Türkiye için aranan “yeni kalkınma öyküsü” nasıl olmalı?
Ömer KAYIR
Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı ve Çevre Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı (Emekli)
Küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz. Küreselleşen bir dünyada salt Türkiye’nin içinde kalarak düşünmek, ülke meselelerine çözüm üretmek mümkün değil. Kardeş, akraba ve dindaş toplulukları tanımadan, onların Türkiye’ye bakışlarını görmeden Türkiye’nin gücünü, potansiyelini ve imkânlarını tanımak mümkün değildir.
Türkiye’yi çevreleyen ülkelerin siyasi, kültürel ve ekonomik yapılarını, geçmişten bu güne bağlarımızın olduğu toplumları ve onların şimdi içinde bulundukları durumları tanımadan, yönelimlerini ve sorunlarını bilmeden bir adım bile atamazsınız.
Bu da yetmiyor. Türkiye’yi ve Türkiye’nin elindeki imkânları iyi bilmeniz gerekiyor.
Ne zaman ki bir coğrafyada hizmet vermeye başlıyorsunuz işte o zaman sahadaki eksiklikleri Türkiye’deki hangi imkânları kullanarak giderebileceğinizi anlamaya başlıyorsunuz. Türkiye elindeki imkanlarla hem Türk Dünyası’na hem İslam Alemi’ne hem de Afrika’nın yoksul ve mazlum milletlerine öğretmenlik ve önderlik yapabilir. Türkiye bu ülkeleri ve toplumları geliştirebilir ve kalkındırabilir. Bunu yaparken kendisi de gelişebilir ve kalkınabilir.
Türkiye’nin sahip olduğu halde kıymetini bilmediği değerler?
Saymakla bitmez. Bir şeyin kıymetini o şeyin bulunmadığı ülkelerin ortamında çok iyi anlıyorsunuz.
Hangi birinden bahsedeyim.
- Devlet üretme çiftlikleri.
- Küçük sanayi siteleri, organize sanayi bölgeleri.
- Üniversitelerimiz, bilhassa üniversitelerin teknik bölümleri, mühendislikler.
- Her türden meslek liseleri. Mesleki eğitim merkezleri.
- Şehir hastaneleri. Tıbbi görüntüleme merkezleri. Tıbbi laboratuvarlar.
- Sağlık Meslek Liseleri. Ebe ve hemşirelik bölümleri.
- Tarım sanayii. Traktör fabrikaları.
- Seralar ve seracılık.
- Damlama sulama sistemleri.
- Tavukçuluk tesisleri.
- Arıcılık.
- Askeri kuruluşlarımıza ve savunma sanayimize ait neredeyse her şey.
- Diyanet İşleri Başkanlığı, cami yaptırma ve yaşatma dernekleri, Kız Kur’an Kursları, İmam-Hatip Liseleri.
Neden yurtdışı ve Türkiye çalışmaları birlikte olmalı?
- Türkiye zor zamanlardan geçiyor.
- Son 10 yılda yaşananlara bir bakın.
- Devleti ele geçirmeye yönelik hareketler ve bastırılan bir kanlı darbe girişimi.
- Suriye’de PKK’nın devletleşmesi ve ona karşı Suriye’ye yönelik olarak düzenlenen harekatlar.
- Devlete karşı içeride hendekler kazarak meydan okuma ve temizlik harekatı.
- Libya ve Karabağ harekâtları.
- COVID-19 salgını.
- Ekonomideki hala devam eden sıkıntılar.
- Büyük deprem felaketi.
- Tüm bu yaşadıklarımız Türkiye’nin iç bünyesini kuvvetlendirme çalışmaları yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
- Türkiye’nin yaşadığı sıkıntılar Türkiye’nin elini zayıflatmaya başlamıştır.
- Deprem hadisesinden sonra görüştüğüm ve yurt dışı hizmetlere büyük kaynaklar aktaran Türkiye’nin önde gelen ailelerinden bir tanesine mensup bir arkadaşım “Türkiye’de para tükendi, yurt dışı hizmetlere kaynak aktarmak çok zorlaştı” demişti.
Bu nedenle içeriyi düzeltmeden, içeride kuvvet biriktirmeden dışarıdaki hareket alanınızın sınırlı olduğunu görmeye başlıyorsunuz. Dönüp Türkiye’nin içi ile ilgilenmek zorunda hissediyorsunuz kendinizi. Yalnız içe kapanmak çözüm değil. İçine kapanan Türkiye kaybeder.
