Türkiye yapay zekada “ikinci sınıf” müttefik

Zeynep GÜRCANLI
Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Ülkelerin diğer ülkelere bakışlarına ilişkin ipuçları, siyasi eğilimleri, bazen hiç beklenmedik yerlerden ortaya çıkar.

ABD-Türkiye ilişkilerinde de böyle oldu; Türkiye, NATO üyeliği nedeniyle kendisini ABD’nin “sağlam müttefiki” olarak görürken Washington’dan çıkan bir karar, Amerikan yönetiminin çok farklı düşündüğünü ortaya koydu.
Karar, ABD’nin bir önceki Başkanı Joe Biden’ın imzasıyla yayınlandı. Ancak göreve başlar başlamaz Biden’ın aldığı pek çok kararı tersine çeviren yeni Başkan Donald Trump, 13 Ocak imzalı “yapay zeka çiplerine/yongalarına ihracat sınırlaması” getiren karara dokunmadı.

ABD’de Başkanlık görev devir teslimine rağmen halen yürürlükte olan karar, ABD’nin üretiminde küresel bazda çok önde olduğu yapay zeka geliştirilmesinde kilit önem taşıyan yongaların “kime ve nasıl satılacağını” belirliyor.

TÜRKİYE, “18 YAKIN MÜTTEFİK”TEN BİRİ DEĞİL

Kararda ABD’nin “müttefiki” olarak bahsedilen 18 ülkeye yapay zeka yongalarının herhangi bir kısıtlama olmadan satılması öngörülüyor. Bu “müttefiklerin”, Avustralya, Belçika, Kanada, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, İrlanda, İtalya, Japonya, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Güney Kore, İspanya, İsveç, Tayvan ve Birleşik Krallık olarak sıralandığı karar, diğer ülkelere ise çip ithalatında ciddi kısıtlamalar getiriyor.

Karar, bu 18 ülke dışında kalan ülkelere  çip siparişlerinde “lisans alma” zorunluluğu içeriyor, ancak alınacak lisanslara da sınır koyuyor; Karara göre, “yakın müttefik” olarak sayılan 18 ülke içinde olmayan ülkeler lisans edinebilseler bile, alacakları çip miktarı yine de sınırlı olacak. “İkinci sınıf müttefikler” için ABD en fazla 50 bin ileri düzey grafik işlem yapabilen çip satın alma imkanı tanıyacak.

Aynı kararda, “birinci sınıf müttefik” sayılıp, ABD’den çip satın alma limiti olmayan ülkelerin de, ithal ettikleri Amerikan malı çipleri başka ülkelere göndermelerine ilişkin sınırlama da var; Buna göre “birinci sınıf müttefikler” ABD’den aldıkları çiplerin ancak yüzde 25’ini üçüncü ülkelerde üretecekleri ürünlerde kullanabilecekler.

ABD’nin yönetime yeni gelen Trump hükümeti tarafından da benimsenen bu karar, ülkenin küresel anlamdaki yapay zeka üstünlüğünü korumasını amaçlıyor. Getirilen kısıtlamalarla ABD, dostları-rakipleri ve hasımlarının, yapay zeka uygulamalarını özellikle savunma sektörüne uyarlamalarının önüne geçmeye çalışıyor. Böylece ABD’nin, sadece  akıllı telefon, otomobil gibi sektörlerde değil, savunma alanında da yüksek teknoloji “tekelinin” korunması  amaçlanıyor.

ÇİN’DEN GELEN DEEPSEEK DALGASI

Ancak ABD’nin yapay zeka alanındaki tekelini korumak için aldığı bu önlemlerin, en büyük “rakip” olarak gördüğü Çin’den gelen hamle ile büyük ölçüde sarsıldığını da vurgulamak gerek elbette; ABD Başkanı Biden’ın imzasıyla 13 Ocak’ta yürürlüğe koyulan 200 sayfalık “yapay zeka yongalarının ihracatının sınırlandırılması” kararına Çin yönetimi, sadece günler sonra, yeni bir yapay zeka uygulamasını piyasaya sürerek karşılık verdi.

Çin’in üretimi DeepSeek’in küresel düzeyde kullanıma açılması ile, ABD’nin çip üretimindeki teknoloji devleri büyük yara aldı;

Çin’in geliştirdiği DeepSeek yapay zeka teknolojisinin en büyük özelliği, ABD’nin şimdiye kadar çıkardığı yapay zeka uygulamaları kadar maliyetli olmaması. DeepSeek’in maliyetinin milyon milyar dolar kadar olduğu bilgisi paylaşılınca, ABD şirketlerinin bugüne kadar aynı teknoloji için harcadıkları milyarlarca dolar tartışma konusu haline geldi. Dolayısıyla da ABD borsalarında işlem gören yapay zeka yatırımı yapan Nvidia, Microsoft, Meta gibi şirketlerin hisselerinde büyük düşüşler yaşandı.

