Türkçe menüye evet, Türk malına hayır
Yunanistan’da ve Türkiye’de aynı günlerde ya da 1 ay arayla ‘genel seçimler’ yapılacak. Yunanistan’da siyasetçilerin ‘Türkiye ile gerilimi seçime kadar tırmandırma politikası’ tam gaz devam ediyor. ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) sınırsız desteğini aldıkları sürece bu tavırdan vazgeçmeleri de mümkün görünmüyor. Türkiye ise anlaşmalarla belirlenmiş hukukunu doğal olarak korumakta kararlı ve taviz vermeyecek. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye Yunanistan İş Konseyi Başkanlığı görevini ifa eden Levent Sadık Ahmet’e “2023’te Yunanistan ile ilişkilerimiz daha mı kötü olacak, iş insanları bu gerilimden nasıl etkileniyor” diye sordum. Yanıtı şöyle oldu: “İş dünyasında sorun yok, işlerde ciddi bir aksama da yok ama her iki tarafın iş insanları mevcut durumdan çok rahatsız. Yunanistan gerilimin dozunu çok kaçırdı. ABD’lilerin Dedeağaç’a konumlanması, AB’den alınan mali yardımlar buradaki siyasileri iyice cesaretlendirdi. Mevcut iktidar bu gerilim politikasıyla ve aldığı mali yardımlarla seçimi kazanacak gibi görünüyor. Seçimden sonra bir yumuşamaya dair umudumuz var ama seçime kadar bu gerilimden bir kaza çıkması halinde çok tehlikeli gelişmeler olabilir.”
Salçanızı alırız ama Türk malı yazmasın!
Türkiye’nin Yunanistan’a ihracatı 2022’de yüzde 2,1 azalsa da 1 milyar doların üzerinde kaldı. Yunanistan’a giden Türk turist sayısı ise azalmadı ve geçen yıl 1 milyona yakın Türk vatandaşı Yunanistan’da yaklaşık 1 milyar Euro harcadı. Türkiye Yunanistan İş Konseyi Başkanı Levent Sadık Ahmet bu konuda da ilginç bir not düşüyor: “Yunanistan, Türk turistlerden çok memnun. Restoranlarında Türkçe menüler var, Türk bayrağı bile kullanılabiliyor. Çünkü Türk turist iyi para harcıyor ama ticarete gelince fren yapıyorlar. Türk malı istemiyorlar. Geçen günlerde Türkiye’den bir arkadaşımız büyük bir salça ihalesine girmiş ve kalite fiyat uygun bulunmuş ama kendisine ‘üründe Türk malı, Türkiye yazmasın’ demişler. Yakın zamanda iş konseyi olarak bir toplantımız vardı. Yunanistan iş insanları ile ‘en zor dönemde görev yapıyoruz’ diye dertleştik. ‘İş yapalım, ticareti 10 milyar dolara çıkaralım, barış olsun, dostluk kazansın’ diyoruz ama böyle bir gelişme siyaset tarafından engelleniyor.”
Gümülcine takımına sponsor oldum, meclis karıştı
Yunanistan’ın ‘küçük devlet psikolojisi’ yaşadığını söyleyen Levent Sadık Ahmet, “Ben Türk’üm ama Batı Trakyalıların kendilerine Türk demesini hâlâ hazmedemiyorlar” diyor ve şöyle devam ediyor: “Bizim orada paketleme tesisimiz var. Gümülcine futbol takımının başkanı geldi ‘sponsor bulamadık, bize destek olur musunuz’ diye sordu. Biz de takımın ana sponsoru olduk, ödemeyi de yaptık. Bu konu, parlamentoda soru önergesine dönüştü. Dışişleri Bakanına, Dr. Sadık Ahmet’in oğlu nasıl bir Yunanistan takımına sponsor olur diye sordular. Soranların gerekçesi, biz bunu Türkiye’den gelen paralarla yapıyormuşuz. Bunu tartışıp durdular. Ben Yunanistan’ın pamuğunu Türkiye’ye ve dünyaya satıyorum, Yunanistan’da paketleme tesisi kurmuşum istihdam sağlamışım bunları hiç görmüyorlar. Bana ‘sen bunları azınlığı korumak için yapıyorsun’ diyorlar. Biz ‘dostluk ve barış için’ çalışıyoruz. Yunanistan’da Türk kimliğimizle eşit haklarla yaşamak istiyoruz. Türkiye’deki Rumlara ‘siz Rum değilsiniz, aslında Türk soyundansınız’ diyen var mı? Biz Batı Trakyalı Türkleriz ve buranın vatandaşıyız, ben burada askerlik yaptım.”
Babamın gözlerini ben kapadım katili, bir gün bile hapis yatmadı
Türk dünyasının efsane lideri Batı Trakyalı merhum Dr. Sadık Ahmet’in ismi, geçen cumartesi törenle Keşan’da ‘köprülü kavşağı’ verildi. Yunanistan’a giden herkes bu kavşakta Dr. Sadık Ahmet’in adını görecek. Bu vesile ile Levent Sadık Ahmet ile babasını bir kez daha andık. Şunları söyledi: “Tören, rahmetli babamın doğum gününe denk geldi ve çok güzeldi. Aslında bugüne kadar Türkiye genelinde 150’ye yakın yere rahmetli babamın adı verildi ama bu kavşak en anlamlı yerlerden biri oldu. TBMM Başkanımız Sayın Mustafa Şentop da katıldı ve güzel bir konuşma yaptı, bizi onurlandırdı. Babam, Batı Trakya ve Türklük için ömrünü ve canını verdi. Öyle ki o bağımsız olarak milletvekili seçildi diye Yunanistan’da yüzde 3 seçim barajı getirilmişti. İlk vekilliği iptal edildi, yine de siyasi mücadelesinden vaz geçmedi, defalarca tutuklandı hapsedildi. Dostluk Eşitlik Barış Partisi’ni kurdu, mücadelesini sürdürdü. Babam vefat ettiğinde (24 Temmuz 1995) 15 yaşındaydım. Babam doktordu ve tabii olarak sünnet de yapardı. Bir sünnetten dönüyor, evimize gidiyorduk. Trafiği olmayan, düz yolda ailece aracımızla ilerliyorduk. İleride bir traktör duruyordu. Annem, şüphelendi ve ‘Ahmet dikkat et bu neden orada duruyor’ dedi ama devam ettik. Biz yaklaşınca bu traktör aniden manevra yaparak bizim şeridimize girdi, üzerimize geldi ve babamın olduğu tarafa çarptı. Babam çok ağır yaralındı ve benim kollarımda vefat etti, babamın gözlerini ben kapattım. Kız kardeşim ve annem yaralanmıştı, sonra bizi bir ambulans uçakla İstanbul’a aldılar. Kız kardeşimin durumu ağırdı ve ameliyatlarla hayata tutundu. Bence, bu kesinlikle bir kaza değildi ama ‘kaza’ dediler ve olayı kapattılar. Traktörü kullanan şahsa da hiçbir şey yapmadılar, gözaltı ya da tutuklama yapmadılar, adam bir gün bile hapis yatmadı. Biz hastanedeyken fanatik Yunanlılar dışarıda bayram yapıyordu. Sonra babamın hayatını kaybettiği arabanın enkazını yıllarca muhafaza ettik. 2015’de Dostluk Eşitlik Barış Partisi’nin binasına koyduk. Bizim 21 yıl özenle sakladığımız araba aynı günün gecesinde birden ortadan kayboldu.”