Belki de şimdi Türkiye’nin çevresine öncülük, önderlik ve öğretmenlik yaparak çevreyle birlikte gelişme ve kalkınma projeleri üretmesinin ve programları yapmasının tam zamanı.
Türkiye soydaşlarına, dindaşlarına ve dostlarına hizmet ederken nasıl bir yapılanmaya gitmelidir?
Türkiye’nin bu alanda TİKA, YTB vb. birçok güzide kuruluşu bulunmasına rağmen hala eksik kurumları vardır. Mesela Türkiye’de birçok ziraat mühendisi, inşaat mühendisi, mimar, teknik öğretmen, subay, polis, doktor, makine ve elektrik mühendisi vb. olarak devlette çalışan insanımız genç yaşta emekli olmuşlardır. Tecrübe sahibi bu insanlarımızı bir kuruluş bünyesinde toplayarak bu insanların dünyanın ihtiyaç duyulan bölgelerinde hizmet vermelerini sağlayabiliriz.
ABD’nin yaptığı gibi Türkiye’nin etkili olduğu ülkelerde hizmet vermek üzere maliye, adalet, bayındırlık, iç işleri, savunma, tarım, çevre vb. bakanlıklarımız bünyesinde “Yurtdışı teknik yardım ofisleri” kurmalıyız.
Ancak asıl olan halkımızı bu hizmetlere katmaktır. Halkımız zaten yıllardır kurban kesme, su kuyusu açma, cami yapma, ramazan kolisi dağıtma, sağlık taramaları yapma, toplu sünnetler gerçekleştirme vb. faaliyetlerini yürütmekte ve desteklemektedir. Ancak Anadolu’nun güçlü şehirlerini yurt dışı hizmetlerle buluşturma zamanı gelmiştir. Yurt dışı hizmetler alanında görev üstlenecek Anadolu şehirleri hem kendileri kalkınacak, gelişecek ve zenginleşecek hem de hizmet verdikleri coğrafyayı kalkındıracak, geliştirecek ve zenginleştireceklerdir. Bu şehirlerimiz yıldız şehirler haline geleceklerdir. Türkiye’nin ve gönül coğrafyamızın yıldız şehirlere ihtiyacı var.
Hangi şehirlerimiz geleceğin yıldız şehirleri olmaya adaydır
Önemli olan Türkiye’nin Türk Dünyası’nda, İslam Alemi’nde ve yoksul-mazlum milletler coğrafyasında yıldız haline gelmesidir. Yıldızlaşan Türkiye’nin 81 ili de tabii olarak yıldızlaşacaktır.
Bursa, Kayseri ve Konya gibi birçok ilimiz öncelikle yıldızlaşabilecek potansiyele sahiptir.
Bu şehirlerarasında da ilk yıldızlaşacak şehir Bursa olacaktır. Osmanlı medeniyeti Bursa’da mayalandı. Bursa olmasaydı Osmanlı da Osmanlı medeniyeti de olmazdı. Türkiye’nin merkez olduğu yenidünyanın kalbi de Bursa olacaktır. Bursa sahip olduğu bilim ve teknoloji, sahip olduğu sanayi ve ticaret, sahip olduğu yetişmiş iş gücü ile hem Türk Dünyası’nın, hem İslam Alemi’nin, hem Afrika gibi mazlum toplumların, hem de göç aldığı Kafkaslar ve Balkanların eğitim, bilim, teknoloji, Ar-Ge merkezi olabilir.
Neden Bursa?
Ben daha önce “Yoksul ülkelere Türkiye’nin Kalkınma Tecrübesinin Aktarılması” projesini yönettim.
Bu projenin yürütülmesi sırasında en çok Bursa’da eğitim yaptım. Bunun iki nedeni vardı.
Birincisi Bursa’da eğitim imkânı çoktu. Yoksul ve geri kalmış ülkelerden gelen insanlara göstererek iş başında eğitim vermek gerekiyor. Bunun için de örnek olarak gösterebileceğiniz işletmeler, merkezler, üretim yerleri, ticarethaneler gerekiyor. Bursa’da bundan daha çok ne var. İkincisi Bursa’nın insanı misafirperver ve yardım sever. Hangi kapıyı çalsanız size açılıyor.
