Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde aralanan umut kapısı
Dış İşleri Bakanı Çavuşoğlu ve Ermenistan Dış İşleri Bakanının karşılıklı olarak özel temsilci atamaya yönelmeleri, ikili ilişkilerde uzun süredir beklenen iyileşmenin nihayet başladığı konusunda cesaretlendirici bir gelişme. Türk Bakan, iki ülke arasında charter uçak seferlerinin başlayacağını da ekleyerek, böylece iki yönde de seyahatin kolaylaşacağını da ifade etmiş bulunuyor. Sovyetlerin yıkılması ve Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra geçen sürede bir dizi faktör iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesini engellemiştir. İlk dönemde görev alan Ermenistan hükümeti Türkiye ile ilişkilerin iyileşmesi taraftarıydı. Ancak kısa süre sonra bu hükümetin yerini bazı önde gelen Ermeni diasporası örgütlerinin desteklediği ve “Türklerle ile tarihi hesapların görülmesine” yandaş bir kadro aldı. Böylece iki ülkenin uzlaşmasının zemini de pratikte ortadan kalkmış oldu. Aradaki buzları eritme için girişilen gayretler sonuçsuz kaldı. Çok önemli olarak 2009’da iki ülkenin güçlü dostlarının baskısıyla aralarındaki ilişkileri düzeltme girişimleri de uygulamaya geçemedi. Bazı gözlemciler, anlaşmanın başarısızlığını Türkiye’nin Azerbaycan’ı kızdırmama gerekçesine bağlasa da, tarafların aslında anlaşmaya hazır olmadıkları fakat dostların ısrarı karşısında uymayı öngörmedikleri bir belgeye imza attıklarını söylemek daha doğru olacaktır.
İkili ilişkilerde değişmeyi tetikleyen olay, özerk oblast statüsünde olan ve nüfusunda Ermeni kökenlilerin ağırlıklı olduğu Dağlık Karabağ’a Ermenistan’ın doğrudan erişmesini sağlayan yedi rayonun Ermenistan tarafından işgalinin sona ermesidir. Bölgenin Ermenistan’a kaybından uzun bir süre sonra Azerbaycan yeterli askeri güç oluşturmayı, Türkiye’nin de desteğini alarak 1994’ten beri işgal altındaki toprakların büyük bölümünü geri almayı başarmıştır. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ı da takdir etmek gerekiyor çünkü muhaliflerinin intikam alınması çağrılarına direnmiş ve komşularıya ilişkilerin normalleşmesini tercih etmiştir. Ermenistan halkının komşularıyla gerilimli ilişkiler nedeniyle ciddi mahrumiyetler yaşadığı, bir çoğunun ülkeyi terk ettiği, geride kalanların uğradığı mahrumiyetlerin ise sadece iktisadi alanla sınırlı kalmadığı, her an savaş çıkabileceği endişesi dahil genel bir güvensizlik duygusunu kapsadığı söylenebilir.
Halihazırdaki gelişmeler ümit verici olsa da, bunların devamı ve kapsamlarının genişlemesi büyük oranda Ermenistan Hükümetinin ilişkileri iyileştirme konusunda kararlılığını koruması, Azerbaycan’la bir barış anlaşması yapabilmek için bazı ödünlere razı olması ve Türkiye ile gerilimi samimi olarak düşürme arzusuna bağlıdır. Bir çözüme ulaşılmasında Rusya’nın ilgi ve desteğinin de sağlanması gerektiğini belirtmeye ihtiyaç dahi yoktur. Rusya’nın bölgede barış inşasını desteklemesi ise Rusya’nın güvenliğine tehdit eden gelişmelere izin verilmemesi sağlanabilir. Ancak, Ermenistan hükümetinin bölgede barışçıl ilişkiler kurmasını engelleyen diğer bazı önemli faktörler de vardır ve bunlarla da ilgilenmek gerekecektir.
Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanmasının hemen ardından, dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış Ermeni diasporasına mensup bazı örgütler nihayet tarihi “düzeltmek” için kullanabilecekleri bir araca kavuştuklarını düşündüler. Hayal edilen bir geçmişi ve özgün varlığını sürdürebilmek için üyelerini güçlü bir takım efsanelerle harekete geçirebilen Ermeni Kilisesi’ni de yanlarına alan bu örgütler, Ermenistan’ın siyasi hayatında faal bir rol üstlenmeye yöneldiler. Yeni devlete sağladıkları önemli maddi ve bir miktar siyasi destek karşılığında, yeni kurulan ülkenin siyasi hayatında etkili olmayı başardılar. Hatta başka ülkede yerleşik bazı kişiler, geçici süreler için Ermenistan’a gelip siyasi görevler üstlendiler ve Ermenistan’ı “tarihi topraklarını” geri almasını öngören irredentist siyasi hedefler izlemesi konusunda cesaretlendirdiler. Ermenistan’ın komşularıyla ilişkilerinin bozulduğu ve toplumsal refahının zayıfladığı oranda, varlığını sürdürebilmek için diasporaya duyduğu bağımlılık da arttı. Ermenistan’da yaşayan halkın yaşadığı mahrumiyetler ise 1994’te sağlanan askeri başarı ve bir takım parlamentoların Ermeni Soykırımı’nı tanıma kararları ile duygusal araçlarla telafi edilmeye çalışıldı.
Aslında Ermenistan’da komşu ülkelerle ilişkilerin normalleşmesini tercih eden büyük bir nüfus kesimi vardı fakat bunlar önceki hükümet tarafından “susma” baskısı altında tutuluyorlardı. Yine de sonunda bu grup büyük gösterilere yöneldi ve otoriter hükümetin görevi bırakmasını sağladı. Ancak, dış siyasette ciddi bir değişikliğe gidilebilmesi için kritik bir olayın gerçekleşmesine ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Savaş bu olayı oluşturdu. Ermenistan seçmenleri, savaş sonrasında Paşinyan’ı yeniden göreve getirerek bölgesel barış ve refahı irredentist maceralara tercih ettiklerini gösterdiler. Şimdi Paşinyan hükümetinin halkına doğru tercih yaptığını kanıtlaması için desteklenmesi gerekiyor. Bu işin, bölgesel barış ve uzlaşmaya karşı olanların toparlanmalarına fırsat bulamadan yapılması de bir başka zorunluluk.