Türkiye fındık müstemlekesi mi?
Dünya fındığının üçte ikisi, ticaretinin de ise dörtte üçü bizde... Beklenen, fındığın efendisi olmamızdır. Oysa 400 bin aile, yılda 600 bin tondan fazla fındığı üretirken, çok kazandırıyor ama yeterince kazanamıyor.
Cennet vatanın bize sunduğu nimetlerden yeterince yararlanamadığımız ürünümüz; fındıktır. Var yılında ülkem 2,5 milyar $ kazanabilirken, bizden aldığı fındıkla yasal uyuşturucu diye tabir ettiğim Nutella’yı üreten İtalyan Ferrero; 13 milyar euro cirolara ulaşabiliyor.
Sahi neden? Çok basit. Fındığın külfeti bizde ama aklı başkasında.. Peki, biz neden akıllı olamıyoruz? Çünkü biz kurnazlığı tercih ettik. Stok kontrolü için tesis dahi kurmayan, fiyat istikrarını başaramamış, bakanlık ve siyasetin taban fiyat üzerinden oy devşirdiği alan olmuş fındık...
Önceki gece Bloomberg Barış Esen’in programında; Fiskobirlik Başkanı Lütfü Bayraktar ile açıklanan 22,5 liralık fiyatı tartıştık. Benim önerim, fındıkta nicelik (rekolte, fiyat) yerine artık niteliği, katma değeri konuşmamız oldu.
Eğer biz bir marka çıkaramamış, elimizdeki fındığı, onun yerli şirketi dahil yabancıya satmış isek, bizden daha akıllı olan Ferrero’yu satın alalım. Gücümüz yeter mi? Tabii ki... Ülker’e bakın, bisküvi ve çikolatada dünya devlerini satın alıverdi.
Herkesin fındıktan kendi öz çıkarı üzerinden hareketi, bize değil yabancıya yarıyor. Külfeti bizdeki nimeti eldeki fındık; bize ne gülüyordur kim bilir...
FINDIĞIN EFENDİSİYİZ MARABASI OLMAYALIM
Dünya fındığında üretim devi olmamıza rağmen gelir cücesiyiz ve sebebi; yabancı tekeller değil, bizim kaybettiren tutumumuzda. Bu halimizle petrolü çıkaran ama yabancı tekellere yağmalatan ürün ülkelerinden ne farkımız var?
Önerim; fındıkta rekolte, taban fiyat nicelikleri yerine, oyun kuran, kural koyan ülke olmaya odaklanmaktır. Kendi hayatımızda figüran rolüne razı olmak, marabalık değil midir?