlerinde denetimin yanı sıra Türk Parası Kıymetini Korumu Mevzuatı’na göre; yabancı para bulundurmak, yabancı parayla hesap açmak yasak olduğu gibi, yurt dışından ithalat için para transfer etmek ya da yurt dışına çıkarken döviz almak ve yurt dışında okuyan öğrencilere döviz transferi yapmak izne bağlıydı. Yurt dışına mal satıp döviz geliri elde edenler bunun bedelini Merkez Bankasına satmak karşılığında Türk Lirası almak zorundaydılar.
Belirlenen kural ve yasalara uymayan gerçek ve tüzel kişilere para ve hapis cezası uygulanırdı. Söz konusu yaptırımlar 1567 sayılı Yasa’da yer alırdı.
Küresel ekonomide seksenli yıllarda başlayan liberal uygulamalar ve politikalar akımına Dünya Bankası ve IMF üyesi Türkiye’de katıldı. 24 Ocak 1980 İstikrar Programı’nın ardından 1983 yılında iktidara gelen ANAP hükümetleri dış ticaret, kambiyo ve yabancı sermaye mevzuatlarını güncel ve liberal hüküm ve kurallarla uygulamaya koydular. Hatta ekonomideki olumlu havanın etkisiyle 1990 yılında “Türk Parası konvertibil oldu”. Böylece sermaye hareketlerini serbestleştirme operasyonu da gerçekleşmiş oluyordu.
Bu arada dövize de özgürlük verilmişti ve hapis cezaları 1985 yılında 1567 sayılı Yasa’dan çıkarılmış ve kanuna dayalı kararnamelerle (30 ve 32 sayılı Kararlar) bir dizi serbest ekonomi kuralları yürürlüğe konulmuştu. Böylece, yabancı parayı getiren herkes o günkü kur üzerindenTürk Lirası alabildiği gibi, Türk Lirası’nı getirenlere de günlük kur üzerinden yabancı para alabilme olanağı verildi. Serbestinin bir başka kuralı yabancı para ile mevduat hesabı açılabilmesi ve yurt dışına transfer yapabilmesiydi.
Özetle, Türkiye ekonomisinde kambiyo(döviz) kontrol rejiminin sonuna gelinmişti. Yasal dayanakların varlığı ile sürdürülebilir bir yapı oluşturulacaktı.
Ne var ki, ülkemiz ekonomisinin kambiyo kontrol rejimini uyguladığı dönemler bazı sıkıntılı yıllardır ve bunlar döviz sorunu başta olmak üzere ekonomide büyüme, işsizlik ve gelir dağılımını olumsuz etkilerdi. Örnek vermek gerekirse 24 Ocak 1980 kararları, 5 Nisan 1994 kararları, 2001 Bankacılık krizlerinde ekonomi yeniden yapılandırılmış ve alınan önlemlerle bir süre sonra iyileşme görülse de yeniden sorunlar yaşanmıştır. 5 Nisan kararlarında döviz kurlarında denge ve döviz rezervlerinde bir yıl içinde yeniden sorun olmuş, 2001 Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ilk yıllarında benzer biçimde başarılı olmuş ve 2008 Küresel Krizin ardından iç siyasal olayların da etkisiyle önce küçük çaplı ve durağan ve sonrasında döviz kurlarında büyük yükseliş ve ek olarak döviz rezervi sorunu meydana gelmiştir.
Kambiyo kontrol rejimi uygulandığı dönemde bu tür sorunlar büyük oranlı devalüasyonlar ve bağlı olarak da ekonomiyi sağlıklı duruma getirebilmek için bir ‘İstikrar Programı’ uygulanmıştır.
Günümüzde, ekonominin döviz sorunu olduğu konuyla ilgili çevrelerce kabul edilmektedir. Kimileri bu durumu üçlü açmaz hipotezine göre açıklamakta, (Hipoteze göre, sermayeleri serbestliği, sabit döviz kuru ve bağımsız para politikası aynı anda olmaz) siyasi çevreler ise Merkez Bankası’nın yeterli derecede bağımsız olmamasına bağlamakta, akademi dünyası küresel ekonomide ki dalgalanmaların etkili olduğunu ileri sürmekte, ekonomi yönetimi ise kur korumalı mevduat uygulaması ile sorunu çözme gayreti içinde sürekli yeni önlemler almaktadır.
“Döviz kuru ve resmi rezerv sorunu”nun böylesi hayati aşamada olduğu sürece durumun kambiyo kontrol rejimi açısından yorumlanması ne derece doğrudur? Yani “Türkiye Ekonomisi yeniden yarı kambiyo kontrol rejimine gidiyor” yaklaşımı gerçeği yansıtıyor mu?
Yukarıda belirtilen durum ve soruların yanıtı, 31 Mart 2023 günü Resmi Gazete’de yayımlanan 7016 sayılı 30 Mart 2023 günlü Cumhurbaşkanı kararında yer alıyor. Karar, döviz kurlarında bir günde büyük yükselişin yaşandığı Aralık 2021’deki olay üzerine çıkarılan “Mevduat ve Katılma Hesaplarının Kur Artışlarına karşı Denetlenmesine İlişkin Karar”da görülüyor. Kamuoyunun Kur Korumalı Mevduat (KKM) olarak bildiği bu olgu ile, gerçek ve tüzel kişilerin dövizlerini bozarak özel getiri sağlayan kur koruma hesaplarına yatırılması amaçlanmıştı. Hesaplara verilecek en yüksek faiz yüzde 11.5 iken, Resmi Gazete’de yayımlanan kararla 24 Mart tarihli haftada 3 aya kadar vadeli mevduata bankaların verdiği ortalama faiz yüzde 28.10’a yükselmiş bulunuyor. Ve de söz konusu 30 Mart 2023 tarihli kararla faiz de üst sınır da kaldırılmıştır.
Tüm gelişmeler Türkiye ekonomisinde döviz sorununun varlığını gösteriyor. Kambiyo kontrol rejimine geri dönüşten söz edilebilmesi için 1567 sayılı Yasa’daki ve 32 sayılı Türk Parasını Kıymetini Koruma kararı ve ekleriyle birçok mevzuatta düzenleme gereklidir.
Gözden ırak tutulması gereken birkaç hususta; katı kambiyo kurallarının uygulandığı 1923-1980 yıllarında DÇM (Dövize Çevrilebilir Mevduat), vergi iadesi, katlı kur uygulamaları ve garantisiz ticari borçların tasfiyesine dair kararların varlığıdır.
O nedenle KKM bir zorunluluktan doğmuş, kalıcı olmaması gereken bir uygulamadır.