Türkiye ve Kosova sorunu
Kosova’da nüfusun çoğunluğunu Sırpların oluşturduğu bölgelerde belediye seçimlerinin Arnavut kökenli kişiler tarafından kazanılması sonucunda patlayan olaylar karşısında bölgede bulunan NATO Barış Gücü’nin yetersiz kalacağı endişesi karşısında Türkiye, NATO’nun KFOR’u takviye talebine, alana bir komando taburu göndererek cevap verdi. Barış gücü hizmeti görmek her zaman zor bir iştir çünkü silahlı güçten beklenen görevini silah kullanmaya tevessül etmeden yapmasıdır.
Bilindiği üzere Türk ordusu Afganistan, Bosna ve Kosova’da barış gücü hizmeti vermek konusunda bir hayli tecrübe kazanmıştır. Ülkemiz diğer NATO üyelerine kıyasla çok daha büyük bir orduya sahip olduğundan, Barış gücü taleplerinin de sıkça yöneldiği bir ülke olmaktadır. Ayrıca, Türk Barış Gücünün Balkanlar’da diğer NATO üyelerine kıyasla daha iyi kabul gördüğü ileri sürülmekteyse de, Kosova olayında Sırplar Türklerin Kosovalılara daha sıcak yaklaşacaklarından kuşku duyabilirler. Barış Gücü sıradan polisiye hizmet görmeyecek, devlet binalarını, elektrik santrallarını ve benzer bina ve tesisleri koruyacaktır. Ancak ülkedeki varlıklarının vahşet olaylarının yaşanmasını da caydıracağı, Sırbistan’a da olayların arkasında olduğunun düşünüldüğünü hatırlatacağı ümit edilmektedir. Ayrıca, Sırbistan’a, bağımsızlığı ülkede konuşlanmış NATO askeri tarafından korunan bir ülkeye asker sevk edemeyeceği de gösterilmek istenmektedir. Kosova hükümeti seçimlerin yenilenebileceğini belirtmiştir. Böylece Sırpların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu bölgelerde Sırp kökenli belediye başkanlarına seçilme şansı verilmiş olacaktır. Bununla beraber, ben yine de Kosova’da Arnavut ve Sırp kökenlilerin arasındaki gerilimli ilişkilerin yumuşamayacağından ve yıllarca süreceğinden endişe ediyorum.
Sorun nedir? Kosova önce Yugoslavya ve dağılmasından sonra da Sırbistan’da nüfusunun %85- 90’ı Arnavut kökenlilerden oluşan, fakat Sırp kökenlilerin tamamen egemen olmak istediği özerk bir bölge oluşturmuştur. Tito döneminde dahi devlet bölgenin Arnavut kimliğini zayıfl atmak maksadıyla özgürlüklere sınırlamalar getirmeye çalıştığında protesto hareketleri ve gösteriler cereyan etmiştir. Bilahare Sırp hükümeti de aynı uygulamaları devam ettirmek istediğinde ise bölge 1999’da Birleşmiş Milletler koruması altına alınmış; 2008’de Sırplarla Arnavutlar arasında tekrar çatışmalar başlayınca bağımsızlığını ilan etmiş, 2010’da Uluslararası Adalet Divanı bağımsızlık ilanını meşru bulmuştur. O tarihten bu yana 100’den fazla ülke Kosova’yı tanımışsa da, bunlar arasında Sırbistan ve Rusya bulunmamaktadır. NATO bu yeni ülkenin bağımsızlığını koruyabilmesi için destek sağlamaktadır. Sırbistan ise Kosova’nın bağımsızlığına sürekli meydan okumakta, bölgenin Sırbistan’dan ayrılmasını tanımadığına dönük siyasetini uygulamak için de ülkedeki Sırp azınlığı herdaim tahrik etmektedir.
Bilindiği gibi, Arnavutluk bir yana bırakılacak olursa, Batı Balkan ülkeleri Yugoslavya’nın dağılması sonucu bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Hepsi farklı etnik gruplardan oluşan nüfusa sahiptirler. İyimser bir değerlendirmeyle, bu etnik karışım kültür zenginliğinin kaynağı gibi görülebilirse de, daha ziyade irredentizme kaynaklık etmekte, her ülke komşusunun kendisinden toprak talepleri olmasından korkmaktadır. Etnik-dini farkların Bosna’da nasıl bir felakete yol açtığı ise çok yakından bilinmektedir. Bölgede barışı sağlamak için yollanan barış güçleri yanında iki faktör daha ülkeler arasındaki sorunların barışçıl yöntemlerle çözülmesine ve bölgesel istikrarın korunmasını sağlamaya katkıda bulunuyor. İlkin, Bosna- Hersek, Kosova ve Sırbistan dışındaki ülkelerin tümü Batı ittifakına katılmışlardır. İkinci olarak, Batı Balkan ülkelerinin tümünün gelecekte Avrupa Birliği’ne üye olmalarının kapısı açık tutulmaktadır. Hatta, Hırvatistan şimdiden katılmış olup Karadağ’ın da görünebilir gelecekte üye olması beklenmektedir. Bu bağlamda Sırbistan sorun teşkil eden ülke olarak öne çıkmaktadır. Çözülen Yugoslav devletinin en büyük devleti olarak gerek Bosna gerek Kosova’da toprak talepleri gütmektedir. NATO’ya katılmaya ve Avrupa Birliği’ne üye olmaya davet edilmişse de, diğer ülkelerden farklı olarak kararsızlık sergilemiş, Rusya ile de yakın ilişkilerini devam ettirmeyi düşündüğünü açıklamıştır. Tahlillere göre, Rusya Sırbistan’ın komşularına dönük toprak taleplerini desteklemekte, buna karşılık Sırbistan da Rusya’nın maceralarına arka çıkmaktadır. Sırbistan’ın tutumu, Batı Balkanların bir bölge olarak Batı güvenlik ve iktisadi camialarıyla bütünleşmesini engellemektedir. Türkiye’nin Kosova’ya bir komando taburu göndermeyi kabul etmesi Rusya’ya, dost olunmakla birlikte, sınırların zor kullanarak değiştirilmesinin onaylanmadığı mesajını ince bir biçimde yinelemekte ve ülkenin NATO’nun ayrılmaz bir parçası olduğunu da hatırlatmaktadır.