Çin’in iddiası, DeepSeek geliştirilirken ABD’nin üretimi olan yapay zeka uygulamalarında kullanıldığı kadar çok ileri düzey grafik işlem yapabilen çip kullanılmamış olması. Çin, DeepSeek’i ABD’nin koyduğu çip ambargosu altında geliştirdiğini, Çinli yapay zeka mühendislerinin Amerikan kısıtlamalarını aşarak sınırlı kaynaklarla daha fazla verimliliğe odaklandıklarını ortaya koydu. Ancak bu iddia da, dile getirildiği anda tartışmaya açıldı bile;

ABD’nin Çin’e koyduğu ileri düzey çip satış yasağı nedeniyle, Pekin yönetiminin “aslında ne kadar çip kullandığı konusunda yanıltma yaptığı”, böylece de Amerikan ambargosunun delindiğinin saklanmasının amaçlandığı konuşulmaya başlandı.

YAPAY ZEKA VE SAVUNMA SANAYİİ

Yapay zeka konusunda ülkelerin “tekelleşme isteği” boşuna değil; Çünkü yapay zeka teknolojisinin sadece insanların hayatlarını kolaylaştırmak için değil, “öldürmek için de” kullanıldığının örneğine  yerküre yakın zamanda bizzat tanıklık etti. İsrail Gazze’de gerçekleştirdiği soykırıma varan askeri operasyonlarda büyük ölçüde yapay zekadan faydalandı.

Washington Post gazetesinde yer alan haberde, İsrail’in operasyonlarda yapay zeka uygulamalarını Google ile yaptığı anlaşma çerçevesinde edinip, kendi ihtiyaçlarına göre uyarladığına ilişkin belgeler yayınlandı.

Sadece Washington Post’da değil, İsrail basınında çıkan haberler de Gazze’de ve Lübnan’daki operasyonlarda Tel Aviv hükümetinin yapay zekayı kullandığına ilişkin bilgiler yer aldı; Haberlere göre, İsrail yürüttüğü operasyonlarda yapay zekayı, yüz algılama, otomatik görüntü kategorizasyonu, nesne izleme, hatta fotoğrafların ve konuşmaların duygusal içeriğini değerlendiren duygu analizleri yapmak için kullandı.

TÜRKİYE’DEN İTİRAZ SESİ ÇIKMADI...

Yapay zekanın dünyanın yakın gelecekteki güç dengelerinde en büyük belirleyici olacağı açık. Dünyanın iki küresel gücü, ABD yapay zeka alanındaki üstünlüğünü kaybetmemek, Çin ise yaptırımlara rağmen geri kalmamak, hatta yapay zekanın daha verimli geliştirilmesi için öne geçmek için var gücüyle çalışıyorlar.

Türkiye’de ise gündemde yapay zeka hemen hemen hiç yok; O kadar ki, ABD’nin Türkiye’yi “yakın müttefik” listesinden dışladığı 13 Ocak tarihli ve ABD Başkanı Biden imzalı “yapay zeka çipleri ihracat kısıtlamasına” ilişkin kararına Türkiye’den hiç tepki verilmedi.

ABD’nin “yakın müttefik” listesine koyduğu ve çip satışında herhangi bir kısıtlama öngörmediği Avrupalı ülkeler bile, getirilen yasaklara ‘muğlak ifadeler içeriyor” diye karşı çıkarken, Ankara’dan bu konuda tek bir açıklama bile yapılmış değil.

Avukatlar, belediye başkanları, gazeteciler, muhalif siyasi parti liderlerinin tartışmalı gerekçelerle gözaltına alınıp, tutuklandığı dönemde, Türkiye gündemi fakirlik ile anti-demokratik uygulamalar arasında gidip gelmekle meşgul.

Türkiye’de mevcut gündem geleceğe ilişkin değil; Geleceği ıskalayan, Türkiye’yi geri bırakan bir gündem. Bunun zararını tüm

Türk vatandaşları, hepimiz göreceğiz. Ama bu geri kalmışlık halinin en büyük zararını elbette gelecek nesiller yaşayacak...

 

- ABD’nin “yakın müttefik” listesine koyduğu ve çip satışında herhangi bir kısıtlama öngörmediği Avrupalı ülkeler bile, getirilen yasaklara ‘muğlak ifadeler içeriyor” diye karşı çıkarken, Ankara’dan bu konuda tek bir açıklama bile yapılmış değil.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar