Türkiye-Suriye müzakereleri neden başlayamıyor?
Türkiye’nin bir an önce Suriye ile ilişkilerini düzeltmek istediği artık bir sır değil. Cumhurbaşkanından başlayan ve diğer yetkililere uzanan birçok kişi Suriye ile anlaşmazlıkların müzakereler yoluyla giderilebileceğini ifade etmiş bulunuyor. Bazı liderler Suriye ile müzakerelerin başlamak üzere olduğunu da ifade etmekle beraber, henüz bu gerçekleşmedi. Anlaşıldığı kadarıyla, Suriye tarafında Türkiye ile uzlaşmak konusunda yaygın bir isteksizlik var. Suriye’nin liderleri müzakerelerin başlaması için önce Türk kuvvetlerinin Suriye’den çekilmesini şart koşuyor.
Suriye’nin Türkiye ile olan anlaşmazlıklarını çözüme bağlamak konusundaki isteksizliği birçok gözlemciyi şaşırtıyor. Türkiye uzun vadeli amacının zaten Suriye’den çekilmek olduğunu açıklamış bulunuyor. Her iki ülkenin de Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumasında, özellikle Kürtlerin yoğun yaşadığı alanlarda özerk bölgeler oluşturulmasını ya da bağımsız devletler kurulmasını engellemekte ortak menfaatleri var. Amerikalıların Kürtler için özerk bölgeler oluşturma girişimlerine karşı koymakta, Suriyeliler Türkiye’nin yanı sıra muhtemelen Rusya’nın da desteğini alabilirler. Buna karşılık, Türkiye’nin desteklediği güçlerle savaşmaktan kurtulan Suriye, gayretlerini ülkenin diğer bölgelerini kurtarmaya yöneltebilir. Daha da önemlisi, şu anda Türkiye’nin tahliye edeceği bölgelerde Suriye’nin tam egemenlik kuracak gücü olmadığı bilinmektedir.
Birçok bakımdan avantajlı gözükmesine rağmen, acaba Suriye hükümeti neden Türkiye ile önkoşulsuz görüşmelere başlamaktan uzak durmaktadır? Bu tutum sanıldığından da şaşırtıcıdır çünkü Esat’ın ”hürmet” ettiği ve sözlerine değer verdiği Rusya da uzlaşmazlıkların müzakere yoluyla çözülmesini ve görüşmelerin bir an önce başlamasını tavsiye eder görünüyor. Demek ki, gözlemcilerin gözünden kaçan bazı hususlar var. Yoksa Esat Türklerin işgal ettiği bölgelerden çekilmeyeceklerine inanmıyor mu? Bu soru anlamlı çünkü Türkler denetim altına aldıkları bölgelerde bağımsız bir idare sistemi kurmuş, başına da Türkiye’de olduğu gibi kaymakamlar atamış bulunuyor. Bu bölgelerin çoğunda para olarak Türk lirası kullanıldığı söyleniyor. Bölgelere giden bir kişi, ahalisi daha çok arapça konuşan bir Türk kasabasında olduğunu sanabilir deniyor. Ancak bu düzenin geçici olduğunu kabul etmek daha gerçekçidir. Türkiye’nin komşularından toprak almak gibi bir geleneği yoktur ve bu Cumhuriyet dönemi Türk dış siyasetinin temel kurallarından biridir. Halihazırdaki Türk hükümeti de muhtelif vesilelerle bu ilkeye bağlılığını ifade etmiştir ve samimiyetinden kuşku duymak için bir neden bulunmamaktadır.
O zaman sorun nedir? Suriyeliler neden nüzakerelerebaşlamaktan uzak duruyorlar? Tutumlarını anlamak için Türkiye’nin Suriye’yi ilk işgal ettiği döneme dönmemiz gerekiyor.
Arap Baharı ilk patlak verip de sarsıntıları Suriye’de de hissedilmeğe başladığı dönemde o dönemin Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu o dönemde ilişkilerimizin iyi olduğu Suriye’yi birkaç defa ziyaret etti. Anlaşıldığına göre, Davutoğlu Başar Esat’I seçim yapmak konusunda ikna etmeye çalıştı. Esat buna itiraz etmemekle beraber, Davutoğlu’nun ısrarlarına rağmen, bu seçimlere Müslüman Kardeşlerin bağımsız bir parti olarak katılmalarını peşinen reddetti. Esat’ın bir azınlık mezhebinden olması, muhalefetin inanç farklarını öne çıkararak çoğunluğu elde etmeye çalışacağı endişesi, muhtemelen bu tavrı açıklayacaktır. Esat Sünni seçmenin çoğunluğu elde ederek, kendisini iktidardan uzaklaştıracağını düşünmüştür. Esat’ı ikna edemeyen Türk hükümeti ise maalesef Esat rejimine silahla karşı koyan muhalefeti desteklemeyi tercih etmiş, mutedil muhalefet başarılı olmayınca daha radikal görüşleri savunan güçleri desteklemeğe yönelmiştir. Anladığıma göre, Türk hükümetinin çatşmada desteklediği güçlerin Suriye’nin yönetiminde söz sahibi olmaları konusundaki ısrarı devam etmektedir. Esat yönetiminin başından itibaren reddettiği bir tutumda ısrar edilmesi, anlamlı müzakerelere başlanmasını engellemektedir. Esat yönetimine karşı silaha sarılanlara karşı aflar çıkarmaya, bu nüfusu yeniden yerleştirmeye hazırdır, ama iktidarı başkalarına devretmeye hazır değildir. Karşılaştığı çok sayıda güçlüğe rağmen iktidarını koruyabilmiş olması, toplumdaki desteğinin Türk hükümetinin, Esat’ı stratejik ortaklıktan çıkarıp düşman ilan zaman tahmin ettiğinin çok ötesinde olduğunu da göstermektedir.
Eğer Türk hükümeti Suriye ile yeniden dostane ilişkiler kurmak konusunda ciddi bir niyet taşıyorsa, Müslüman Kardeşleri hükümete ortak etme fikrinde ısrardan vazgeçtiğini göstermesi iyi bir başlangıç olacaktır. Türk hükümetinin böyle bir jeste hazır olup olmadığını henüz görmüş değiliz.