Türkiye, takviye gıda pazarında tarım ve üretim üssü olabilir
Dr. Mevlüt BÜYÜKHELVACIGİL
Helvacızade Şirketler Grubu YKB Yard. Zade Global Inc. CEO’su
Pandemi döneminin ardından yeni normal olarak adlandırdığımız bu dönemde özellikle tüm dünyada gıda takviyelerine karşı olan talebin her geçen gün artmaya devam ettiğini görüyoruz. İnsanların gerek fiziksel sağlıklarına gerek bağışıklık sistemlerini güçlendirmeye daha fazla özen gösterdiği bir süreç içerisindeyiz. Bir yandan da Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre kullanılan farmasötik ilaçların yüzde 25’i tıbbi bitkilerden imal ediliyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne (The Food and Agriculture Organization of the United Nations, FAO) göre ise dünya genelinde satılan yine ilaçların yüzde 30’u bitkilerden türetilen bileşiklerden elde ediliyor. Avrupa kıtasının tamamı ile karşılaştırıldığında endemik bitki sayısı ile fark yaratan Türkiye, tarımın ve çiftçilerin gücüyle birlikte global pazarı domine edebilecek bir potansiyele sahip…
Bir ülkenin bitki zenginliği aslında o ülkenin geleceği, bir bakıma geleceğinin garantisi oluyor diyebiliriz. İEİS (İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası) verilerine göre, pandemi sürecinde artan sağlıklı yaşam ve bağışıklık güçlendirme gündemi doğrultusunda hızla büyüyen pazar, 2021 yılında 76 milyon kutu ve 3,52 milyar TL’ye ulaşmış durumda. Yine İEİS verileri, vitamin ve besin desteklerinin yüzde 68’ini oluşturduğu pazarın son 7 yılda 3 katı büyüklüğe ulaştığını ortaya koyuyor. Dünya verilerine baktığımızda, wellness ekonomisi 2020 yılında 4,4 trilyon dolara ulaştı. Pandemi döneminde yüzde 11 daralma olurken, sağlıklı beslenme pazarı yüzde 3,6 oranında büyüdü. Örneğin geleneksel, tamamlayıcı ilaçların büyüklüğü 413 milyar dolar, sağlıklı beslenme ve kilo kontrolü kategorisi ise 946 milyar dolar olarak gerçekleşti. 330 milyonu aşan nüfusuyla ABD, gerek wellness uygulamaları gerekse besin destekleri alanındaki konumunu gittikçe güçlendiriyor.
Türkiye endemik bitki örtüsü konusunda Avrupa’nın birinci coğrafyası, dünyanın en zengin ülkelerinden bir tanesi. Türkiye’de 12 binden fazla bitki türü var. 3 bin 700 tanesini ise endemik bitki olarak adlandırıyoruz. Yüzölçümü olarak Türkiye’den 15 kat daha büyük Avrupa kıtası ile karşılaştırdığımızda Türkiye Avrupa’nın en zengin ülkesi konumunda bulunuyor. Bu açıdan hızlı gelişen OTC pazarında hem doğanın verdiği geniş imkanlarla yüksek bitki varlığı en büyük gücünü oluşturuyor. Yanı sıra bu gücü işleyerek katma değeri yüksek sağlıklı ürüne dönüştürecek yüksek teknolojili üretim tesislerine sahip olması, Türkiye’nin önünü açıyor. Gelişmiş pazarlara yakınlığı ülkemizin dünya ticaretindeki rekabet gücüne önemli katkı sunuyor.
Sektörümüzde her zaman ithal eden değil ihraç eden ülke olmamız gerektiğini vurguluyoruz. Bunun için üniversitelerimizle el ele vererek dünya çapında farkı oluşturacak yenilikçi ürünler için atılması gereken adımları belirledik. Tohumlarımızı, alanında ilk sağlık destek ürünlerine dönüştüren ve uluslararası GMP (Good Manufacturing Practices / İyi Üretim Uygulamaları) standartlarında üreterek ihraç eden bir konuma ulaştık. Dünyanın ikinci en büyük wellness pazarına sahip ABD’ye sağlık alanında en fazla tohumu ihraç eden bir konumda olmaktan mutluluk duyuyoruz.
Topraklarımızın yaklaşık dokuz bin yıl önceye dayanan bir zenginliği var. Buğday, arpa gibi pek çok ürün bizim topraklarımızda üretilmiş ve bu bizler için çok önemli bir kaynak. Hammadde kaynaklarımızla, çiftçilerimizle, tarımımızla ve toprağımızla kendi kendine yetecek bir değere sahibiz.
ÇİFTÇİLERLE DİRSEK DİRSEĞE ÇALIŞMAK FARK YARATIR…
Türk tohumlarının tüm dünyaya yayılması için Zade Vital olarak önemli adımlar atıyoruz. Üretimin efendileri olan çiftçilerle dirsek temasında olarak ülke ekonomimize katkı sağlayacak katma değerli sağlık ürünleri geliştirmede ve tıbbi bitkilerimizin gelecek nesillere aktarılması adına önemli Ar-Ge projelerini hayata geçiriyoruz. Helvacızade Şirketler Grubu’nun köklü geçmiş, bilgi birikimi ve uzmanlığından güç alan Zade Vital, tecrübelerini; destekleyici ve tamamlayıcı tıbba aktararak küresel ölçekte ses getiren ürünlere dönüştürmeyi ve 2030 yılına kadar Türkiye’de 200 farklı bitkiyi sağlıklı yaşam desteği alanında kullanmayı amaçlıyoruz. Gelecekte dönemde de çiftçileri üretecekleri ürünler konusunda desteklemek ve yön vermek çok kritik... Çiftçilerin ticari anlamda bir kat daha özgürleşmelerini sağlamak üzere üretimlerinin ilk aşamasından itibaren gereken desteği sağlamak ve bu süreci sürdürülebilir kılmanında çiftçiye değerli getirileri olacaktır.