Nasıl?
1- İslam İşbirliği Teşkilatı’nın üye ülkelere yoksulluğu yenmeleri için 1 no’lu Teşvik ve Tavsiyesi “Tarım Sanayii” alanıdır.
Tarım sanayiinin gelişmesi iki türlü gelişmenin önünü açmaktadır. Bu sayede hem tarım hem de sanayi gelişmektedir. Bursa tarım sanayii alanında zaten Türkiye’nin merkezidir.
Bursa İslam İşbirliği Teşkilatı’nın “Tarım Sanayii” alanındaki eğitim, bilim, teknoloji ve AR-GE merkezi olmalıdır.
2- İslam ülkelerinin ve yoksul ülkelerin tamamında üniversite açma modası vardır. İslam ülkelerinde Mühendislik ve Mimarlık gibi alanlarda çok sayıda teknik eğitim veren fakülte açılmıştır. Ancak bu fakültelerin pek çoğunda verilen dersler hep teoriktir. Bu ülkelerin yöneticileri teknik eğitim alanında eğitim gören gençlerine pratik tecrübe, staj imkânı ve görgü kazandırılması için arayış içerisindedir. Bursa’da İslam ülkelerinin ve yoksul ülkelerin mühendislik ve mimarlık fakülteleri öğrenci ve mezunlarına tamamlayıcı pratik eğitimler verecek eğitim kurum ve sistemleri oluşturulması çok yararlı olacaktır.
3- Türkiye’nin havacılık alanında gösterdiği göz kamaştırıcı başarısı bütün dünyada gıpta ile izlenmektedir.
Önümüzdeki dönem dünyada “Uzay ve havacılık” dönemi olacaktır ve Türkiye’nin de “Uzay ve havacılık” alanında merkez ülke haline gelmesi kaçınılmazdır. Bursa zaman geçirmeden uzay ve havacılık altyapısını ve sanayiini geliştirmeli ve uluslararası eğitim kurumlarını oluşturmalıdır.
4- Türkiye’nin içi boşalıyor. Anadolu’yu şenlendirmek gerek.
Önce Anadolu boşaldı. Köylerimizde insan kalmadı. Köylerde üretici olabilecek insanlarımızın hepsi şehirlere doluştu. Şimdi şehirlerimiz boşalıyor. Şehirlerimizden Batı ülkelerine Avrupa’ya büyük bir göç var. Balkanlardaki Türk nüfus asırlardır vatanı olan toprakları bırakıp Avrupa ülkelerine göç ediyor. Anadolu’yu, Rumeli’yi ve Balkanları şenlendirmek lazım…
Eğer insanımızı her yerde iş bulabilir ve iş yapabilir, iş bulamadığı yerde kendi işini kendi kurabilir hale getirebilirsek. Yani insanımızı iyi eğitip istihdam ederek, üretici ve girişimci hale getirerek Anadolu’yu, Balkanları ve Rumeli’yi öyle şenlendirebiliriz. Bunun iki ön şartı var.
Birincisi yeni nesilleri “10 parmağında 10 marifet- Komple atlet” olarak yetiştirmeliyiz. Komple atlet gibi bir nesil inşaattan elektriğe, yemekten dikişe, ziraattan tekniğe, üreticilikten girişimciliğe kadar her alanda becerisi olan gençlik demektir. Türkiye gençlerini “10 parmağında 10 marifet- Komple atlet” olarak yetiştirecek yeni bir eğitim sistemine, yeni bir modele geçmelidir. Sahip olduğu imkânlarla bu model için Bursa ideal bir merkezdir.
İkincisi Anadolu’da yeni döneme uygun yeni usulleri kullanarak, getirdiği gelirle insanların geçimlerini sağlayacak yeni üretimlere yönelmeliyiz. Kuru tarım yapılan araziler ile orman arazilerinde tıbbi ve aromatik bitkiler üretimine geçilmesi Anadolu’yu ekonomik bakımdan canlandıracaktır. Kirlenen Nilüfer Çayı’nı temizlemek, madenciliği doğayla barışık hale getirmek, Uludağ’ı Avrupa için yaşlı bakım merkezleriyle donatmak, tarımı birkaç elde toplanmaktan çıkarıp aile işletmelerini güçlendirmek vb. Bursa’nın yıldızlaşmasını çabuklaştıracaktır.